Metal fabrikalarından haberler - Temmuz 2025

Metal fabrikalarından haberler - Temmuz 2025

İşçi sınıfı Filistin’in yanında! 

Merhaba yoldaşlar,

Siyonist İsrail’in Filistin halkına karşı başlattığı soykırım devam ediyor. Biz Haziran ayını geride bırakırken, Gazze’de Siyonistlerin katlettiği insan sayısı 56 bini geçti. İran geçtiğimiz ay İsrail’in pervasız saldırısına haklı bir şekilde karşılık verdiğinde hastane bombaladılar diye şikâyet eden İsrail, Gazze’de bombalanmadık hastane bırakmadı. Ekmeğe, suya ulaşmaya çalışan insanların üzerine bombalar yağdırmaya devam ediyor. Çocukları, bebekleri enkaz altına gömüyor. Gazze’de tüm dünya izlerken tam anlamıyla bir soykırım yaşanıyor.

Biz işçi sınıfı olarak izlemekle de üzülmekle de yetinmemeliyiz. Bizler mücadele etmeyi bilen insanlarız. Fabrikalarımızda ekmeğimiz için nasıl mücadele ediyorsak, ekmeğe ulaşmaya çalışırken Siyonistlerin bombaları ile katledilen Filistinlilerin hesabını sormak için de mücadele etmeliyiz. Filistin halkının kurtuluş mücadelesine Türkiye’den elimizden gelen tüm desteği sunmak bizim için, geleceğimiz için, Ortadoğu’nun geleceği için en az kendi fabrikalarımızda verdiğimiz mücadele kadar önemli. Siyonist İsrail’in Filistin’de yaptıkları dışında, bugün İran’daki, Suriye’deki, Lübnan’daki icraatları, kesintisiz saldırganlığı bize bunu gösteriyor. İsrail, Filistin halkına ait olan o topraklarda işgalci ve gayrimeşru varlığını sürdürdüğü sürece bölgemizde barış olmayacak. Bu sebeple Filistin halkının mücadelesine uzaktan kazanmasını dilediğimiz, bizden bağımsız bir mücadele olarak bakamayız. 

Bu yüzden tüm işçi kardeşlerime seslenmek istiyorum. Gebze Sendikalar Birliği’nin Kent Meydanı’nda yaptığı Filistin eylemi gibi bütün eylemlere, kendi taleplerimiz için yaptığımız her eyleme nasıl katılıyorsak öyle ciddiyetle katılalım. Kendimiz gelmekle yetinmeyelim, arkadaşlarımızı da getirelim. İsrail ile ticaretin ve her türlü ilişkinin kesilmesi için mücadele edelim. Hükümet İsrail’e karşı nutuklar atıyor ve ticareti durdurduğunu iddia ediyor. Ancak İsrail İstatistik Ofisi’nin yayınladığı verilere göre Türkiye 2025 yılının ilk 5 ayında İsrail ile 393,7 milyon dolarlık ihracat yapmış. Limanlarımızda İsrail’e ticari veya askeri ürün götüren gemilerin demir atmasına izin vermeyelim. 6 Temmuz’da Mersin Limanı’na yanaşacak ZIM Luanda gemisi 40 blok askeri çeliği Siyonist İsrail’e götürecek. O çelik soykırımcı İsrail’in savunma sanayisinde kullanılacak. Yani Filistinlilere karşı kullanılacak. İsrail ile ticaret yapan gemileri durdurmak için gerekirse seferber olalım. İşçi sınıfının yalnızca sözle değil, eylemle de Filistin halkının yanında olduğunu gösterelim!

Tuzla Chen Solar’dan bir işçi 

Copreci

Görevimiz sınıf bilinci kazanmak 

Merhaba yoldaşlar. Biz fabrikada üç yılı aşkın süredir sendikalıyız ve sendikalı olduktan sonra hayatımızda çok şey değişti. Gelişmeleri aktarırken hayatlarımızdaki bu değişikliklerin maddi etkilerini bu seferlik bir kenara bırakmak istiyorum. Neredeyse tamamı kadın işçi olan bir fabrikayız. Her şey sendikaya üye olmamız ile değişmeye başladı. İlk başta yıllarca baskı ve tehdit ile bizleri kontrol altında tutan grup lideri, amirler gibi iş arkadaşlarımızı karşımıza aldık. Bunu biz fabrikanın ezilenleri bir arada durarak yaptık. Daha sonra genel müdürü, insan kaynakları müdürünü karşımıza aldık. Üyeliklerden yetki başvurusuna giden süreçte biz korkmadıkça karşımıza daha üst mevkide olan birilerini çıkardılar. Fakat bizi yolumuzdan geri çeviremediler. Bu engelleri aştık ve sonunda örgütlendik. O günlerde sendikanın yolunu, fabrikada eylem yapmayı ve slogan atmayı öğrendik. Bir arkadaşımız geçen günlerde işe girdiğinden beri hayatında nelerin değiştiğinden bahsediyor ve eşinin bile “sen çok değiştin”, “sen artık daha özgüvenlisin” dediğini anlatıyordu. İlk aylarında slogan atmaktan korkar, eylemlerimizde alkış tutmaya bile çekinirmiş. “Artık hiçbir şeyden korkmam, bana ne olursa arkadaşlarımla birlikteyken olacak”, “burada yalnız değilim” diyor. Yani bu arkadaşımın da dediği gibi biz iş hayatımızda başımıza gelecek olan hiçbir zorlukla tek başımıza yüzleşmek zorunda olmadığımızı anladık. Üç yılda iş hukuku, haklarımız, dünya ve işçi sınıfı tarihi, sendikal mücadeleler, emekçi kadınların ezilmesi ve mücadelesi gibi konularda eğitimler aldık. Birçok konuda medyada bize anlatılanların taraflı ve sınırlı olduğunu, bizden gizli tutulan noktalar olduğunu öğrendik. Bir yandan haklarımız için mücadele etmeye devam ederken bir yandan da hep birlikte bilinçleniyoruz. Sendikalaşmayı yaymak ve sendikayı bizim fabrikadaki gibi insanların hayatlarına sınıf bilinci kazandıran bir örgütlenme aracı olarak kullanmaya devam etmemiz çok önemli. Önümüzde daha büyük kavgalar vermemiz gereken günler olacak. Elimizden geleni yapmaya hazırız ve biliyoruz ki haklıyız, kazanacağız.

Dilovası Copreci’den bir işçi kadın

Dostel

İşçiler, birleşin! Ayrı gayrı yok!

Merhaba dostlar,

Ben, Dilovası’nda Dostel fabrikasında çalışan bir metal işçisiyim. Gecemizi gündüzümüze katıp, hayatımızdan ve sağlığımızdan harcayıp çalışmamıza rağmen geçinemiyoruz. Ay sonunda elimize geçen ücret; kira, fatura, mutfak derken eriyip gidiyor. Çünkü bu düzende biz işçilere, alın teriyle yaşamak değil; dişini sıka sıka hayatta kalmak düşüyor.

Her akşam haberlerde “Ekonomi büyüyor, ihracat rekor kırdı.” diyorlar. Peki biz neden küçülüyoruz? Neden her ay maaş yetmeden kredi kartına sarılıyoruz? Çünkü bu büyüme bizim sırtımızdan oluyor. Patronlara vergi indirimi, teşvik, prim... Biz işçilere ise İngiliz Mehmet’in Orta Vadeli Programında (OVP) kemer sıkma ve enflasyonla mücadele adı altında açlık dayatılıyor.

İstibdad, krizi çıkaranlara kalkan olan; faturayı ise bizlere kesen bir akıl yürütüyor. Saraylarda üçer beşer maaş alan bürokratlar, “asgari ücret yeterli” diyor. Hayatında işçilik nedir bilmeyenler, bize “porsiyonlarınızı küçültün”, “sabredin” nasihatinde bulunuyor.

İşçi sınıfı artık sabretmiyor. Çünkü sabreden hep biz olduk, kazanan hep onlar. Patronlar kârlarını katladıkça devlet “tebrikler” diyor. Biz günde 12 saat çalışıp ay sonunu getiremediğimizde ise “tasarruf edin” diyorlar. Ama nedense tasarruf hep emekçiden başlıyor; saraylardan, lüks araçlardan, özel uçaklardan değil! Patronlara verilen teşviklerden, primlerden değil!

İşçi sınıfı ne patronlardan ne istibdaddan ne de onların medya borazanlarından adalet bekliyor. Adaleti biz kuracağız. Eşitlik, özgürlük ve insanca bir yaşam için mücadele edeceğiz. Biz bu ülkeyi kalkındıranlarız. Bu ülkeyi sırtında taşıyan milyonlarız. Üreten biziz, yöneten de biz olacağız!

İşçi sınıfı örgütlü olduğunda, günü geldiğinde fabrikalarda sadece makineleri durdurmaz; yeri geldiğinde hayatı da durdurur, düzeni de değiştirir. Mitinglerde “CHP iktidar olduğunda asgari ücret 3 ayda bir otomatik zamlanacak” diyen Özgür Özel’in patron partisi CHP’si, İzmir’de Cemil Tugay’ın grev kırıcılığına üç maymunu oynadı!

İzmir Büyükşehir Belediyesi işçileri greve çıktığında, belediye işçilerinin görünmeyen emeği görünür hâle geldi. Sabahın ayazında şehrin çöpünü toplayan, asfaltını döken, parkını sulayan 23 bin belediye işçisi; “eşit işe eşit ücret” talebiyle greve çıktı. İzmir’in sokakları çöple doldu. Grev kırıcı Cemil Tugay bunu fırsat bilip kolları sıvadı ve çöp toplamaya başlayarak İzmir halkıyla belediye işçilerinin arasına nifak tohumu serpti. “İşçiler 80 bin lira teklifi kabul etmiyor” diyerek grev kırıcılığını sürdürdü… Şimdi de Toplu İş Sözleşmesi’nde “Elde ettiğin kazanımlardan vazgeç, vazgeçmezsen işçi çıkarırım” diyor. Patron partisi olmak neyi gerektiriyorsa, CHP’li Cemil Tugay onu yapıyor.

İşçi sınıfı olarak ne bu istibdattan ne de patron partisi CHP’den bize zerre miskal fayda yoktur! Bu ülkenin taşında, toprağında bizim emeğimiz, bizim alın terimiz var. Çarklar bizim nasırlı ellerimizle dönüyor.

Krizi yaratanın bedelini ödemesi için, İngiliz Mehmet’in OVP’sini çöpe atmak için; işçi sınıfının örgütlenmesi, ayrı gayrı demeden birleşip işçi sınıfının iktidarını kurmasından başka yol yok!

Dilovası Dostel’den bir işçi

esitaş

Biz bu düzenle kanlı bıçaklıyız

Dostlar Merhaba,

Ben Dilovası'nda Esitaş fabrikasında çalışan kadın işçiyim. Birleşik Metal İş Gebze 1 No’lu şubede örgütlü bir fabrikayız. Fabrikamız sendikadan önce ve sonra diye ikiye ayrılıyor. Uzun yıllardır orada çalışan arkadaşlarımız sendikadan önce şartların ne kadar kötü olduğunu anlatıyor. İşçiye baskılar yapılırken aynı zamanda İSG koşullarının hiçbir şekilde sağlanmadığı çok fazla iş kazalarının olduğunu, asgari ücret seviyelerinde çalıştırmaya devam ettirdikleri bir fabrikaymış yıllardır. Örgütlendikten sonra koşulların daha da iyiye gitmeye başladığı bir fabrika haline geliyoruz. Bunun kendiliğinden olmadığının farkındayız.

Esitaş işçileri bunu kendi gücü ve birliğiyle sağladı. Küçük bir fabrikada bile işçiler birleştiğinde önünde hiçbir güç duramaz. Geçtiğimiz yıllarda bunun örneklerini çok kez gördük. Bir de düşünün yoldaşlar dünyanın bütün işçilerinin birleştiğini birlik olduğunu. Hangi emperyalist güç durabilir, hangi düzen ayakta kalabilir işçi sınıfının önünde.

Yıllardır Filistin halkının yaşadıklarını görüyoruz. Emperyalistlerce destekli Siyonist İsrail'in yaptığı soykırımı görüyoruz, duyuyoruz. Çoğu arkadaşlarımız katledilen çocukların, insanların videolarını izlemeye bile dayanamadıklarını, izleyemediklerini söylüyorlar. Bunun yolu izleyememek değil dostlar. Bu kapitalist sistemde, düzenin siyasetine karşı biz işçi sınıfı olarak kendi siyasetimizi yapmalı, örgütlenmeliyiz. İşçi sınıfı olarak Filistin halkının sesi olmalıyız.

Geçtiğimiz gün 2 Temmuz Sivas Katliamının yıldönümüydü. 35 kişi hayattan koparıldı o gün. Bir grup faşist ve siyasal İslamcılık adı altında bu kirli düzen insanları birbirine kırdırdı. Bu katliamın hesabını hala vermediler. Bir şekilde örtbas edildi.

Sivas katliamının hesabını, Filistin halkına yapılan soykırımın hesabını, yıllardır Kürt halkına yapılan zulümlerin hesabını da biz işçi sınıfı soracağız bu düzenden.

Bizleri mezhepçilikle ırkçılıkla bölmelerine, kendi içimizde kavgaya düşürmelerine izin vermeyelim. Biz bu düzenle kanlı bıçaklıyız. Kavgamız emperyalistlerle. Düzenin bu kirli kanlı siyasetiyle hiçbir çıkarımız olamaz. Bizim yöntemimiz sınıf siyaseti, şiarımız "Yaşasın işçilerin birliği, hakların kardeşliği!" olmalı dostlar. Birlik olmalı, örgütlenmeli ve bu düzeni değiştirmeliyiz.

Dilovası Esitaş’tan bir işçi kadın

smart solar

Gemileri yakacağız ardımıza bakmayacağız.

Dostlar merhaba, ben Smart Solar fabrikasında çalışan bir sendika temsilcisiyim. Memleketin her yerinde işçi sınıfına karşı dört bir yandan saldırıların yapıldığını görüyoruz. Bu saldırılar tek bir yerden gelmiyor. Hükümetin Maliye Bakanı İngiliz Mehmet’in Orta Vadeli Program olarak hayatımıza soktuğu bu program, işçi sınıfını çok zor hayat şartları ile karşı karşıya bıraktı. Üzerine öyle ince düşünülen bir program ki bu, hükümet ve patronlar çok iyi bir uyum içerisinde çalışıyor. Bu programın üzerinde oluşan yüksek enflasyonlu ortam mutfaktaki yangını resmen memleketin orman yangınları kadar can alıcı hale getirdi. Bu yüksek enflasyonlu ortama siz bir de asgari ücreti ekleyin. Sendikasız iş yerlerinde çalışan işçiler asgari ücretle bu yangını dindiremiyor. Enflasyon saldırısına karşı düşük asgari ücret memleketin her yerinde ücretleri baskılıyor. Ücret artışı için haklı bir mücadeleye girişen işçiler patronlar tarafından işten atılmakla tehdit edilmeyi bırakın direkt işten atılıyor. Sebebi ise çok açık; örgütsüz işçilerin bu saldırılar karşısında örgütlenmekten başka bir çareleri kalmadığı için patronlar tarafından kârlarına karşı potansiyel tehdit olarak görülüyorlar. 

Sendikalı işçilerin çalıştığı fabrikalar ise dikensiz gül bahçesi değildir. Birçok fabrikada toplu iş sözleşmesi görülüyor ve bu fabrikaların patronları anlaşmış şekilde ve tek koro halinde aynı şeyleri zırvalıyor: “kur çok düşük, yüksek oranlı sözleşme olursa işçi çıkartırız’’ Pandemide büyüme rekorları kıranlar, işçileri ölüme sürükleyenler, kârlarından zarar etmemek için bu dönemi hükümet ile birlikte işçilere saldırarak geçirmek istiyorlar. Gelelim bizim fabrikamıza. Smart Solar’da ikinci toplu iş sözleşmesi görüşmesi yapıldı, ağlama seansları başladı. Gemi batmasın diye yardım eli istiyorlar, hakkımızı istediğimizde ise OVP’nin güvenli sularında bizi boğmaya çalışacaklar. Ancak işçi sınıfının yangını rant için yakılan ormanların yangınlarına benzemez, Türkiye işçi sınıfının tarihi kendi gemisini yakıp bir daha ardına bakmayan ve kazanana kadar mücadele eden işçilerin nice sayısız destanlarıyla doludur. Bu saldırı ortamında iyi bir sözleşme yapmaya ve patronun saldırısına karşı mücadele etmeye hazırlanıyoruz, tarihimize layık olmaya çalışacağız.

Gebze Smart Solar’dan bir işçi