Suriye’de rejim değişikliğinin yıldönümü: Anglo-Amerikan bir paketleme operasyonu
Bugün, 9 Aralık, HTŞ birliklerinin Şam’a hiçbir dirençle karşılaşmadan girişinin ve Suriye’de Ahmed el- Şaraa iktidarının kuruluşunun birinci yıldönümü. Bu olay Türkiye iç ve dış politikasında büyük bir sarsıntı yarattı, yepyeni bir dönem açtı. Bugün siyasi gündemin büyük bölümünü işgal eden “süreç”, yani “petrol açılımı” doğrudan doğruya Suriye’deki rejim değişikliği ile ilgili. Gerçek gazetesi olayın ilk gününde meselenin ana hatlarını ortaya koydu, Aralık ayının ikinci yarısında tarihî sürecin bu olağanüstü gelişmeyi nasıl doğurduğunu inceledi, 2025 Ocak başında geleceğe ilişkin olasılıkların etraflı bir analizini yaptı, yeni rejimin “kravatlı tekfirciliğini” teşhir etti. O zamandan beri her yeni ve önemli gelişmeyi ele almış bulunuyoruz. Günümüzde Suriye’de yaşanan gelişmelerin Türkiye üzerindeki etkilerini ve iç politikada dahi yarattığı gerilimleri Gerçek sitesindeki bir yazı birkaç gün önce ortaya koydu.
Baas rejiminin devrilmesinin ve yeni tekfirci rejimin kurulmasının birinci yıldönümünde yalnızca bir nokta, ama çok önemli bir nokta üzerinde duracağız: Yeni el-Şaraa rejiminin nasıl bir İngiliz-Amerikan operasyonu sonucunda kurulduğunu delilleriyle birlikte ortaya koyacağız.
“Yeni marka yaratma”
Bilindiği gibi, 2017 yılında Astana Süreci olarak anılan üçlü anlaşma sonucunda Suriye Baas rejimiyle savaş içinde olan bir dizi tekfirci örgüt Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye sınırına yakın İdlib vilayetinde enterne edilmiş ama aynı zamanda koruma altına alınmıştı. Bu örgütlerin en güçlüsü, bir süre El Kaide’ye biat etmiş El Nusra adlı örgüttü. 2016’da El Kaide’den kopan bu örgüt adını da Heyet Tahrir el Şam’a (HTŞ, yani Suriye Özgürlük Örgütü) çevirdi. Başında Muhammed El Colani adında bir tekfirci vardı.
İdlib üzerine anlaşmanın yapıldığı 2017’de İdlib’in yüzde 50’sini denetlemekte olan HTŞ, 2019’a gelindiğinde bölgenin tamamını kontrol altına almıştı. AKP hükümeti bölgedeki güçleri ve en başta HTŞ’yi günün birinde Esad’a karşı kullanmak için ayakta tutuyordu ama bütün bu örgütlerin emperyalist sistem tarafından “terörist” olarak sınıflandırılmış olması kullanılmalarını zorlaştırıyordu.
Bu konuda en çok analiz yazısı yazan ve 2020 Ocak ayından itibaren el-Colani ile zaman zaman görüşen International Crisis Group yazarı Dareen Khalifa, “kriz çözümü” sektöründe sık sık kullanılan bir terimle 2017-2019 arası örgütün yeni marka yaratma faaliyetlerine giriştiğini ileri sürüyor. Khalifa’nın ortaya koyduğu çerçeveye göre yeni markanın en belirgin boyutları El Kaide ve DAİŞ’in komuta zincirinden tam bağımsızlık, HTŞ’nin Suriye ile sınırlı bir yerel örgüt haline gelmesi, Suriye milliyetçiliği fikrinin öne çıkması, yani “ulusaşırı İslami bir gündem”den bütünüyle kopmasıdır.
HTŞ’nin “yerli ve millî” bir örgüt haline gelmesinde ve uluslararası tekfirci İslamcı örgütlerden kopuşunda Türkiye’nin ciddi bir rolü vardır ama Türkiye Khalifa’ya göre HTŞ’yi kullanarak Suriye’de tek başına mücadele etmeye isteksizdir, zira bunun kendisinin “cihatçıları temize çıkarıp desteklemesi olarak yorumlanacağı” kaygısını taşımaktadır.
Yani Türkiye yeni marka yaratmıştır, Colani’yi paketlemiştir ama henüz alıcı yoktur. 2021’in başında alıcı bulunacaktır.
Jonathan Powell yan taraftan sahneye çıkıyor
İngiltere’nin günümüz İşçi Partisi hükümetinin Ulusal Güvenlik Danışmanı 2024 Kasım ayından bu yana Jonathan Powell adında İngiliz emperyalizminin bayağı yıllanmış bir hizmetkârıdır. Powell, George W. Bush’un “süs köpeği” ya da “yalakası” olarak anılan, şimdi de Gazze’de Trump’ın yardakçılığı görevini üstlenen, 1997-2007 arasında başbakanlık görevini yürütmüş olan Tony Blair’in de “özel kalem müdürlüğü”nü yapmış bir hizmetkâr.
Powell’ın Suriye ile ilişkisi Batı Asya’da ABD ile birlikte en faal olan devlet İngiltere’nin sadık hizmetkârı olmaktan ibaret değil. Çok eski bir ailevi ilişki var. Ağabeyi Lord Charles Powell, Said Vefik adındaki İngiliz-Suriyeli bir işadamı ve “hayırsever” tarafından kurulmuş olan Said Vakfı’nın mütevelli heyetinin uzun yıllardır üyesi. Bu sayede Suriye konusunda çok bilgili olmasının yanı sıra Suriye kökenli İngiliz işadamları camiasıyla yakın ilişkileri olmuş. Powell’ın Colani iktidara geçtikten sonra Suriye’yi iki kez ziyaret ettiği söyleniyor ama el-Şaraa iktidarı bunu yalanlıyor.
Powell’ın aynı zamanda 2021’de el-Şaraa olmadan önce daha İdlib’de el-Colani’yi ziyaret ettiği bildirilmiş durumda. Rusya’nın köklü TASS ajansı Powell’ın Mayıs 2021’de el-Colani ile İdlib’de toplantı yaptığını istihbarat çevrelerine dayandırarak kesin bir dille ifade ediyor.
TASS’a güvenmeyenler olabilir. Birazdan göreceğiz ki Powell kendisi İdlib’e gitmiş olmasa da kontrol ettiği bir örgüt el-Colani ile 2020’den itibaren görüşmüştür. Bundan en ufak bir kuşku duyulamaz.
TASS haberinden ayrılmadan önce, bu kaynağın aynı zamanda Powell’ın İngiltere’nin dış istihbarat örgütü MI6’in mensubu olduğunu da iddia ettiğine, bu iddianın ne kadar doğru olduğunu bilmeksizin işaret edelim.
Uluslararası Kriz Yaratma Grubu
Batı dünyasında emperyalist devletlerin uluslararası politika ve diplomasi alanlarında doğrudan kendilerinin, hatta istihbarat örgütlerinin bile üstlenemeyeceği bazı işleri görmek üzere birtakım “sivil toplum kuruluşları” zor anlarda devreye girer. Bunlar arasında en ünlülerinden biri International Crisis Group’tur.
Bu kuruluştan yukarıda kısaca söz edildi. Kuruluşun Dareen Khalifa adlı operatörü (normal koşullarda yazarı, uzmanı falan denebilirdi ama birazdan anlatacağımız tablo çerçevesinde bizce bu adlandırma daha uygun) İdlib, el-Colani ve ABD ve İngiltere’nin bunlarla ilişkisi konusunda muhtemelen en çok makaleyi yazmış kişi olabilir. Artık el-Şaraa olarak anıldığı 2025 yılının Eylül ayında Birleşmiş Milletler’de Suriye adına konuşma yapmak üzere New York’a gittiğinde, o kentin ve dünyanın en iyi istihbarat bilgisini toplamakla ünlü gazetesi New York Times, onun hakkında çok kapsamlı bir yazı hazırlamıştı. Gazetenin kullandığı başlıca kaynak Dareen Khalifa idi.
International Crisis Group elbette Uluslararası Kriz Grubu demek. Biz buna yukarıdaki alt başlıkta “kriz yaratma grubu” dediysek bu şundandır: Bunların iddiası, emperyalizmin yönettiği dünyada doğmuş olan yerel karakterdeki çatışmaları, savaşları, işgalleri vb. “barış yolu” ile çözmek gibi sunulur. Ama o çözümler çoğu zaman adaletten, eşitlikten, özgürlükten en ufak bir iz taşımadığından gelecekte bambaşka krizlerin kapısını açarlar. Yani aslında yaptıkları bir krizi kapatırken bir başkasını açmaktır.
International Crisis Group, 2020’den itibaren operatörü Dareen Khalifa’ya Suriye ve İdlib hakkında yazılar yazdırmaya başlamış (bu yazıların bir listesini bu yazının sonunda veriyoruz), 2021’den itibaren de operatörü defalarca İdlib’e el-Colani ve başkalarıyla görüşmeye yollamıştır. Neden? Çünkü çok büyük bir ihtimalle bu “sivil toplum kuruluşu”nun en güçlü yöneticilerinden birine yeni marka yaratma operasyonu iletilmiş, bu bağlamda ABD’nin ve İngiltere’nin işe el atmasının yararlı olacağı ifade edilmiştir.
Şimdi işin püf noktasına geliyoruz. International Crisis Group’un kurucusu Morton Abramowitz’dir. Bu adı hemen tanıyanlar olmuştur ama onlar muhtemelen eski kuşaktandır. Abramowitz 1989-1991 arasında ABD’nin Türkiye Büyükelçisi idi. Daha sonra da Türkiye’ye ilgisini yitirmedi. Yine ABD Türkiye Büyükelçisi olan Marc Grossman (1995-1997) ile birlikte 2000’li yıllarda Türkiye’ye defalarca geldi. Koyu Siyonist bir politikanın Türkiye ile ilişkide uygulanabilmesi için havayı kokladı, halkla ilişkiler faaliyetlerinde bulundu, Türkiye’nin “stk”larının, hem de sol stk’larının ortamına sokuldu, nüfuz etti. Bu hizmeti ona solun ünlü sivil toplumcu adları verdi.
İşte bu şahsın kurduğu International Crisis Group’un operatörü Dareen Khalifa, el-Colani ile ABD Dışişleri ve istihbarat örgütleri arasında elçilik yapmış oldu. Dareen Khalifa imzalı yazılar, aslında Abramowitz’in politik damgasını taşır. Her biri Amerikan devletinin el-Colani’yi himayesine alması yolunda birer dilekçedir.
Abramowitz International Crisis Group adlı örgütünün Suriye’de 9 Aralık 2024’te nihayet elde ettiği zaferden sadece on gün önce (29 Kasım 2024’te) hayata gözlerini kapatmıştır. Talihin ironisi!
Jonathan Powell yeniden
Okur, Morton Abramowitz işin içine girince şu soruyu sorabilir: Yukarıda İngiltere’nin emperyalist devletinin hayat boyu hizmetkârı Jonathan Powell’ın el-Colani’nin el-Şaraa’ya dönüşmesindeki rolü hakkında söylenenler, Abramowitz ve örgütünün rolü karşısında nereye yerleşiyor? Arada bir ilişki var mıdır? Yoksa bu ikisinin çabaları ayrı kanallardan mı yürümüştür?
Powell hakkındaki bilgilerimizi biraz daha genişletecek olursak ilişkiyi kavramamız kolaylaşır. Powell’ın Suriye ile ilişkisi sadece ağabeyinin Said Vakfı’ndaki rolü ile sınırlı değildir. Bir başka kanalı, bu sefer arka kapı kanalı da vardır. Martin Griffiths adlı bir başka İngiliz ile birlikte kurmuş olduğu Inter Mediate adlı müzakere ve diplomasi konularında çalışan “hayır kurumu” (!). (Inter ve mediate kelimeleri birleştirildiğinde “arabuluculuk yapmak” anlamı kazanıyor.) Martin Griffiths, ne tesadüf, aynı zamanda Cenevre’deki Centre for Humanitarian Dialogue (İnsani Diyalog Merkezi) adını taşıyan bir başka “sivil toplum kuruluşu”nun kurucusu ve eski direktörü.
Şimdi en hassas noktaya geliyoruz. Morton Abramowitz’in International Crisis Group’tan elçisi Dareen Khalifa 2020’de el-Colani’ye ilk ziyaretini yaptığında yanında kim vardır? Cenevre’deki Centre for Humanitarian Dialogue’un bir operatörü! Üstelik bu bilgiyi bize Khalifa’nın kendisi veriyor. Kimse yalanlayamaz!
Buraya kadar her söylediğimizin delillerini ortaya koyarak, kaynaklarını vererek el-Colani’nin emperyalist devletlerle kendisine Türkiye tarafından telkin edilen “yeni marka yaratma” taktiği sayesinde ilişki kurduğunu ortaya koyduk. İngiltere ile Amerika’nın son aşamada ortaklığa girişmiş olması her ikisinin de bu stratejiyi aynı anda benimsemiş olduğu anlamına gelmez. Bizce İngiltere emperyalizminin ajanı Powell muhtemelen el-Colani ile “yeni marka” operasyonuna daha evvel girişmiş ama bir aşamada günümüzün hâlâ hegemonik gücü olan Amerika’yı da bu işe ikna etmiştir. İşte o an her iki kuruluşun da el-Colani’yi birlikte ziyaret ettikleri 2021 başıdır. İngiltere ilişkiyi en erken kuran ve oyunu bütün boyutlarıyla kuran güç olmasa idi, Alman ve Fransız Dışişleri Bakan’ları daha el-Colani’nin iktidara geçmesinin üzerinden bir ay geçmeden 3 Ocak’ta Şam’a koşmazlardı! İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy ise bu tür bir ziyareti 5 Temmuz’a kadar bekletmezdi. İngiltere’nin acelesi yoktur zira en önemli ziyaret yapılmıştır, Jonathan Powell el-Şaraa’yı ziyaret etmiştir!
Bunun sonucunda, daha tecrübeli emperyalist ülke İngiltere’nin ajanı Powell, büyük İngiliz romancısı Robert Louis Stevenson’un Dr. Jekyll ve Mister Hyde adlı hikâyesindeki senaryoyu tersine çevirmiş ve Mister Hyde’dan daha da korkunç olan el-Colani’yi saygıdeğer Dr. Jekyll’e, yani Ahmet el-Şaraa’ya geri döndürmüştür.
Kravatlı, takım elbiseli tekfircilik Londra’nın Harrods adlı ünlü lüks mağazasında giydirilmiştir.
Sonuç
Bugün, 9 Aralık, el-Colani’nin Şam’a girerek el-Şaraa’ya dönüştüğü gün. Bu tekfircinin iktidara yükselmesi Suriye’nin özgürleşmesi ile özdeşleştirildi. Emperyalist Batı dünyası, devlet adamlarıyla, sözde “düşünce kuruluşları”yla, medyasıyla, en çok saygı gören politika yazarlarıyla el-Şaraa’ya saygılarını ilettiler. “Demokrat ve barışsever” diye göklere çıkarılan Avrupa’nın Fransa ve Almanya Dışişleri bakanları el-Colani’ni huzuruna çıktılar. Bu arada kendine “devrimci” adını takan ve 2012’de iç savaş başladıktan sonra da sabah akşam “Suriye devrimi”nden söz eden birtakım örgütler hâlâ bu terimi utanmaksızın sıkılmaksızın kullanmaya devam ettiler.
Yukarıdaki tablo açıkça gösteriyor ki bundan tam bir yıl önce yaşanan, ön planda emperyalizmin, arka planda Siyonizmin bulunduğu bir süreçte Suriye’nin başına, tebdili kıyafet etmiş bir tekfirci geçirilmiştir. Bu tekfirci, Anglo-Amerikan emperyalizminin kendi geleceği üzerinde söz sahibi olmasına daha iktidara geçmeden önce, tam da iktidarı alabilmek amacıyla izin vermiştir. El-Şaraa Trump’ın kendisine “sert erkek” olduğu için duyduğu sevginin İsrail karşısında yapacağı en küçük hata sonucunda buharlaşacağını gayet iyi bilmektedir. Onun bildiğini Hakan Fidan ve İbrahim Kalın da bilmektedir kuşkusuz.
Emperyalizm Batı Asya’da (Ortadoğu’da) yepyeni ve çok önemli bir mevziyi eline geçirmiştir. Suriye ve Türkiye’yi “Şii düşman” İran ile savaşa sokmak nihai amacıdır. Her kim bu oyuna hizmet ederse bu ülkenin gençlerini ölüme göndermiş, geleceğini büyük bir tehlikeye atmış olacaktır. Yaklaşan, kimilerinin müjdesini verdiği barış değil, cehennemî bir savaştır.
Not. Bu yazıyı kaleme alan biziz ama kullandığımız malzemeyi araştıran genç yoldaşımız Emre Bayır’dır. Onun çalışması olmasa bu yazı bu kadar sağlam delillere yaslanamazdı. Kendisine şükranlarımızı iletiriz.
International Crisis Group operatörü Dareen Khalifa’nın el-Colani ve el-Şaraa hakkındaki yazıları (15 Mayıs 2025’e dek)
What Next for Syria after Trump Lifts Sanctions? (15 May 2025)
How Israel’s Overreach in Syria May Backfire (17 March 2025)
Turkey’s tightrope in post-Assad Syria (03 February 2025)
https://www.crisisgroup.org/europe-central-asia/turkiye-syria/turkeys-tightrope-post-assad-syria
Key Decisions Loom as Syria Enters a New Era (14 January 2025)
Türkiye’s Syria Policy after Erdoğan’s Win (20 July 2023)
Normalising Relations with Syria: How Significant? (29 June 2023)
A Vital Humanitarian Mandate for Syria’s North West (05 July 2022)
Shades of Jihad in Syria (20 May 2022):
https://www.crisisgroup.org/middle-east-north-africa/syria/shades-jihad-syria
The Impact of Russia’s Invasion of Ukraine in the Middle East and North Africa (14 April 2022)
A Death In Idlib: The Killing of the Top ISIS Leader and Its Impact (04 February 2022)
How Islamist Militants Elsewhere View the Taliban’s Victory in Afghanistan (27 October 2021)
In Syria’s Idlib, Washington’s Chance to Reimagine Counter-terrorism (03 February 2021 )
The SDF Seeks a Path Toward Durable Stability in North East Syria (25 November 2020)
Deadly Clashes in Syria’s Idlib Show Limits of Turkey’s Options (29 February 2020)
The Jihadist Factor in Syria’s Idlib: A Conversation with Abu Muhammad al-Jolani (20 February 2020):
Are There Alternatives to a Military Victory in Idlib? (18 September 2019)






