Metal Fabrikalarından Haberler - Kasım 2023
Metal işkolundaki fabrikalarda çalışan işçilerin gazetemiz için yazdıkları yazıları okurlarımızla paylaşıyoruz.
Dünya’da savaşı ve sömürüyü bitirecek tek güç işçi sınıfıdır! - Bursa OYAK Renault fabrikasından bir işçi
İsrail Ekim ayının başından itibaren tüm dünyanın gözleri önünde Filistin halkının üzerine bombalar yağdırıyor. İnsan aklının ve vicdanının kaldıramayacağı bir vahşet uyguluyor. ABD ve Avrupa Birliği gibi emperyalist-kapitalist güçler bu vahşete apaçık destek veriyorlar, İsrail’in yanında yer alıyorlar. Filistinli emekçiler, kadınlar, çocuklar can vermeye devam ediyor. Savaşlarda bölge halkları din, dil, ırk temelinde bölünüyor, parçalanıyor, birbirine düşman ediliyor, güçsüz düşürülüyor, yüz binlerce işçi ve emekçi katlediliyor. Milyonlarca insan yerinden yurdundan ediliyor. Dünya emekçileri derin acılar yaşarken, kazananlar hep emperyalistler ve Siyonistler oluyor. Halkların kardeşlik içinde yaşayabilmesi, dünyamıza gerçek barış ve özgürlüğün gelmesi ancak dünya işçilerinin birlikte mücadelesiyle mümkün olabilir. Bunun için her birimize sorumluluk düşüyor. Tek yumruk olarak birleşmiş işçi ve emekçiler, farklı ülkelerden işçi kardeşleriyle el ele vererek İsrail’le ticari ve askeri anlaşmaların derhal sonlandırılmasını istemeliyiz. Üretmeyerek, gemileri yüzdürmeyerek, silah sevkiyatı yaptırmayarak emperyalistlerin ve Siyonistlerin savaş planlarına taş koyabiliriz. Barış ve kardeşlik eli uzatarak Filistin halkını zulümden kurtarabiliriz. Filistin halkı Emperyalistlerin ve Siyonistlerin insafına bırakılamaz. Dünya işçi ve emekçilerin birlik ve mücadelesi ile durdurulabilir.
Zafer işçilerin birliği halkların kardeşliğiyle gelecek! - Tuzla Chen Solar’dan bir işçi
Selam yoldaşlar. Ben deri organize sanayi bölgesinde bulunan Chen Solar fabrikasında çalışan kadın bir işçiyim. Yoldaşlar ekonomi şartlarının günden güne daha da ağırlaştığı, emekçi halkın artık sadece karın tokluğuna ve barınma ihtiyacını karşılamak için çalıştığı, kapitalizmin üzerimize çöktüğü bu sistemde bir de ders kitaplarına konu olacak bir soykırım vakası yaşanıyor tüm dünyanın gözleri önünde. Filistin meselesi. Evet, tüm dünyanın gözü önünde bir soykırım gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Siyonist devlet İsrail’in emperyalist güçlerle başlattığı Filistin halkına yapılan bir vahşet, her birimizin gözünde farklı yorumlanabilir. Kimimiz için orada Müslüman kardeşlerimiz katledilirken, kimimiz de sadece vicdani açıdan yaklaşabiliriz. Fakat Filistin hepimizin meselesidir. Tüm Ortadoğu halklarının, Rojava’nın, tüm emekçi halkların meselesidir aynı zamanda. İşgal ve soykırımla yok edilmeye çalışılan Filistin halkının davası hepimizin emperyalistlere karşı direniş gösterdiğimiz bir davadır. Peki, ne yapmalı? Öyle kola alıp yere dökmekle çözülemez ne yazık ki. Sermaye hükümeti derhal İsrail’le tüm ilişkileri kesmelidir. İsrail, dünyanın en büyük terör örgütü olan NATO’nun Ortadoğu koludur. İsrail’den ala terörist yoktur! Kürecik üssündeki radar sistemi işte bu terör şebekesine anlık istihbarat sağlıyor ve füze kalkanı işlevi görüyor. KÜRECİK ÜSSÜ KAPATILSIN! Ve aynı zamanda cumhuriyetin 100. yılına girdiğimiz zamanlardayız. Bununla ilgili de bir iki sözüm var. Yaralarımızı sermaye sahiplerinin reklamlarıyla değil, birbirimize tutunarak sarabiliriz ancak. Cumhuriyetin 100. yılına canının güvenliğini arayan gençlerin feryatları ile girdik. Hazin bir son. Ama yepyeni bir başlangıcın eşiği de olabilir. Zafer direnen gençlerle, emekçilerle ve direnen Filistin halkı ile gelecek. Filistin direnişine buradan bin selam olsun!
Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği! - Gebze’den metal işçisi bir kadın
Merhaba yoldaşlar. Tüm dünya halklarını derinden etkileyen yoksul ve acı dolu bir dönemden geçiyoruz. Bir aydır süren Filistin’in özgürlük savaşını sosyal medyadan takip ediyoruz, bir yandan da günlük hayatlarımıza devam ediyoruz. Filistin halkının uğradığı zulmü seyreder olmak, buna engel olamamak insanı insanlığından utandırıyor. Kapitalist sistemde bizler tekil bireyler gibi hareket eder, sınıfımızın evrensel niteliğinin bilincinde olmazsak bugünümüzü ve geleceğimizi bizleri sömüren kapitalistlere emanet etmiş oluruz. İşçi sınıfının ve ezilen halkların dünya siyasetini eline alması gerekmektedir. Dünya düzenini değiştirmediğimiz sürece, mücadelemizi büyütmediğimiz sürece halkların çektiği acılara, tüm eşitsizliklere karşı gücümüz çok zayıf kalacak. Yaklaşık bir aydır Filistin halkı cesurca direniyor, işgal edilen toprakları için savaşıyor. Emperyalist ve siyonizm yanlısı devletler televizyonda direnişin meşruluğunu sorgulatacak manipülasyonlara girişiyor, Filistin direnişinin savaşçıları terörist ilan ediliyor, ortalıkta algı operasyonları için yalan haberler dolaşıyor. İşgalci siyonist İsrail devletinin meşruluğu sorgulanmıyor, acımasızca yaptığı etnik temizlik terör sayılmıyor. Bizler dünya halkları olarak Filistin’in özgürlük mücadelesini desteklemek için kendi ülkelerimizde sokaklara çıkarak tepki göstersek de, İsraili lanetleyen ve Filistin’e sahip çıkan halklar olarak henüz savaşı kazandıracak ya da durduracak bir etkide bulunamadık. Ezilen halklara sahip çıkmak hepimizin insanlık görevidir. Bu mücadeleyi yükseltmeye devam etmeliyiz. Fakat unutmayalım ki en büyük savaşımız dünya üzerindeki tüm ulusların ortak savaşı olan sınıf savaşıdır. İnsanlığın geleceği için, emperyalist boyunduruğa, soykırımlara, yoksulluğa son vermek için mücadeleyi büyütmeli ve sosyalist bir düzen kurmak için örgütlenmeliyiz. Filistin’de düşene, dövüşene bin selam! Selam olsun Filistin’in özgürlüğü için meydanlarda haykıran tüm dünya halklarına! Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!
Fabrikalar bankalar devletin, devlet işçinin olacak! - Dilovası’ndan bir metal işçisi
Merhaba dostlar. Ben Dilovası’nda çalışan bir metal işçisiyim. Cumhuriyetin 100. yılındayız. 100 yıl önce işçisiyle, köylüsüyle tüm emekçi kesimiyle emperyalistlere ve monarşiye karşı Millî Mücadele’nin sonucunda devrimle bu ülke kuruldu. Millî Mücadele dönemindeki anlatılan kahramanlıklara baktığımızda mücadele eden, fedakârlık gösteren, savaşan yoksul emekçi halk! Bu 100 yıllık süreçte cumhuriyetin kaymağını yiyenler: Koçlar, Sabancılar, Ülkerler, Limaklar, Cengizler, Kalyonlar ve onların emperyalist ortakları… 100 yıl önce canıyla kanıyla mücadele eden, fedakârlık gösteren padişahın kulu olmaktan çıkıp vatandaş olanlar ve bugün de patronların kölesi olmayı reddedenler: Devrimin meşru mirasçısı olan, önümüzdeki yüzyıla umudu taşıyacak olan sınıf yine işçi emekçi sınıfıdır!
Bizler emekçi halk olarak cumhuriyeti emeğiyle, alın teriyle 100 yıldır sırtında taşıyanlarız. 100 yıl önce padişahın ağır vergileriyle sömürülen yoksul köylü, 100 yıl sonra krizin faturasının kesildiği işçi sınıfıyız. 100 yıl önce toprak ağalarına sağlanan imtiyazlar 100 yıl sonra patronlara teşviklerle, vergi indirimleriyle, grev yasaklarıyla hâlâ sağlanıyor.
Bizler hayat pahalılığı karşısında her gün daha da yoksullaşan, asgari ücretle ev geçindirmeye çalışan işçi sınıfıyız, mahsulünü mazot fiyatları yüzünden toplayamayan, tefeciye borçlanan köylü sınıfıyız, siftah dahi yapamadan kepenk kapatan küçük esnafız, bizler yoksul emekçi halkız. Karşımızda emeğimizi, alın terimizi sömüren, bizlerin ödediği vergilerle teşvikler alan patronlar, cumhuriyet birikimlerini özelleştiren kalanları da varlık fonuyla satan, işçilerin anayasal hakkı olan grev hakkını yasaklayan patrondan yana olan Erdoğan!
Nasıl ki cumhuriyet işçi, köylü, emekçi halkın mücadelesi ile devrim sonucu kurulduysa, cumhuriyet kurulduktan 40 yıl sonra grev hakkı da Kavel işçilerinin mücadelesiyle fiili grevle hak olarak kazanıldı bu memlekette. Türkiye’de işe yarar bir sendikal düzen ancak 1963’te çalışma hayatını düzenleyen yeni yasaların kabulü sonrasında yine cumhuriyetin kuruluşundan tam 40 yıl sonra kurulmuştur. Cumhuriyetin kurulum aşamasında canını, kanını her şeyini veren işçi köylü sınıfı olarak cumhuriyet kurulduktan sonra yerini ağalar, patronlar almıştır. Bizler işçi sınıfı olarak kendi haklarımızı 15-16 Haziran işçi ayaklanmasıyla, 1970’lerde Taksim 1 Mayıs alanında, Kavel’de dişimizle, tırnağımızla mücadele ederek, örgütlenerek aldık… Patron sınıfının hâkim olduğu bu cumhuriyette işçi sınıfının yükselen dalgasının önünü kesmek, işçi sınıfının kazanımlarına, haklarına, örgütlerine, mevzilerine saldırmak için karşı-devrim olan 12 Eylül 1980 darbesi Türkiye ve işçi sınıfını bu hale getirmiştir. Kenan Evren’e telkinlerde bulunan, mektuplar yazan Vehbi Koç gibi patronlar da servetine servet katmıştır. Cumhuriyetin yeni yüzyılında işçi sınıfının artık kendi ağırlığını koymasının çoktan zamanı gelmiştir. Cumhuriyeti sırtında taşıyanların cumhuriyetin kaymağını yiyenlerle hesabı vardır. İşçi sınıfı kendi cumhuriyetini kurmalıdır. Fabrikalar bankalar devletin, devlet işçinin olacak!
Daha fazla Smart Solar için daha fazla mücadele - Gebze Smart Solar’dan bir işçi
Dostlar merhaba. Smart Solar fabrikasında üç yıldır vermiş olduğumuz sendikal mücadelemizi kazandık ve sözleşmemizi imzaladık. Sözleşmemizde saat ücretimiz ve sosyal haklar üzerinde yüzde 97 oranında kazanım sağladık. Bunun yanında özel sağlık sigortamız başta olmak üzere daha önce olmayan haklarımızı aldık. Aynı zamanda işçi demokrasisine yaraşır bir temsilciler seçimi sürecine girerek 4 arkadaşımızı temsilci seçtik.
2021’den bu yana işten atmalara karşı işgal, mobbing ve baskılara karşı direniş gerçekleştirdik. Bu da yetmedi, sözleşme sürecinde patronun haklarımızı vermemek üzere gösterdiği tavrı grev kararını fabrikamıza asarak değiştirdik ve sözleşmemizi imzalattık.
Şimdi geldiğimiz noktada sendikamız Birleşik Metal-İş ile fabrikamızda bir sendikal düzen inşa etmeye çalışıyoruz. Ancak sendikasız bir fabrikaya sendika sokarak ne biz işçilerin sorunlarının ne de mücadelenin bittiği yanılgısına kapılmıyoruz. Patronlar sömürüye devam ediyor, sendikamız başka fabrikalarda örgütlenmeye devam ediyor. Ve biz cumhuriyetin 100. yılında cumhuriyeti sırtında taşıyanlar olarak, onun ekmeğini yiyen patron sınıfına karşı amansız mücadelemizi büyüteceğiz ve ikinci yüzyılda işçilerin iktidarını kurmak için işgaller, grevler, direnişler örgütleyeceğiz. Elimizdekilerle yetinmeyeceğiz, daha fazla Smart Solar için daha fazla Kavel’ler ve 15-16 Haziran’lar için varımızı yoğumuzu bu mücadeleye vereceğiz.
Fedakârlık sırası patronda! - Tuzla HT Solar fabrikasından bir işçi
Merhaba yoldaşlar ve dostlar.
Son dönemlerde güneş sektörü piyasasında yaşanan durgunluk ve HT Solar'ın üretim planlamaları sebebiyle bir süredir fabrikamızda üretime ara verilmiş durumda. 16 Ekim'de başlayan süreç ne kadar devam eder kestirmek zor. Şimdilik idari izinli devam ettiğimiz bu gibi süreçlerde sendikayla sıkı bir iletişim içinde hareket etmek, temsilcilerden bağımsız gelişen spekülatif bilgilere müsaade etmemek önemli.
Fabrikanın yönetimine göre yeni açılan hatta karşılık eski üretim hattımızın kapanması söz konusu. Üretimdeki otomasyon artışı sebebiyle fabrika yönetimi daha az işçiyle yola devam etmek istiyor. Bu sebeple fabrikamızda gönüllü çıkışlar açılmış durumda.
Fabrikamızda yaşanan bu olumsuz gelişmeler elbette hepimizi kötü etkiledi. Önümüzdeki süreçte neler yaşanacağını hep birlikte göreceğiz. Ancak şunu unutmamalıyız ki bu yola beraber çıkıyoruz, karşımıza çıkacak sorunları beraber göğüslemeli, olası saldırılara karşı ise beraber çarpışmalıyız. Bu gelişmelerin sözleşme öncesinde yaşanması elbette patronun dilinden düşmeyecektir ancak kimse bizden fedakârlık beklemesin! Fabrikamızın işleri elbet açılacak ve biz her zamanki gibi makinalarımızın başında fedakârca çalışacağız. Ancak sözleşme masasında fedakârlık olmaz. Çünkü biz yalan enflasyonlarla ücretlerimiz ezilirken, mesai üstüne mesai yaparak fabrikamızı ISO 500 listesinde 200. yaparken ve yoksulluk sınırının 45 bin TL'ye dayandığı ülkemizde gayet makul bir sözleşme taslağı hazırlarken yeterince fedakâr davrandık! Şimdi sıra onlarda!
İş işten geçtikten sonra eylem yapmanın bir anlamı yok - Bursa OYAK Renault fabrikasında bir işçi
OYAK Renault fabrikasında parça eksikliğinden dolayı haftada bir iki gün üretimde duruşlar devam ediyor. Fabrikada eskisi gibi kimse isteyerek çalışmıyor. İş yükünün artmasının üstüne yaşadığımız ekonomik sıkıntılar herkesi çalışmaktan soğuttu. Yaklaşık dört beş ay önce sendikadan, sözleşme sürecinde ek bir ödeme yapması konusunda OYAK Renault yönetimi ile görüşmesini istedik. Uzun zaman geçti bu konuda hiçbir dönüş alamadık. Tepki olarak yemekhanede çatal, kaşıkları masalara vurarak ses çıkarma eylemi yaptık. Eylem sürecinde sendika arkamızda durup destek vermedi. Yaklaşık bir ay sonra UET şefleri tarafından bize tek tek açıklama yapılarak 5 bin TL net para yatacağını söylediler. Bu durum üzerine sendika yönetimi parayı az bulduğundan dolayı mesaiye kalmama eylemi başlattı. Ama özellikle montaj bölümünde mesaiye kalan çok arkadaş var. Çoğu ekonomik şartlar yüzünden borçlarını ödeyebilmek için mesaiye kalmak zorunda kalıyor. Mesaiye kalmayanlar da mesaiye kalmama eylemini tam olarak desteklemedi aslında. Bunun nedeni sendika yönetimine karşı güven olmamasından kaynaklanıyor. Bir ay öncesi yemekhanede eylem yaparken destek vermeyen sendika zamansız, iş işten geçtikten sonra böyle bir karar aldı. Herkesin düşüncesi bant durdurma veya bant yavaşlatma eylemi yapılması gerektiği yönünde. Fabrikadaki birçok kişi Türk Metal sendikasının OYAK Renault yönetimi ile danışıklı dövüş ile eylem düzenlendiğini düşündüğünden, sendikanın her kararında tereddüt ediyor. Madem eylemin kazanımla sonuçlanmasını istiyoruz üretimi durdurarak mücadele ederek kazanımla sonuçlandırabiliriz.
Cumhuriyetin 100. yılı için reklama milyonlar harcayıp işçiye gelince para yok diyorlar! - Bursa TOFAŞ fabrikasından bir işçi
Son 6 ayda alınan sözleşmeli işçilerin çoğunluğu bu hafta işi bırakıyor. Geriye kalanlar da bırakmayı düşünüyor. Her geçen gün çalışma koşulları ağırlaşıyor. İyileştirme adına hiçbir şey yok. Her ay yapılan çalışma sürelerindeki değişiklikler çalışanları bıktırdı. Kimse eskisi gibi çalışmak istemiyor. Her geçen yıl çalışma isteği düşüyor.
Diğer sözleşmelerde olduğu gibi bu sözleşmede de iyi bir sözleşme yapacaklarına inancımız yok! Kâğıt üzerinde şişirilmiş, rakamlar ile oynayarak "yok yüzyılın sözleşmesini yapacağız, yok çok iyi zam alacağız" gibi palavralara Tofaş’ta inanan yok artık! Sendika temsilcilerini biz seçmediğimiz sürece, atama ile şube başkanı seçildiği sürece işçi için hiçbir kazanım elde edemeyiz. Sözleşme sürecinde Türk Metal greve gitse bile ki böyle bir şeyi hayatta yapmazlar! Farz edelim yaptılar, bu sendikaya güvenip greve katılacak bin kişiyi bulamazlar. Sendikaya hiçbir konuda güven yok!
Tofaş ve Koç Holding’in Cumhuriyet'in yüzüncü yılında milyonlarca lira reklam verip, filmlere sponsor olup bunlara milyonlarca lirayı verirken, üstüne emekten, hak ve adaletten, özgürlükten bahsetmesi gülünçtür. Ama mesele işçiye emekçiye geldiğinde adalet, özgürlük, hak işlemiyor! Bu ekonomik şartlarda reklam parası vereceğine çalışanlarına ekonomik destek vererek az da olsa mutlu etmek varken, tam tersine nefret ettiren bir kurum olabilir mi? Ne varsa işçi sınıfında var. Birlik olursak her şeyin üstesinden gelebiliriz. Sendika bürokratlarına değil işçi sınıfının gücüne güvenelim. Yarın mücadele meydanında başka sendikaya üye işçi kardeşimiz bizim sendikamızın başına çöreklenmiş ağalardan daha yakın olacaktır bize. Yeter ki kendimize güvenelim.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Kasım 2023 tarihli 170. sayısında yayınlanmıştır.