“Bu yapılan insanlığa sığmaz!”

“Bu yapılan insanlığa sığmaz!”

Diyarbakır’ın Sur ilçesinde 2015 Aralık ayındaki askeri operasyonlar sırasında Hakan Arslan bir çatışmada öldürülmüştü. Ailesi çocuklarının ölüm haberini televizyondan aldı ancak başka pek çok aile gibi uzun süre çocuklarının cenazesine ulaşamadılar. Aile çocuklarının cenazesine 7 yıl sonra bir inşaat kazısı vesilesiyle ulaştı. Ama nasıl?

Dönemin başbakanı Davutoğlu, şehri yerle bir eden askeri operasyonlar esnasında İspanya’nın meşhur turistik şehrine gönderme yaparak Sur’u Toledo gibi yapacağız demişti. Toledo şehri ezilen halkların tarihine turizmle değil faşist Franco’nun İspanya iç savaşında şehri 2 ay bombardımana tabi tutup yıkmasıyla geçmişti. Tarihin ironisi! Sur da Toledo gibi bombardımanla yerle bir edildi ve yıkıntıların üzerinden şehre müteahhitlerin akın etmesinin ardından inşaat projelerinin bir tanesinin temel kazısında Hakan Arslan’ın kemikleri bulundu.

Aileye haber verildi ve 7 yıl sonra cenazeyi teslim almak üzere iki yeğeni ile birlikte Erzurum Karayazı’dan Diyarbakır’a geldi. Baba Ali Rıza Arslan, sonrasında yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Cenazeyi teslim almamız için resmi evrakları almak için adliyeye gitmiştim, yeğenlerim oteldeydi, onları uyandırmadan belgeleri almak için erken çıktım ve belgeyi alıp daha sonra Adli Tıp’a beraber gideriz diye düşündüm. Adliye binasına gittiğimde sadece bir memur vardı. Bir odaya gittik, memur dolaptan çıkardığı bir torbayı da verdi, meğer torbadaki kutuda oğlumun kemikleri varmış. Kutuyu teslim eden personel de mahcuptu. ‘Bu yapılan insanlığa sığmaz’ diyebileceğim hiçbir yetkili yoktu orada. Personele bir şey söylemeye de kıyamadım.”

Devlet kendi sınırları içinde şehirlerin yerle bir edildiği askeri operasyonları bizlere bir destan gibi anlatmıştı. Hedefin Kürtler değil terörizm olduğu söylenmişti. Ancak Kürt halkı bu operasyonları anlatıldığı gibi yaşamadı. Oğlunu kaybeden baba, 7 yıl sonra oğlunun kemiklerini alırken yeni bir duygusal işkenceye maruz kaldı. “Bu yapılan insanlığa sığmaz” diye haykıracak oldu ama oğlunu ondan alan, süreci destan olarak anlatanlar karşısına çık(a)mamıştı. Emekçi ve yoksul baba susmuş yutkunmuş, karşısındaki personele, sade bir kamu emekçisi olarak gördüğü o kişiye adeta bir emekçi kardeşliği iç güdüsüyle kıyamamış.

Devlet kıymıştır ama Türk işçisi emekçisi Kürt kardeşine kıyamaz kıymamalı. Kardeşlik elini uzatmalı. Devletin bekası diye diye emekçi halkı yoksulluğa, işsizliğe, sefalete mahkûm edenleri görmeli. Kürdün esaretinin kendi boynundaki zincir olduğunu fark etmeli. Kürt babasının boğazına düğümlenen cümleyi her milletten memleketten işçiler emekçiler hep birlikte haykırmalı: “Bu yapılan insanlığa sığmaz!”