Emperyalizmin biyolojik silah yalanıyla başlayan, milyonların ölümüne sebep olan Irak işgalinin 20. yılı

11 Eylül 2001’de Amerika’nın New York kentinde El-Kaide tarafından bir saldırı gerçekleştirildi. Dünya Ticaret Merkezi’nin bulunduğu İkiz Kuleler’in yıkıldığı bu saldırıyı bahane eden Amerikan emperyalizmi, saldırının hemen ardından modern bir haçlı seferi ilan etti. Tüm dünyaya “ya benimlesin ya da düşmanımsın” dedi. Bu anlayışla önce Taliban’ı bahane edip Afganistan’a, ardından Saddam Hüseyin’i bahane edip Irak’a saldıran Amerika ve müttefikleri daha sonra Libya ve Suriye’ye askeri müdahalede bulunacaklardı. Emperyalizmin bahanesi biyolojik silahlar, saldırıya bulduğu kılıf “demokrasi getirmek”ti.

Bundan tam 20 yıl önce 20 Mart 2003 tarihinde Irak topraklarına ilk Amerikan bombaları düşmeye başladı. Amerikan ordusu, yanına İngiliz ordusunu da alarak bir işgal harekâtı başlattı. İşgalin hemen ardından Irak’ın biyolojik silahlara sahip olduğuna dair iddiaların tamamen yalan olduğu ortaya çıktı. Amerikan ve İngiliz emperyalizminin Irak’a demokrasi getireceği iddiasıyla başlattığı ve sonunda 1 milyondan fazla insanın öldüğü, altyapısı yerle bir edilmiş, mezhep ve etnik temeller üzerinden bölünmüş bir Irak kaldı geriye.

AKP emekçi halkın itirazlarına rağmen ülkeyi emperyalist savaşa ortak etti!

Saldırının başlamasından önce Türkiye’yi de bu kanlı ve kirli savaşa ortak edecek bir tezkere meclis gündemine geldi. Tezkerenin görüşüldüğü tarihle anılan 1 Mart Tezkeresi meydanlarda yüzbinlerce emekçinin katıldığı eylemlerin de etkisiyle reddedildi. Böylece 60 binden fazla Amerikan askerinin Türkiye üzerinden Irak’a saldırmasının önüne geçildi. Fakat Erdoğan’ın 14 Mart’ta Başbakanlık koltuğuna oturması ve bastırmasıyla 19 Mart’ta yeni bir tezkere hazırlanıp kabul edildi. Bu sayede İncirlik’ten kalkan Amerikan uçakları tezkerenin kabulünden saatler sonra Irak halkının üzerine bombalar yağdırdı.

Emperyalizm yıkımdan başka bir şey getirmez!

Bugün Afganistan’dan Irak’a, Libya’dan Suriye’ye kadar geniş alanlarda etkisini gösteren emperyalist müdahalelerin sonuçlarına bakıp bir muhasebe yapmak, doğru dersleri çıkarmak işçi sınıfı ve emekçi halkımız için hayati öneme sahip. Irak halkının durumu ortada; yağma, talan ve yıkımla geçen yıllar, öldürülen çocuklar, tecavüze uğrayan kadınlar, hapishane adı altında işletilen işkencehaneler. Emperyalist işgal Irak’ın sadece altyapısını ve mevcut imkânlarını yerle bir etmedi, aynı zamanda geleceğini de mahvetmiş durumda. Ülkenin sahip olduğu petrol ve doğal gaz gibi doğal zenginliklere rağmen ne zaman toparlanabileceğini söylemek hâlâ mümkün değil.

Bu yıkımın sorumlusunun Amerika’sıyla, İngiltere’siyle emperyalizm ve onun işbirlikçileri olduğunu unutmamalıyız. Emperyalizmin tüm dünya halklarının baş düşmanı olduğunu, emperyalizmle işbirliğinin halklara yıkım ve kanlı suçlara ortak olmak dışında bir şey vadetmediğini bir kez daha görmeliyiz. Başta Amerikan emperyalizmi olmak üzere Avrupa emperyalizmine, İngiliz emperyalizmine, onların Ortadoğu’daki ileri karakolları olan Siyonist İsrail’e karşı mücadele etmeliyiz. Bu da yetmez, ülkemizde bulunan tüm emperyalist üslerin kapatılması için seferber olmalı, emperyalizmin savaş aygıtı NATO’dan çıkmak ve NATO’nun yıkılması için mücadele etmeliyiz. Bugün iktidarda olan Erdoğanların elinde de Irak halkının kanı vardır. Emperyalist zincirleri kırma ve katillerden hesap sorma görevi işçi sınıfının omuzlarındadır. Emperyalizmin mezaliminden ve yaratacağı yıkımdan kurtuluş ancak böyle mümkün olabilir.