Metal Fabrikalarından Haberler - Haziran 2024

HT Haziran

Yumuşama değil çetin bir mücadele gerek! -  Tuzla HT Solar’dan bir işçi

Selamlar dostlar ve yoldaşlar. Son günlerde burjuva medyasında bir normalleşmedir almış başını gidiyor. Hatta düzen partileri “normalleşme” mi desek yoksa “yumuşama” mı desek diye tartışmaya düşmüş durumda. İsmini ne takarsanız takın önemli olan gerçeklerdir. Düzen partileri birbiriyle görüşmeye başladı diye memleketin kurtulacağını sanacak kadar saf değiliz. Hafızamız gayet yerinde. Düzen partileri üç beş tane siyasi tutuklunun salıverilmesi için kafa kafaya vermez. Tamamen hukuksuz bir şekilde içeride tutulan, suçsuzluğu kanıtlanmasına rağmen sahte gizli tanıklarla, uyduruk iddianamelerle hapislere mahkûm edilen siyasi tutukluların salıverilmesi gerektiği herkesin malumu zaten. Avrupa’nın da yana yakıla Türkiye’deki siyasi mahkumların derdine düştüğü yok. Suçsuz olduğu halde hapislerde ömrü tükenen insanlar birer pazarlık kozundan ibaret. Mesele demokrasi değil. Avrupa ekonomik ve siyasi açısından emperyalizmle uyumlu bir Türkiye peşinde, düzen partileriyse işçi sınıfına uygulanacak kemer sıkma sürerken siyasi bir istikrar oluşturma derdinde. Yani patronlar biz işçilere ekonomik anlamda taarruz ederken siyasette bir dengesizlik oluşmasın, patronların mutabık olduğu yerde siyasi temsilcileri kavgaya tutuşmasın. 15 Temmuz darbesinden sonra tüm düzen partileri beka meselesi diyerek Yenikapı’da toplanıp el ele poz vermişti. Ondan hemen sonra ilan edilen OHAL ortamında ilk saldırılan grevdeki Avcılar Belediyesi’nin işçileri oldu. Yani, düzen partilerinin birleşmesinden bize hayır gelmez. Bize normalleşme değil çetin mi çetin bir sınıf mücadelesi gerek. Örneğin, bizim fabrikamızda iki arkadaşımızı eften püften sebeplerle çıkarmak istediler. Bu duruma tepkimizi “Şalteri indiririz, arkadaşlarımız bizim kırmızı çizgimiz.” diyerek verdik. Çünkü biliyoruz ki haklarımızı alabilmenin yolu güçlü olmaktan, örgütlü olmaktan geçer. Masadaki kuvvetini örgütlü gücün belirler, masada çözüm olmazsa üretimden gelen gücün belirler! Fabrikada haklarımızı nasıl alıyorsak, ülke siyasetinde de haklarımızı ve taleplerimizi yumuşayarak veya normalleşerek değil, ancak ve ancak mücadele ederek alabiliriz!                                                                                                                                           

Tuzla Chen Solar’dan bir işçi: Önce saldırıları göğüsleyelim sonra da krizin bedelini krizi yaratanlara ödetelim!

Önce saldırıları göğüsleyelim sonra da krizin bedelini krizi yaratanlara ödetelim! - Tuzla Chen Solar’dan bir işçi

Merhaba arkadaşlar, ben Chen Solar’da çalışan bir işçiyim. Eskiden fabrikada mesaiye kaldığımızda, zor günde kullanabileceğimiz kenarda bir miktar paramız olsun diye mesai yapardık. Bugünlerde mesaiye kalmadan aybaşını göremiyoruz. Hayat pahalılığının daha da arttığı bu durumda, Mehmet Şimşek’in kamuda tasarruf programı şunu söylüyor: “Enflasyonun kaynağı hâlihazırda emekçi halkın ihtiyaçlarını karşılamayan harcamalardır, bu yüzden işçinin emekçi halkın yarım yamalak haklarını da ellerinden alacağız!” Kamuda tasarruf gerekli olabilir, fakat bu tasarrufa öncelikle patronlara tanınan vergi teşviklerinden başlanmalıdır, yıllarca atama bekleyen emekçi çocuklarının kamuda istihdam edilme haklarından değil. Kaldı ki öngörülen tasarruf miktarının GSYH’a oranı 0,04. Yani, enflasyona kayda değer bir etkide bulunması olası olan bir rakam değil. Bu paket çözüm değil sadece sınıf saldırısının bir aşaması ve sermayenin enflasyonla mücadele adı altında daha büyük bir saldırı planladığının habercisi. O zaman saldırıya karşı safları sıkılaştıralım, kendi göbek bağımızı kendimiz keselim! Önce saldırıları göğüsleyelim sonra da krizin bedelini krizi yaratanlara ödetelim!

Gebze Metal Kadın Haziran

İstibdadın sopasını bükeceğiz! - Gebze’den metal işçisi bir kadın

Merhaba yoldaşlar. Yaşam koşullarımızın gittikçe güçleştiği bir dönemdeyiz. İş bulmak sorun, bulduğumuz işlerde tutunmak sorun. Açlıkla sınandığımız şu günlerde Türkiye halkı olarak genciyle, yaşlısıyla geleceğe umutla bakmakta zorlanıyoruz. Bu karanlığa karşı yapılması gereken belli yoldaşlar. Biz işçilerin ipleri eline alması gerekiyor. Düzen siyasetine, biz işçileri hiçbir şekilde temsil etmeyen siyasi partilere asla güven olmaz. Bakın görüyorsunuz konu ülke halkına kemer sıktırmak olunca, AKP’den CHP’ye düzen siyaseti nasıl da birlik oldu, piyasaya güven vermek derdine düştü. Biz örgütlü, öncü işçilerin fabrikalarda, sendikalarda, yaşadığımız mahallelerde devlet ve sermayenin orta vadeli program adını taktıkları ekonomi programının işçi sınıfına nasıl bir saldırı olduğunu anlatmamız lazım. Biz işçilerin en güçlü, en örgütlü olabildiği alanlar sendikalar, fabrikalar yoldaşlar. Oralarda birliğimiz ile sermayenin ve istibdadın sopasını bükebiliyoruz, hatta sopayı biz sallıyoruz. Bu sebeple her zaman sendikal mücadelenin önemini hatırlamalıyız. Sendikasız işyerlerinde sendikalaşmaya vesile olmak, kendi çalışma alanlarımız sendikalı ise, örgütlülüğü güçlendirmek bizim görevimiz. Türkiye’de yaşayan emekçi halk olarak giderek daha da yoksullaştığımız şu dönemde asla yalnız olmadığımızı, bu düzeni değiştirecek gücün birliğimizde olduğunu bilmeliyiz. Kapitalist düzenden kurtulmadıkça, onunla beraber erkek egemenliği yok etmedikçe zenginlerin cenneti yaşadıkları şu dünya bize cehennem olmaya devam edecek. Hatırlayalım yoldaşlar, gücümüz birliğimizden gelir. İşçilerin birliği sermayeyi yenecek! Kahrolsun istibdad, yaşasın hürriyet!

Filistinli çocuklar ne zaman sevinir?

Filistin’e özgürlük, İsrail’e boykot! - Gebze Smart Solar’dan bir işçi

Merhaba dostlar. Ben Smart Solar’da çalışan bir metal işçisiyim. Filistin’de Siyonist İsrail devleti ve emperyalist ülkeler eliyle dünyanın gözü önünde 7 Ekim’den bu yana bir soykırım yaşanıyor. Siyonist İsrail devleti ve emperyalistler Filistin halkına örgütlü bir şekilde saldırırken dünya halkları olarak bizim bu katliamların karşısında durmaktan başka çaremiz yok. Filistin düşerse sıra başka bir halka gelecek, bu kaçınılmaz sondur. AB ve ABD’nin güvenli alan olarak gösterdiği, 1,5 milyondan fazla Filistinlinin sıkıştığı Refah’taki çadır kentleri bombalayan Siyonist İsrail Devleti soykırımına devam ediyor. 7 Ekim’den bu yana 35 bin insan hayatını kaybetti ve bunun 16 bini çocuk! Filistin halkı soykırıma uğrarken Siyonist İsrail devletini koruyan Kürecik Radar Üssü bizim ülkemizde. Filistin halkı hastanelerde jeneratörlere yakıt bulamazken, işgalci Siyonist İsrail ordusunun petrolü Azerbaycan’dan gelip İsrail’e bizim ülkemizden naklediliyor. Yine Filistin’de aylardır elektrik yokken Siyonist İsrail’in enerji ihtiyacı Zorlu Holding’in üç enerji santralinden sağlanıyor. 7 Ekim’den 7 ay sonraya kadar 9,5 milyar dolarlık ticaret yaptıktan sonra, Tayyip Erdoğan “Tüm batı İsrail’e çalışıyor. Biz daha sabredemezdik ve adımlarımızı attık.” dedi ve Siyonist İsrail ile ihracat ve ithalatın durdurulduğunu açıkladı. 35 bin sivil öldükten sonra, hastaneler bombalandıktan sonra, Filistinliler canlı canlı toplu mezarlara gömülürken, sivillerin üzerine bombalar yağdıktan sonra dayanamamış. Biz biliyoruz: o ticaret işgalci Siyonist İsrail’le hala devam ediyor. Timsah gözyaşları dökmeyin, yaptırımda bulunun. Hamasi nutuklara karnımız tok! Gerçek adımları atın! Siyonist İsrail’le olan tüm ticareti durdurun, katil İsrail’le sözde değil gerçekten tüm ilişkileri kesin! İşgalci İsrail devletini koruyan İncirlik ve Kürecik Üslerini kapatın! Refah’ta çadır kampını bombalayan katil İsrail’e giden petrolün vanalarını kapatın! Filistin halkına destek veren üniversite öğrencilerini derhal serbest bırakın! İşte o zaman görelim sabredemediğinizden dolayı attığınız adımları. Dostlar, dünyanın birçok yerinde, Siyonist İsrail’i fonlayan destekleyen emperyalist ülkelerde, Amerika’sından Fransa’sına, Almanya’sından İngiltere’sine her yerde, Filistin halkının yanında olan Siyonist İsrail’in karşısında olan işçi sınıfı var. Biz de Türkiye işçi sınıfı olarak soykırımı durdurmak için işgalci İsrail’e boykot, direnişe destek vermeliyiz. Filistin için gerekirse her gün sokaklara çıkmalıyız, fabrikalarda, okul sıralarında hayatın her anında desteğimizi esirgememeliyiz, Katil İsrail’i boykot etmeliyiz, istibdad rejiminin Siyonist İsrail’le olan tüm ilişkileri sözde değil gerçekten kesmeye mecbur bırakmalıyız. Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez. Buna en güzel örneği Filistin direnişi gösterdi bize dostlar. İşgalci Siyonist İsrail 75 yılı aşkın süredir Filistin halkını yenemedi. 7 aydır var gücüyle arkasında NATO’suyla ABD’siyle saldırıyor ve direniş hala ayakta. Filistin halkının inancından, direnişinden, örgütlülüğünden aldığımız güçle Türkiye işçi sınıfı olarak işgalci Siyonist İsrail’in, işbirlikçi sermayenin ve hamasi nutuklar atan istibdad rejiminin karşında, Filistin halkının yanında olacağız. İşçi sınıfına düşen görev budur dostlar. Yaşasın Filistin halkının direnişi, yıkılsın Siyonist İsrail devleti!

Manisa HMS Haziran

Geliyoruz zincirleri kıra kıra! - Manisa HMS Makina’dan bir işçi kadın

Merhaba yoldaşlar, ben Manisa OSB’de bulunan HMS makina fabrikasında çalışıyorum. Kasım ayından bu yana devam eden sözleşme görüşmelerinde artık sona gelindi. Ergun Hidrolik’teki gibi grevin ilân edilmesinden hemen sonra sözleşme imzalanmazsa 5 Haziran Çarşamba günü greve başlıyoruz. Fabrikalarını birkaç sene içinde 2 katı kapasiteye çıkaran HMS Makina patronları, taslaktaki teklife yaklaşmak bir yana dalga geçer gibi rakamlar öneriyor. Ege bölgesi ihracatçıları arasında rekorlar kırarak plaketler alan, Airbus’a, Boeing’e uçak parçası yapmakla övünen patronlar, fabrikanın bulunduğu konuma gelmesinde işçilerin rolünü, alınterini görmezden gelmeye devam ediyor.

Çalıştığımız sektör oldukça kritik ve hata kaldırmayan bir sektör. En ufak yanlışta hatalar yüzümüze vuruluyor, tutanaklar tutuluyor. Fakat iş hakkımızı almaya, ekmeği bölüşmeye gelince, senelerdir enflasyon altında ezilen, emsal sektörlerle kıyas bile edilemeyecek ücretler bize reva görüldü, görülüyor. Ama artık bıçağın kemiği geçtiği noktadayız. Zor hayat koşulları, geçim sıkıntısı, pahalılık uzun yıllardır fabrikada hâkim olan ayrışmayı silip attı. İlk kez bu sözleşme döneminde grev iradesi bu kadar güçlü bir şekilde gösterildi. Bu iradenin gösterilmesinde şüphesiz ki Gates ve Ergun Hidrolik işçilerinin de payı var. O fabrikalarda çalışan işçi kardeşlerimizin dirayeti bize güç verdi, bize grev ile kazanılacağını gösterdi. Şimdi grev irademizi, birliğimizi koruyarak iyi bir sözleşme imzalamak, daha insanca çalışma koşullarına erişebilmek ve bölgemizde bunun mücadelesini veren diğer işçi kardeşlerimize örnek olmak görevi önümüzde duruyor. Yaşasın HMS işçilerinin birliği!

Mersen Haziran

Mersen grevi kazanacak! - Mersen grevinden bir işçi

Bizler Mersen firmasında çalışan ve şuan grevde olan işçileriz. İlk olarak işçi sınıfının örgütlü olmasının iş hayatımızda çok önemli bir rolü olduğunu gördük. Anladık ki örgütlü olursak mücadelemiz daha kolay ve işçi sınıfına haklarımızı arama kolaylığı tanıyor. Şirketimizdeki işçi sınıfı arkadaşlarımızla sendikaya üye olduk diye mobbing, baskılar ve tehditlere maruz kaldık. 2 yıl mücadele ettik. İşveren yasaların boşluklarından faydalanarak sendikamızın yetki belgesini tanımayıp kabullenmedi. Bu süreçte bizler kararlılıkla mücadeleye devam ettik. İşveren vazgeçmeyeceğimizi anlayınca, 7 Şubat'ta 4 arkadaşımızı işten çıkardı. 19.04.2024 tarihinde greve çıktık. Mücadele etmekten asla vazgeçmedik. Fakat Mersen işvereni yine boş durmayarak bu süreçte hukuksuz uygulamalarına devam etti. 28.05.2024 tarihinde sesimizi duyurmak için Fransız konsolosluğu önünde basın açıklaması gerçekleştirdik. Kararlı duruşumuzla pes etmeyeceğimizi gösterdik. Mersen işçisini yalnız bırakmayıp bizi destekleyen başta sendikamız, işçi sınıfı arkadaşlarımız, kardeşlerimiz, dostlarımıza gösterdikleri dayanışmadan dolayı teşekkür ederiz.

Ejot Tezmak Filistin Haziran

Metal işçileri Filistin mücadelesinin yanında - İstanbul Ejot Tezmak’tan bir işçi

Merhaba; ben İstanbul Gaziosmanpaşa’da bulunan Ejot Tezmak fabrikasında çalışmaktayım. Soykırımcı İsrail 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana 40 bine yakın, çoğu sivilleri ve çocukları hedef alan katliamlar düzenledi. 26 Mayıs 2024 tarihinde Birleşmiş Milletlerin güvenli bölge ilan ettiği Refah çadır kentine saldıran İsrail soykırıma devam ediyor.

Türkiye burjuvazisi İsrail’e sağladığı enerji, çelik vs. birçok ticari alışverişinden dolayı bu katliamın bir ortağıdır. Hatta katliamı gerçekleştiren uçakların yakıtlarının tedariki bile Kürecik’ten sağlanmaktadır. Filistin’i açık hava hapishanesine çeviren dikenli teller bile Türkiye sermayesi tarafından İsrail’e gönderiliyor. 2 Mayıs tarihinde Filistin dostlarının verdiği mücadelelerle iktidar tarafından İsrail’le ticaret yasağı kararı alınmak zorunda kalındı. Bu karara rağmen Türkiye sermayesi İsrail ile ticaretine hız kesmeden devam etmekte ve katliamlara ortaklık etmektedir. Türkiye ile İsrail arasında yapılan bu ticaretin en önemli maddelerinden biri de biz metal işçilerini ilgilendiriyor. Türkiye ile İsrail arasındaki ticaretin önemli maddelerin başında metal, çelik sektörü geliyor.

Biz metal işçileri bu katliama ve katliama destek olan yerli sermayeye karşı fiili eylemler örgütleyip İsrail’e boykotu büyütmeliyiz. Başta sendikalı iş yerleri olmak üzere sendikasız işçiler ile birlikte bu ticarete ortak olan yerli sermaye ifşa edilmeli, İsrail’e boykotun büyütülmesi için metal işçilerinin ve liman işçilerinin mücadeleleri sürmelidir. Biz metal işçileri nehirden denize Filistin özgür olana kadar, bu mücadelenin her zaman yanında olacağız.

Renault Haziran

Bizim için değerli olan mücadelemize sahip çıkalım! - Bursa OYAK Renault’dan bir işçi

OYAK Renault fabrikasında üretimde duruşlar azaldı. Yeni siparişlerin alınmasıyla birlikte üretim hızlanmaya başladı. Üretimi hızlandırmak için mesaiye kalıyoruz. Yeni Dacia projesi çalışmaları devam ediyor. Bu sene içerinde üretime başlanması planlanıyor.

Fabrikada herkes artan hayat pahalılığından şikâyetçi! Geçimimizi sağlamakta, ay sonunu getirmekte zorlanıyoruz. Gıda, giyim, ulaşım, sağlık veya eğitim gibi ihtiyaçlarımız pahalandıkça, bu ihtiyaçlarımızdan teker teker vazgeçiyoruz. Biz işçi ve emekçiler için hayat gerçekten de çok pahalı ve her geçen gün daha pahalı hale geliyor!

Nitekim hiçbir patron hayat pahalılığından şikâyet etmiyor, etmez. Onlar kan ter içinde ürettiklerimizi bize pahalıya satıyor, kârlarına kâr katıyor, lüks yaşamlarını sürdürüyorlar. Bizi daha fazla sömürmenin yollarını arıyor, daha da derin bir yoksulluğa, açlığa sürüklüyorlar. Bugün görüyoruz ki Türkiye patronlar için ucuz işgücü cennetine dönüştü. Vasfı, kıdemi, tecrübesi ne olursa olsun birçok işçinin ücreti asgari ücret seviyesinde kalıyor. Çoğu işçi ücret, ikramiye, sosyal haklar ve kıdem alacakları söz konusu olduğunda dahi patronlardan haklarını alamıyor. Sendikalı çalışan işçilerin büyük çoğunluğunun ücretini belirleyen sözleşmeler, sahte TÜİK enflasyonuna göre belirleniyor. Altışar aylık arayla belirlenen ücretler daima gerçek enflasyon oranlarının gerisinde kalıyor.

İstibdadın ve sermaye sınıfının saldırılarına karşı çıkarak, hayatımızın değersizleştirilmesine, yoksulluğa ve sömürülmeye karşı birlik olalım. Bizim için değerli olana mücadelemize sahip çıkalım.

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Haziran 2024 tarihli 177. sayısında yayınlanmıştır.