Suriyeliler'in vatandaşlık tartışması: Peki sorunu yaratan Türkiye vatandaşları ne olacak? Mesela Türk patronları? Mesela Erdoğan?
Erdoğan'ın Suriyeli göçmenlere vatandaşlık verileceğini açıklaması Türkiye'de sayıları yavaş yavaş 3 milyona dayanmakta olan Suriyeliler'in konumu ve geleceği üzerine bir tartışma başlattı. Erdoğan'ın henüz mülteci statüsü dahi vermediği Suriyeliler'e vatandaşlık vaadetmesinin ikiyüzlüce, siyasi çıkar ve beklentiler doğrultusunda gerçekleştiği aşikar. Zira Erdoğan ve AKP iktidarı, son dönemde adım adım çark etme sinyalleri verdiği Suriye politikasıyla, bizzat sözü edilen milyonlarca insanın evinin yurdunun yangın yerine dönmesine katkı sağlamıştır. Sonra da Türkiye'ye sığınan göçmenleri Davutoğlu'nun iğrenç deyimiyle AB ile "Kayseri pazarlığı"nda masaya sürmüştür. AB'den para koparmak için binlerce insanın Ege'nin soğuk sularında can vermesine yol açmıştır. Fırsatını bulduğunda canhıraş kendini Avrupa'ya atmaya çalışan Suriyeliler'in görüntüsü Erdoğan ve AKP Türkiyesi'nin onlar için de pek cazip olmadığının kanıtıdır. Dolayısıyla Erdoğan'ın Suriyeli göçmenler üzerinden giriştiği her politik hamlenin ikiyüzlüce olduğu ve ne Suriyeliler'in ne de yerleşik Türkiye vatandaşlarının menfaatini gözettiği açıktır.
Öte yandan Erdoğan'ın açıklamalarının geniş bir kesimde Suriyeliler aleyhinde ayrımcı, yer yer ırkçı bir histeriye yol açmış olduğu da ortada. Halkın hiç de temelsiz olmayan korkuları var. Hali hazırda kaçak çalıştırılan Suriyeliler'in mevcut işsizliği körüklemesi ve ücretlerin düşmesine sebep olması, Suriye'den göç edenlerin arasında tekfirci mezhepçi örgütlerin militanlarının olması ve Türkiye'de artan DAİŞ eylemleri gibi... Bunlar tabii ki önemli. Ancak hiçbiri Suriyeliler'e yönelik ayrımcı ve ırkçı yaklaşımların gerekçesi olamaz. Aylan bebeğe ağlayıp, aynı trajedinin parçası milyonlara karşı ayrımcılık yapmak Erdoğan ve AKP'nin ikiyüzlülüğünü paylaşmak demektir. Suriyeliler'in toplu halde denize girip eğlenirken çekilen videolarını paylaşıp hakaretler etmenin göçmenlerin görgüsüzlüğünü değil ayrımcılık yapanın yaşadığı vicdani ve ahlaki tahribatı ve bilinç kaybını sergilediği açık değil mi? Bu denizler Suriyeliler için sadece mezar mı olmalı?
Bir Türkiye vatandaşının şu ya da bu şekilde Suriyeli ya da başka kökenden herhangi bir insanla eşit olmaktan kaybedeceği hiçbir şey yoktur. Daha önce de söyledik yineliyoruz. Milyonlarca Suriyeli de dahil olmak üzere Türkiye'de herkes için iş ve aş olanağı mevcuttur. Herkesin barınmasını rahatlıkla sağlayacak konutlar mevcuttur. Hatta emlak spekülasyonu dolayısıyla Türkiye'de bir milyonluk bir konut fazlasının oluştuğu da bilinmektedir. Sorun, konutların spekülasyon konusu birer meta olması, fabrikaların, işyerlerinin sermayenin özel mülkiyetinde işletilmesidir. Kâr için üretim yapılmasıdır. Sorun kapitalist sistemdir. Eğer sosyalist bir planlama ile herkese çalışma hakkı sağlansa ve iş saatleriyle ücretler oynak merdiven sistemiyle mevcut işgücüne göre planlansa 3 milyon Suriyeli'nin üretime katılması sadece iş saatlerinin azalmasına ve üretimin artmasına yol açardı.Sorumlu Suriyeliler'i ucuz işgücü olarak gören ve değerlendiren öz be öz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı patronlardır. Eğer birilerinden nefret edilecekse, bu gözünü kâr hırsı bürümüş kapitalistler ve Suriyeliler fabrikalara ilaç gibi geldi diyen AKP'li Antep Belediye Başkanı Fatma Şahin gibi burjuva politikacıları olmalı.
Her Suriyeli gördüğünde ona potansiyel terörist gözüyle bakmanın da iler tutar bir yanı yoktur. Pek çok mülteci kampının tekfirci mezhepçi örgütlerin militan ve lojistik yatağına dönüştüğü aşikardır. Ancak bu durumun müsebbibi de hiç şüphesiz Erdoğan ve AKP iktidarının kendisidir. Bu örgütleri destekleyip, bunlar aracılığıyla Suriye'de söz sahibi olmaya çalışan iktidarın politikasını eleştirmeden faturayı toptan Suriyeliler'e kesmek tutarsızlık olur. Dahası DAİŞ'in Türkiye'de gerçekleştirdiği katliamları yapanların, organize edenlerin ekseriyetle Türkiye vatandaşı olduğu da biliniyor. Son Atatürk Havalimanı Katliamı'nı yapanlar ise Çeçen çıktı. Suruç'tan 10 Ekim katliamına, oradan bugünlere gelinceye kadar katliamlara göz yuman, DAİŞ teröristlerini yakalayıp serbest bırakan, rahatça propaganda ve örgütlenme yapmalarına olanak sağlayan Türkiye Cumhuriyeti'nin güvenlik ve istihbarat örgütlerinde Suriyeliler mi görev alıyor?
Şunu açıkça görmeliyiz ki Erdoğan ve AKP, Suriyeliler'e vatandaşlık açıklamasını yaparak bir anda ülke gündemini değiştirmiş, iktidarın çöken ve çürüyen iç-dış politikası dolayısıyla oluşan haklı tepkinin bir anda Suriyeli göçmenlere yönelmesine sebep olmuştur. Bu oyuna gelmeyelim. Vaziyetin esas sorumlusu olan Erdoğan ve AKP iktidarından hesap soralım. Sömürüye ve patronlara karşı birlikte mücadele edelim. Suriye'yi bu hale getiren, yangını çıkarıp üstüne benzin döken emperyalizme karşı çıkalım. Suriyeliler'in barış içinde ülkelerine dönebilmelerine yardım edecek Türkiye'de ve bölgede eşit ve insanca hep birlikte yaşayabilmemizin yolunu böyle bulabiliriz.