Abdullah Demirbaş tutuksuz yargılansın!

Diyarbakır’ın Sur İlçesi eski belediye başkanı Abdullah Demirbaş, birçok başka hasta tutuklu ve hükümlü gibi ölüm tehdidi altında yaşıyor, ama devlet diğerleri konusunda yaptığı gibi onun da sağlık sorunlarına kayıtsız kalıyor. Demirbaş’ın tutuksuz yargılanması için yapılan imza kampanyasında şimdiye kadar 5 binin üzerinde imza toplanmış bulunuyor. Bu kampanyaya katılmak için change.org adresinde imzanızı verebilirsiniz. Aşağıda okurlarımıza bilgi sağlamak amacıyla ilk kez bianet’te yayınlanmış olan bir yazıyı yayınlıyoruz.

 

Diyarbakır’ın Sur İlçesi eski belediye başkanı Abdullah Demirbaş, tutuklu bulunduğu cezaevinden mesaj gönderdi.

Kızı Berfin Ezgi Demirbaş aracılığıyla change.org üzerinden paylaşılan mesajda hastalığından bahseden Demirbaş, yargılanmaktan korkmadığını ama tek isteğinin sağlıklı şekilde, ölüme terk edilmeden yargılanmak olduğunu söyledi.

Demirbaş’ın kalıtımsal kan pıhtılaşması hastalığı bulunuyor.

Demirbaş, 26 Aralık 2009'da tutuklandıktan sonra sağlık sorunları nedeniyle 14 Mayıs 2010'da tahliye edilmişti.

Ancak tedavi için İsveç, Belçika veya Avustralya'da tedavi görmesi gereken Demirbaş’a, "Delilleri karartma ve kaçma şüphesi" olduğu ileri sürülerek yurtdışına çıkış yasağı konulmuştu.

Bu yasak da 7 Mart 2012’de kaldırılmıştı.

Demirbaş, mektubunda özetle şunları söyledi:

Kalıtımsal kan pıhtılaşması hastalığı

“Kalıtımsal kan pıhtılaşması (derin ven trombozu) hastalığım sebebiyle vücudum aşırı düzeyde demir içermekte ve bu da kan pıhtılaşmasına (tromboz) neden olmaktadır.

“Kan dolaşımı sağlanamadığında izleri vücudumda özellikle de kollarımda ve bacaklarımda görülebiliyor.

“Oluşan pıhtının bacak toplardamarını tıkaması sonucu bacakta şişlik, ağrı ve yürüyememe şikâyeti oluşurken, pıhtının bulunduğu yerden kopup akciğere gitmesi ile akciğer embolisi olarak isimlendirilen nefes darlığı, öksürük ve göğüs ağrısı ile karakterize olan ve bazen ölümcül olabilen bir durum gelişebiliyor. 

“Gül’ün izniyle serbest bırakıldım”

“Ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşları ve kurumların desteğiyle yürütülen büyük kampanya çerçevesinde 10 Mayıs 2010 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından hastalığım düzenli ve sürekli bir tedavi gerektirdiği için özel bir izinle serbest bırakıldım. 

“Yine tutuklandım ama suçlamalar açıklanmadı”

“Ne yazık ki, Ağustos 2015 yılında tekrar başka bir soruşturma için gözaltına alındım ve tutuklandım.

“Bana karşı yürütülen suçlamalar henüz kamuoyuna açıklanmadığı gibi avukatlarım da bu bilgiden mahrum bırakılmışlardır.

“Kaçmak istesem kaçardım”

“Avukatlarım sağlık problemlerinden dolayı tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmam için başvurdular fakat kaçma ve delilleri karartma şüphesi nedeniyle bu başvuru reddedildi. 

“(…) Gül zamanında özel izinle serbest bırakılmıştım ve eğer böyle bir niyetim olsaydı o dönemde ülkeyi terk ederdim. 

“Sağlıklı şekilde yargılanmak istiyorum”

“Açıkça bilinmesi gerekir ki fikirlerim için çok emek verdim, kendimi yasal çerçevede savundum ve bundan sonra da yasal çerçevede savunacağım.

“Yargılanmaktan korkmuyorum, fakat sağlıklı bir şekilde yargılanmayı istiyorum. Ölüme terk edilerek yargılanmayı istemiyorum.

“Orantılılık ilkesi ve diğer ilkeler gereğince hasta olan ve hastalığı çok ciddi olan birinin tutuklanması yaşam hakkının ihlali anlamına gelmektedir.

“Yaşam hakkı, tüm temel hak ve özgürlükler bakımından en olmazsa olmaz koşuldur. Bu nedenle yaşam hakkının öncelikle korunması, kollanması ve göz önünde bulundurulması gerekir.

“Bu sebeple benim ve tüm hasta tutsakların serbest bırakılması için desteğinizi istiyorum.”