İsrail kime saldırdı? Yanına kimleri aldı?

İsrail kime saldırdı? Yanına kimleri aldı?

Siyonist İsrail bir kez daha Gazze’ye yönelik alçakça bir saldırı gerçekleştirdi. Bu saldırı, 2021 Mayıs’ındakinden bu yana Siyonistlerin en şiddetli askeri saldırısı oldu. Toplam 31 Filistinli Siyonistlerce katledildi, en az 260 Filistinli yaralandı. Hamas dışındaki Filistin direniş örgütleri İsrail saldırısına roketlerle karşılık verdiler. Sahadan gelen haberlere bakılırsa, Filistinliler ilk kez İsrail savaş uçaklarını vurabilme yeteneğine sahip basit karadan havaya füzeleri de bu çatışma sırasında kullandılar. Sonuçta taraflar arasında Mısır arabuluculuğunda 7 Ağustos gecesi itibariyle geçerli olan bir ateşkes imzalandı ve çatışmalar sona erdi.

Hedefte İslamî Cihad var!

Saldırılarn amacı her şeyden önce İsrail’in Filistin halkına yönelik etnik arındırma politikasının gerekleridir. Ayrıca İsrail’de yaklaşan seçimlerde iktidarı Netanyahu’ya kaptırmamaya gayret eden şu anki yönetimin de Filistin halkını katletme konusunda Netanyahu’nun Likud’undan geri kalmadığını göstermek istediği de görülüyor. Bu saldırıyı öncekilerden ayıran bir özellikle ise, hedefin açıkça İslamî Cihad olarak seçilmesi.

Siyonistler bir hafta önce Batı Şeria’da Cenin kentine saldırmış, İslamî Cihad’ın komutanlarından Bessem El Saadî’yi esir almış, bu sırada bir genci de katletmişlerdi. Ardından Gazze’nin elektrik üretimi için kullandığı santrale yakıt ulaştırılmasını engellemeye başladılar. Cuma günü Gazze’de bulunan bir apartmanı bombalayarak yeni bir katliamı başlattılar. Saldırının henüz ilk gününde İslamî Cihad komutanlarından Teysir El Ceberî’yi öldürdüler ve Ceberî’nin yanısıra biri henüz beş yaşında dokuz Filistinliyi daha katlettiler.

Hedefte İran var!

İslamî Cihad, adı üstünde İslamcı bir hareket ve Filistin direniş örgütleri arasında yer alıyor. Son yıllarda İsrail ve Batı emperyalizmi Ortadoğu’da mezhepçiliği kışkırtarak Sünni Filistinlilerle direnişe mali, siyasi ve askeri destek sunan İran’ın arasını açmaya çalışırken, İslamî Cihad İran’la ilişkilerini sıkı tutmaya devam etti. İranlı bilim insanlarına suikastler, savaş tehditleri, Suriye’de İran hedeflerinin sürekli vurulması. Bunlar bu politikanın unsurlarıdır. Ve şimdi Siyonistlerin Filistin’de de İran’a yakın olarak değerlendirdikleri İslamî Cihad’a ayrı bir operasyon yapmak istedikleri anlaşılıyor.

İsrail’le normalleşme süreci Filistin direnişini bölme çabasıyla sürüyor

Devrimci İşçi Partisi olarak bir süredir, bölgede Müslüman Kardeşler çizgisinin büyük bir yara aldığını, bunun tüm bölgeyi ilgilendiren sonuçları olduğunu vurguluyoruz. (örneğin: Sungur Savran imzalı "İçe Çökme" ve Gerçek gazetesinin Mayıs 2022 sayısında yer alan "İstibdad’ın yeni "Rabia"sı: İsrail, BAE, Suud ve Mısır" başlıklı yazılar) Bu anlamda, Türkiye’deki İstibdad rejiminin bölgede emperyalizm ve Siyonizmin etki alanına giderek daha fazla girmekte olduğunu savunuyoruz. Bu durumun şu ana kadarki sonuçları, İsrail, Suudî Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile yeni bir "normalleşme", Türkiye’nin Irak’ta İran etkisine karşı ciddi bir mücadeleye atılmış olması, içeride de İhvancılara karşı bir tasfiye operasyonu oldu.

Şimdi bu tabloyu, eldeki ilk veriler ışığında Filistin’deki son operasyonda yerine yerleştirelim. Öncelikle, Hamas’ın bu son çatışmada yer almadığını tekrar vurgulayalım. Roketleri yollayanlar ve sınırdaki Siyonist noktalara saldıranlar İslamî Cihad ve FHKC (Filistin Halk Kurtuluş Cephesi) ile diğer bazı direniş örgütlerinin güçleriydi. Bazı kaynaklar İsrail’in Hamas ile anlaşma zemini aradığını ima edip, İslamî Cihad ve dolayısıyla İran etkisini bölgeden atmaya odaklandığını söylemekteler. Katledilen İslamî Cihad komutanı Ceberî’in, Gazze’de Hamas ve İslamî Cihad arasındaki saha koordinasyonundan sorumluydu ve onun özellikle seçilmiş olduğu düşünülebilir. Başka bir gösterge, Hamas’ın "hâmisi" Erdoğan’ın saldırının başından itibaren hiçbir resmi açıklama yapmamış olması, Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın ise açıklamasının yarısını İsrail’i kınamaya, yarısını da İsrail’e karşılık veren Filistinlilere "ortalığı karıştırmayın" demeye ayırmış olmasıdır. Hamas’ın operasyon boyunca verdiği tepkiler de cılız denebilecek düzeydedir.

Eğer bu analiz doğru ise, Filistin halkının direnişi muhtemelen Erdoğan ve İstibdad rejimi (ve elbette Katar) aracılığıyla dinamitleniyor demektir. Elbette Hamas’ı "artık politika yapmayacağız" diye açıklama yapan Mısır İhvanı gibi ekarte etmek kolay olmaz. Hele ki Hamas’ın askerî kanadının İran’a yakınlığı hatırlandığında, eğer varsa böyle bir girişimin ne tür bir karmaşa yaratacağı açıktır. Hamas, Filistin halkının teveccühünü kazanmış bir direniş örgütüdür. Biz Hamas’a en ufak bir politik destek vermeyiz, ama Siyonist İsrail karşısında kazanmasını isteriz. Filistin Özerk Yönetimi ise, Filistin halkının bir direniş örgütü değil, Oslo sürecinde cisimleşen teslimiyetçi çizginin bir çıktısıdır. Bahsedilen yönetimi emperyalist ve Siyonistlerin Filistin’deki çıkarlarının temsilcisi olarak görürüz. (Esas olarak da Filistin’li sosyalistlerin, Filistin ulusunun önderliğini almasını savunuruz.) Hamas, 2017’de yeni bir siyaset belgesi açıkladığında, içeriğinde İsrail’i bir aşamada kabule varacak maddeler olduğunu görmüş ve "Hamas Yalpalıyor" demiştik. Şimdi, eğer Gazze’de Hamas’ın varlığı bir tür Filistin Özerk Yönetimi’ne evrilecekse, bu yalpalama korkunç boyutlara ulaşmış demektir.

Siyonist saldırılar püskürtülmeli! Emperyalist Siyonist işbirlikçisi eksen kırılmalı!

İsrail, Türkiye, Suudî Arabistan, Katar, Bahreyn gibi güçlerin İran karşısında bir araya oluşturdukları eksen ABD emperyalizminin ve NATO’nun tüm dünyayı kapsayan savaş planlarının bir parçasıdır. Bu açıdan bakıldığında emperyalizme ve Siyonizme karşı bir şekilde mücadele etmekte olan güçlerin bölünmesi, normalleşme adı altında İsrail’in etrafındaki işbirlikçi eksenin konsolide olmasıyla büyük savaşın Ortadoğu cephesinin NATO ve İsrail çıkarlarına uygun şekilde düzenlenmek istendiği açıktır. Bu sadece Filistin halkının değil emperyalizmin sömürüsü ve tehdidi altındaki tüm dünya halklarının çıkarlarının aleyhine olan bir durumdur. Dolayısıyla Filistin direnişi bölünmemeli tam tersine başta Ortadoğu halkları olmak üzere tüm dünyanın ezilenleri Filistin direnişi etrafında kenetlenmelidir. Yine aynı doğrultuda NATO ve İsrail çıkarları etrafında şekillenen işbirlikçi eksen kırılmalı, krallar, şeyhler, diktatörlere ve onların efendileri olan emperyalizme karşı mücadele yükselmelidir.