Diyarbakır ve Mardin’de yangınlar can aldı! Kürt köylüsü sömürgeci burjuvazinin dayattığı kadere isyan ediyor!
Diyarbakır’ın (Amed) Çınar (Xana Axpar) ilçesiyle Mardin’in Mazıdağı (Şemrex) ilçesi arasındaki kırsal alanda çıkan yangında 12 kişi hayatını kaybetti. Diyarbakır’da Köksalan (Tobinî) mahallesinde 2, Yazçiçeği’nde (Helberê) 1 kişi, Mardin’de ise Yüksekbağ (Kelekê) mahallesinde 9 kişi defnedildi. Kürt halkının başı sağolsun.
Köylüler, binlerce hayvanın telef olduğu ve tarlaların etkilendiği yangının hem çıkışında hem söndürülme çalışmalarında bir dizi ihmalin olduğunu belirtiyor. İçişleri Bakanlığı’ndan yapılan ve burjuva medyasının haberlerinde öne çıkan “anız yangını” ifadesi yangının tarlalarda hasat sonrası mahsulden arda kalan kuru sapların yakılması sonucu çıktığı izlenimini kasten yaratıyor. Köylüler yangının çıkış sebebi olarak DEDAŞ’ın bakımını yapmadığı elektrik direklerini gösteriyor. DEDAŞ tüm Türkiye’de olduğu gibi Diyarbakır ve Mardin’in bulunduğu bölgede de elektrik dağıtım hizmetlerinin özelleştirilerek peşkeş çekildiği şirketlerden biri. Şirketin bağlı olduğu Eksim Holding’in sahibi olan Tivnikli ailesi AKP’li yıllarda hızla büyüyen oligarşik sermaye gruplarından biri. Doğal tekel niteliğindeki elektrik dağıtım işinden yüksek kârlar elde eden bu şirket daha önce ücretlerini ödemediği işçilerin eylemleriyle ve yüksek faturalar dolayısıyla bölgede tarımsal üretimin olumsuz etkilenmesiyle de gündeme gelmişti. Köylülerin ifadelerinden bu şirketin elektrik dağıtım altyapısının bakım ve iyileştirilmesinde de sorumluluğunu yerine getirmediği anlaşılıyor.
Yangının söndürülmesinde de büyük ihmaller olduğu anlaşılıyor. Köylüler uzun bir süre yangını kendi imkânlarıyla söndürmeye çalıştılar. İtfaiye ekiplerinin bölgeye ulaşmasının ardından havadan söndürme çalışmasının yapılmaması ise can kaybını ve maddi hasarı arttırdı. Askeri operasyonlar dolayısıyla yoğun helikopter ve araç trafiğine alışık olan bölge halkı yangın sırasında havadan söndürme yapılmamış olmasına büyük tepki gösteriyor. Yangına havadan müdahalenin gece yapılmasının mümkün olmadığına dair söylemler daha önceki yıllarda yaşanan büyük orman yangınlarının ardından yapılan açıklamalarla tezat oluşturuyor. 2021’deki büyük yangınlardan sonra, geçtiğimiz sene Kemer’deki yangında gece görüş sistemi bulunan helikopterler yangın söndürmede kullanılmıştı (https://www.aa.com.tr/tr/gundem/kemerdeki-orman-yangininda-gece-goruslu-helikopterler-mudahaleye-basladi/2953502). Dolayısıyla devletin, bu olanağı Diyarbakır ve Mardin için kullanmadığı anlaşılıyor.
Türkiye’de orman yangınları özellikle sıcaklığın mevsim normallerinin üstüne çıktığı dönemlerde sıklıkla yaşanıyor. Ancak bölgeler arasındaki eşitsizlik ve ayrımcılık yangınlarda da ortaya çıkıyor. Devletin askerî amaçlarla seferber ettiği olanakların yangın söndürme için devreye sokulmamasına bölgeden milyarlarca lira kâr eden bir şirketin gerekli yatırımları yapmamış olmasına dair köylülerin şikâyetleri sömürgeci burjuvazinin sorumluluğunu gözler önüne sermekte. Belediyeye ait itfaiye teşkilatının imkânlarının da yetersiz kaldığı görülmekte. Bu konuda da her iki bölgede de belediyenin DEM Partili olması tartışmaların odağına taşınıyor. Burada elbette ki sorumluluk taşıyan herkesin hesap vermesi gerekir. Ancak itfaiye teşkilatının gerekli imkân ve kabiliyetlere ulaştırılamamış olması gibi bir durum söz konusuyla yıllarca bu illerin başında olan kayyım belediyelerinin sorumluluğunun atlanmaması gerekir. Yangınlar, sömürgeci burjuvazinin çıkarları ile Kürt halkının yaşamının nasıl ölümcül bir karşıtlık içinde olduğunu göstermiştir. Kürt halkının kendi kaderine tayin edemediği koşullarda yangınlar yoksulluk, sefalet ve ölümün Kürt halkının kaderi haline getirilmekte olduğunu göstermektedir.