Metal Fabrikalarından Haberler - Ağustos 2023
Mücadelemizi tüm işçiler için veriyoruz. - Gebze Smart Solar fabrikasından bir işçi
Yoldaşlar merhaba.
Smart Solar fabrikamızda 20 Haziran’da başlayan Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerimiz devam ediyor. Bu görüşmelerin başlaması için çok mücadele verdik, akıntıya karşı durmadan yüzdük. Bu mücadelede sadece kazanmadık aynı zamanda dostu düşmandan ayırmayı öğrendik. Sadece Smart Solar’da değil memleketin her yerinde sendikal davamızı erteleyen Adalet Bakanlığı, ertelenen davaları fırsata çevirip işçi atmaya kalkışan patron, Anayasa’da sendikalaşmayı engellemenin karşılığında hapis cezası olduğu halde işçiyi işten atan patrona maddi teşvikler veren hükümet.
Tüm bu gerçekliği görerek ve tüm bu gerçekliğe karşı elimizde olan tek yegane şeyin birliğimiz olduğunu bilerek geldik bu günlere. Sendika başkanlarımızın sadece kapı önüne geldiği ve karşılamak için kapıya çıktığımız anda tutanaklar evlere gelen ihtarlarla karşılaştığımız günlerden artık başkanlarımızın fabrika içine girip ziyarete geldiği günlere ulaştık. Ancak Smart Solar’da bizim lehimize sonuçlanan bu mücadele şu an memleketin birçok fabrikasında gizli ya da açıktan devam etmekte. Tanıdığımız, tanımadığımız birçok işçi sendikal mücadele verirken ya işten atmakla tehdit ediliyor ya da direkt atılıyor. Yasalar kazanılan onca mücadeleye rağmen uygulanmıyor.
Böyle bir zeminde işçilerin beli vergilerle bükülürken, enflasyon her geçen gün büyürken, hükümet ve patronlar el ele işsizlik dalgasıyla yeni bir saldırıya hazırlanırken biz Smart Solar işçileri kendimizi şanslı değil kazanmaya mahkûm görüyoruz. Ancak mücadelemizi sadece Smart Solar özelinde değil, tüm Gebze fabrikaları başta olmak üzere memleketin her yanına örnek bir mücadele olarak yayılsın diye veriyoruz.
Zira hükümetin işçi düşmanı saldırıları, seçimden sonra bin parçaya dağılan Amerikan muhalefeti ve onların kirli ittifakları, bizim geleceğimizi değil mezarımızı hazırlıyor. O mezara biz değil patronlar ve onların siyasetçileri girsin.
Sadece çalışmak değil, insana yakışır şekilde çalışmak ve yaşamak istiyoruz! - İzmir’den bir kadın metal işçisi
Merhaba emekçi kardeşler, çalışma koşulları çok iyi olmayan çalışanlar için belki de en zor aylardan geçiyoruz. Kelimenin tam anlamıyla cehennemin içinde çalışıyoruz. Manisa geçtiğimiz günlerde 46 dereceyle Türkiye’nin en sıcak iliydi ve bu derece, onlarca makinenin çalıştığı, doğru dürüst bir havalandırması olmayan fabrikamızın içinde 50 dereceyi geçti! Bu seneye kadar fabrikada havalandırma bile yoktu, mücadeleyle, ısrar ederek havalandırma taktırmayı başardık. Ama bu sıcaklıklara üç-beş tane dandik pervane nasıl çare olsun! Kaldı ki sıcaktan fenalaşanlar oldu. Ama patronların tek derdi hiç ara vermeden üretimin devam etmesi, makinelerin durmaması. Bizim sağlığımızın onların gözünde hiçbir önemi yok. Üstelik patronlar bu sıcaklarda fabrikaya bile gelmez, gelseler de klimalı odalarından hiç çıkmaz. Bizler herkese iş, aş istiyoruz fakat aynı zamanda insanca koşullarda yaşamak, insanca koşullarda çalışmak istiyoruz. Bu yaşadığımız hayatımız için de geçerli. Bir avuç patron daha zengin olabilsin diye bizler insanlıktan çıkmış durumdayız. Krizden patronlar daha da zenginleşerek çıkarken biz vergi yükü, pahalılık, enflasyon altında zorla kemer sıktırılan taraftayız. Üstelik bizim tarafımız o kadar kalabalık ki, şöyle bir silkelensek sırtımıza kene gibi yapışmış, kanımızı emen patronları da onların bir dediğini iki etmeyen iktidarı da sırtımızdan atabiliriz. Yeter ki ne kadar güçlü ve kalabalık olduğumuzun farkında olalım!
Türk Metal’le de MESS’le de sözleşme dönemi çekişmeli geçecek! - Mercedes fabrikasından bir işçi
Merhaba dostlar, ben Mercedes'te çalışıyorum. Üstelik öyle üç-beş yıldır da değil, 25 yıldır falan çalışıyorum. İlk girdiğim zamanlar Mercedes'te çalışmak çok mükemmel bir olaydı. Asgari ücretin 3 katından fazla maaş alırdık, sosyal hakları, yan hakları kimsede yoktu. Sonra zamanla sendikamız Türk Metal sağolsun, yüzde birler, yüzde üçler olan sözleşmelere imza ata ata bizim maaşların piyasaya göre bir avantajı kalmamaya başladı. Ta ki 2015 Metal eylemlerine kadar. Birçoğunuz duymuştur, Bursa Reno fabrikasında sendikaya karşı başlayan eylemler büyümüş 130 bin kişilik, birçok fabrikaya yayılan büyük bir eylem olmuştu günlerce. O zaman sendikayı iyi silkelemişti sendikalı işçi kardeşlerimiz. Sendika mecburen yüzde otuz zamlı sözleşmeleri imzalamıştı. Biraz olsun toparlamıştık o zamanlar. Sonra da yıllarca kendi başına buyruk takılan sendikamız mecburen sözleşme dönemleri anketler yapmaya, taslakları beraber hazırlamaya başladı. Burada görüyoruz ki sendikaya üye olup sadece onlardan bir şey beklemek yetmiyor. Zamanla koltuk sevdasına kapılan sendikaları arada silkelemek gerekiyor. İşçiler birlik olduğunda patrona da diz çöktürüyor yeri geldiğinde sendikaya da.
Şimdilerde bizim gibi büyük metal fabrikalarında yine sözleşme dönemi yaklaştı. İki senelik olan son sözleşmemiz bu korkunç enflasyon döneminde eriyip gitti. Zaten sözleşme dönemimiz Eylül olduğu için bizler maça bir sıfır geriden başlıyoruz, diğer işçilerin ocaklarda, şubatlarda aldığı zamları biz sene sonunda konuşuyoruz. Mesela Birleşik Metal sendikasına bağlı birçok fabrikanın ta Şubat Mart aylarında %90’lık sözleşmelere imza atıp senenin başında kendilerini enflasyona karşı bir nebze olsun koruduklarını duyuyoruz. Bizim de yaklaşan sözleşme döneminde sendikamızdan beklentilerimiz var doğal olarak. Zaten sendikacılar tepkilerin farkında olduğundan çoğu zaman odalarından çıkmaya korkar oldular. Ama biz taleplerimizde ısrarcı olmaktan bu defa vazgeçmeyeceğiz. Öncelikle sözleşme süresi bu sefer çok önemli, her defasında iki senelik yapılan sözleşme bu enflasyon karşısında bizi ezip geçiyor. Fabrikada konuşulan sözleşmenin süresinin 1 sene hatta 6 ay olması yönünde. Bence ise asıl olması gereken kesinlikle her ay artan enflasyon karşısında maaşlara aynı oranda zam yapılması, yani eşel mobil sistemi olmalı. Sendika geçenlerde fabrikadaki sitemlere dayanamayıp mecburen süresi konusunda anket yaptı. Seçenekler altı aydan başladığı için herkes altı ayı işaretlemiş. Zaten asgari ücrete bile altı ayda bir zam gelirken iki yıllık sözleşme intihar olur. Onun dışında bir de zam oranı var tabii ki, yani biz şimdi bu sözleşmede yüzde yüz oranında bile zam alsak resmen bizim maaşları kurtarmayacak. Sendikaya bunu ilettiğimizde bize söyledikleri 'arkadaşlar gerçekçi oranlar istemek zorundayız, kim bize o kadar zam verir' şeklindeydi başlarda. Ama şimdi onlar da artık karşımızda çok fazla konuşamıyorlar. Ama bizim talebimiz net, yüzde yüzden fazla zam ve en fazla altı aylık sözleşme süresi. Zaten sözleşme kavga gürültü derken Ocak ayında sonuçlanıyor. Bizim maaşları almamız Şubat'ı, martı buluyor. Oradan da eksiye düşüyoruz!
Anlayacağınız bizi öncesinde çok kavga gürültülü bir taslak hazırlama dönemi ve sonrasında daha kavga gürültülü bir sözleşme dönemi bekliyor. Ama biz özellikle bu defa Mercedes işçileri olarak kararlıyız. Gerek taslak dönemi sendikaya karşı, gerekse sözleşme dönemi MESS'e karşı sonuna kadar mücadele edeceğiz. Örgütlü güç olmak bunu gerektirir. Hakkımızı gerekirse söke söke alacağız!
İyi zam almak istiyorsak mücadele etmek zorundayız! - Bursa TOFAŞ fabrikasından bir işçi
Tofaş'ta gündem Eylül zammı… Fabrikada herkes buna yoğunlaştı. En az net yüzde yüz almalıyız. Herkes yüzde yüzden aşağısı kurtarmaz diye konuşuyor. Ama söz konusu Türk Metal sendikası olunca çalışanlar tedirgin yine hüsrana uğramak istemiyorlar. Kâğıt üzerinde yüzde yüz zam alınsa bile, ekonomik faktörler günden güne değişiyor gece yatıp sabah zamlarla uyanıyoruz. Herkes bekliyordu bu durumu ama bu şekilde yüksek zamları tahmin etmiyorduk. AKP'ye oy verenler bile her seçimden sonraki gibi pişman oldular, lakin son pişmanlık fayda etmiyor.
Türk Metal sendikası anket yaptırmaya başladı. İlginç olan anket sendika odasına gidilip, karşında biri oturmuş ne kadar zam bekliyorsun diye anket yapıyor. Bu yüzden katılım az olunca anketleri birimlere dağıttılar. Ankette işaretleyebileceğin en yüksek zam 10 bin TL ve üzeri şıkkı bulunuyor. Türk metal sendikası ankete 20 bin, 30 bin veya daha yüksek bir şıkkı koymuyor. Anket sonucunun zam oranının yüksek çıkmasını istemiyor.
İşçiler bu duruma tepki gösterdi. Neden 10 bin TL ve üzeri neden daha yüksek değil diye sorduğumuzda sabredip, bekleyelim her şey istediğimiz gibi olacak deyip geçiştiriyorlar. Nasıl yönetilmek istiyorsan öyle yönetilirsin. Sorun Türk Metal sendikası, işveren veya hükümetler değil! Sorun işçi sınıfının ülkenin gerçek sahibinin kendisi olduğunu bilmemesi! İşçi sınıfı, bunu öğrense cesaret zaten var. Tek yumruk olabilirsek kimin güçlü olduğunu gösteririz. Lakin nedense tek bir yumruk olamıyoruz. Bunu başardığımızda, sadece ücretlerimiz değil ülke de her yönden değişecek.
Üretim gelen gücümüzü kullanarak isteğimizi alırız! - Bursa OYAK Renault işçileri
OYAK Renault'ta revizyon tarihleri açıklandı. 8 Ağustos- 14 Ağustos arası üretime ara verilerek bakım ve tadilat işlemleri yapılacak. 2024 yılının başlarında üretimine başlayacağımız Dacia projesi için bir ekip Romanya'da proje çalışmalarına katılmaya gidecek. Önümüzdeki yıldan itibaren üretimin artacağı konuşuluyor.
MESS sözleşmesinin başlamasına az kala OYAK Renault yönetimi fabrikadaki tüm EYT'lileri çıkartmak istiyor. Temmuz ayının sonuna doğru birçok kişi çıkış yaptı. Çıkanların yerine sözleşmeli işçi alımı yapılmaya başlandı. Alacakları emekli maaşını yetersiz bulan, geçinemeyeceğini düşündüğü için çıkmak istemeyen birçok EYT'li arkadaş var. OYAK Renault yönetimi çıkmak istemeyenlerin bölümlerini postalarını değiştirerek mobbing uygulayarak baskı yapıyor. Türk Metal temsilcileri bu durumu görmezden geliyor.
MESS sözleşmesi ile ilgili anketler dağıtılmaya başlandı. Yıllardan beri kullanılan anketleri dağıttılar. Sorulardaki şıkların zam oranları düşük olduğundan herkes şıkların üzerini çizerek %100, %120, %130 ve daha fazlası oranlar yazdı. Bu şekilde tepkimizi gösterdik. Fabrikanın çoğunun ortak düşüncesi 1 yıllık sözleşme, en az %100 zam, sosyal haklarda artış ve ayrıca tamamlayıcı sağlık sigortasının eş ve çocukları da kapsamasını istiyoruz. Sahte TÜİK verilerini kabul etmiyoruz.
Her gün herşeye zam geliyor. İki yıllık sözleşme ve altı ayda bir enflasyon zammı artık bizim için uzun bir zaman, sözleşme imzaladıktan sonra aldığımız zam bir seneyi geçmeden eriyor. Açıklanan enflasyonun gerçeği yansıtmadığını hepimiz biliyoruz. TÜİK her seferinde enflasyonu düşük göstererek ekmeğimizle oynuyor. Hayat pahalılığı, enflasyon ve düşük ücretler altında ezildiğimiz bir Türkiye’de yaşıyoruz. Güvencesizlik ve gelecek kaygısı iyice büyüdü, hepimiz bu durumun sıkıntısını yaşıyoruz. Anket oranlarının üstünü çizmek yetmez, istediğimiz zammı almak için sendikalarımızı harekete geçirmemiz gerekir. Üretimden gelen gücümüzü kullanarak alamayacağımız hak yok! Gücümüzün farkına varalım!
Sözleşmelerde işçi sınıfının gerçekleri - Tuzla HT Solar fabrikasından bir işçi
Selamlar yoldaşlar ve dostlar. Fabrikamızda sözleşme dönemi yaklaşıyor. Önümüzdeki Eylül ayında HT Solar fabrikası olarak MESS Grup Toplu Sözleşmesi ile eşzamanlı masaya oturacağız. Henüz görüşmeler başlamadan patronlar kılıçlarını çekmiş durumda. TÜSİAD’ın Türk Lirasına değer kazandırmamak üzerine verdiği talimatlar, doğalgaz faturaları üzerinden Mayıs ayında oynanan enflasyon oyunu ve Merkez Bankası’nın enflasyon beklentilerini güncellemesi işçilere, memurlara ve emeklilere nasıl saldıracaklarının göstergesi. Asgari ücrete ara zam yapılmayacağını şimdiden duyurmaları da cabası. Göz göre göre düşürdükleri alım gücümüzü Ali Cengiz oyunu ile unutturmaya çalışacaklar. Korkunun ecele faydası yok. Bekaert ve Schneider fabrikalarında patronların “grev yasağı” silahı tutukluk yapmış, Birleşik Metal-İş’in gözü pek işçileri devletin kararını patronların başına çalmıştı. Korku bunun korkusudur. Sınıfımızın örgütlü işçileri olarak kavganın çetin geçeceğini şimdiden öngörmeli ve grev hazırlıklarına şimdiden başlamalıyız ancak mesele bununla bitmiyor. Bir yandan talep edeceklerimize sahip çıkmaya hazırlanırken bir yandan da taleplerimizin içeriğini tartışmalıyız. Geçmiş yıllarda oldukça başarılı sözleşmeler imzalayan birçok fabrikada işçiler şu an asgari ücreti burun farkıyla geçiyor. Geçen sene MESS fabrikaları ve Birleşik Metal-İş’e bağlı diğer fabrikalarda söke söke alınan ek zam kazanımlarımız olmasa şu an belki de asgari ücretliydik. Demek ki sözleşmelerin içeriğini kazanımlarımızı koruyacak şekilde güncellemek önemli. İlk 6 ayda alacağımız ücret artışını diğer 6 aylık resmi enflasyon oranlarına kurban etmemeliyiz mesela. Bunun için TÜİK denen zilletle hem sözleşme özelinde hem de meydanlarda mücadele etmeliyiz. Galatasaray’ın bile devletin sahte enflasyon rakamlarıyla değil de ENAG’ın enflasyon verileriyle anlaşmalar yapmaya çalıştığı bir dönemde patronların ve devletin el ele bizi dolandırmasına izin vermemeliyiz. Sözleşmelerdeki kazanımlarımızı alt üst eden diğer bir mesele ise asgari ücret zamları. Asgari ücrete yapılan zam oranında ücretlerimizi koruyacak maddeleri de kırmızı çizgi saymalı, geçmiş yıllarda yaşadığımız ücret erimesinin önüne geçmeliyiz. Özetle burjuvazinin yalanlarına karşı sözleşme masalarına işçi sınıfının gerçeklerini yansıtmalıyız.
Bu düzenle görülecek bir hesabımız var! - Tuzla Chen Solar’dan bir işçi
Selam yoldaşlar, ben Tuzla Deri Organize Sanayi Bölgesinde bulunan Chen Solar fabrikasında çalışan bir işçiyim. Tüm ülkeyi etkisi altına alan sıcaklıkları hepimiz fazlasıyla hissettik ve yaşıyoruz son dönemlerde. Ve tabi ki kavurucu sıcaklardan işçiler çok etkilendi. Onlarca belki yüzlerce fabrikada, işçiler hem emeğinin hem de sıcağın terini döküyor. Tersane ve inşaat işçileri de ayrı bir mücadele veriyor. Uygun çalışma ortamını yaratmak için mücadele edilen yüzlerce fabrikadan biri de Chen Solar fabrikası. Bu fabrika üst katta üretim, alt katta depolama yapılacak şekilde planlanmış. Fakat patron için işler o kadar yolunda gidiyor ki artık fabrikanın boyutları onun amaçladığı miktarda üretim yapmasına elvermiyor. 1 yıl önce depo olması gereken zemin kata üretim hattı kurdu. Bu hat yukardaki hattın iki katı daha yüksek kapasitede çalışıyor. Haliyle makinalar daha çok ısı üretiyor. Ama az önce de yazdığım gibi alt kat depo olarak yapıldığı için yeterince yüksek değil, havasız ve penceresi yok. 2 yıl önce üst kattaki sıcaklık sorununu eylem sonucu havalandırma yaptırarak çözmüştük. Şimdi farklı yöntemler deneyerek sıcaklık sorunun üstesinden gelmeye çalışıyoruz. Depodaki havalandırmalar sıcaklığı katlanılabilir derecelere indirmek için yeterli olmadı. Biz de fırınların etrafını kapatıp, fırının ortaya çıkardığı ısıyı direk dışarı atarak içeriyi serinletmeye çalıştık. Fakat bu da sorunu tam olarak çözmedi. Son olarak salon tipi büyük klimalar almaya ikna ettik patronu. Bunlarla en sıcak yerlerin bölgesel serinlemesini hedefliyoruz.
Alt kata üretim hattı kurulalı bir yıl oldu fakat patron bu depodan bozma alanda işçilerin karşılaşacağı sorunları kendine hiç dert edinmedi. Biz de patronların vicdana gelip çalışanı düşünerek hareket etmelerini beklemedik hiç bir vakit. Her zaman olduğu ve olacağı gibi üretimde gelen gücümüzü kullanarak daha insani şartlarda çalışacağımız alanları kendimiz var edeceğiz. Ama küçük adımlarla, ama büyük adımlarla bizler söke söke elde ettik ve edeceğiz. Çünkü üreten biz isek güçlü olan da biziz. Başka türlü bir yolu yok. Peş peşe gelen zamların, alım gücünün neredeyse saat başı düştüğü bu şartlarda işçinin iş beğenmemek, sıcakta çalışamıyorum diyecek lüksünün olmadığı bu kapitalist sistemde tek çıkar yol direnmek ve hakkını birleşince elde ettiği güçten almasından geçiyor. Uzmanlar aşırı sıcaklıktan dolayı sokağa çıkmayın uyarısı yaparken işçiyi dışardan daha sıcak olan fabrikalara, tersanelere, inşaatlara ve daha nice ekmek mücadelesi alanlarına mahkûm eden düzenle görülecek bir hesabımız var. Mücadele ederek öğreniyoruz. Kaybedecek bir şey yok, kazanacak çok şey var. Tüm işçi sınıfına selam olsun.
Sermayenin iktidarında vergi adaleti olmaz! - Dilovası’ından bir metal işçisi
Merhaba yoldaşlar, ben Dilovası’nda çalışan bir metal işçisiyim. Geçtiğimiz ay TÜİK’in emek hırsızlığı yaparak enflasyon oranını gerçeğin aksine düşük göstermesi ve asgari ücretin açlık sınırının altında kalmasının sebeplerinden biriyken, daha maaşlarımızı cebimize koymadan erimeye başlayan asgari ücretin yakasına bir de arttırılan vergi oranları yapıştı. Yoksulluk sınırı altındaki gelir, vergiden muaf tutulması gerekirken emekçi halk hem enflasyon hem de vergiler altında ezildikçe eziliyor. İstibdadın itibardan tasarruf olmaz diyerek har vurup harman savurduğu, yandaşlara sağladığı rantlar, yanlış ekonomi politikalarıyla da oluşturdukları bu krizin faturasını yine emekçi halka kesiyorlar. Deprem vergileri nerede diye sorulduğunda ‘duble yollar yapıldı…’ diyen Mehmet Şimşek maliyenin boşalan kasasını dolaylı vergiler (KDV, ÖTV) ile doldurmaya çalışıyor. Vergilerden kaynaklı temel tüketim mallarına gelen zamlar elimize geçen sefalet ücretini daha da azaltıyor. Geçtiğimiz Şubat ayında yaşanan depremler ve sonrasında yaşanan olaylarda en ihtiyaç duyduğumuz şeylerden biri de bizden 1999’dan beri toplanan Deprem Vergisiydi ama ortada bir şey yoktu. Resmi kanallarda Türkiye Tek Yürek yardım kampanyası düzenlendi, bu kampanyada şirketlerin, bankaların ve para babalarının yapmış olduğu bağışlar Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile Kurumlar Vergisi ve Gelir Vergisinden düşüldü. Şirketler, bankalar ve para babaları hem vergi ödemekten kurtuldular hem de milyarlar harcayıp verecekleri reklam giderlerinden kurtuldular. Vergi yükü biz emekçi halka değil, patronlara ve para babalarına olmalıdır. İşçiden emekçiden alınan doğrudan ve dolaylı vergilerin yükü azaltılmalıdır. Zenginin de fakirin de aynı oranda ödediği KDV ve ÖTV kaldırılmalıdır. Vergi yükünün zenginlerde olması için kurumlar vergisi arttırılmalıdır, para babalarına servet vergisi getirilmesi şarttır. Ücretlerden değil kardan ve ranttan daha fazla vergi alınmalıdır. Devlet yoksul emekçi halktan topladığı vergileri patronları desteklemek için teşvik diye vermemelidir. Gelir vergisi, kurumlar vergisi ve servet vergisi toplam vergi gelirleri içinde düşük bir oran olmasına rağmen, halkın gelirine bakılmaksızın herkesten eşit alınan dolaylı vergiler bütçenin büyük bir kısmını oluştururken vergide adaletten nasıl bahsederiz? Vergi yükünün servete ve gelire göre düzenlenmesi gerekmektedir. Bütçe açığını emekçi halka dayattığınız sefalet ücretiyle değil teşvik verdiğiniz, bir gecede milyarlarca lira vergi borçlarını sildiğiniz patronlarla kapatın!
Sağlığımızı hiçe sayan patronlara karşı mücadele edeceğiz - Gebze'den metal işçisi bir kadın
Merhaba yoldaşlar. Çalıştığım fabrikada bu ay bir taşınma süreci yaşadık. Maalesef yeni geçeceğimiz fabrika henüz şantiyeyken bizi taşınmaya zorladılar. Taşınma dolayısıyla bir gün erken paydos ettik. Çalışmadığımız günü ücretsiz izin yazdılar, hakkı olanlardan isteğe bağlı olarak yıllık izinden kestiler. Ancak bu süreçteki en olumsuz durum yeni fabrikamızın işçi sağlığı ve güvenliği kuralları açısından yüzlerce risk taşıyor olmasıydı. Tuvaletler, yemekhane, soyunma odaları hazır değildi. Her yerde inşaat işçileri çalışıyor, etrafta kablolar sarkıyor, inşaat tozu içinde yeni fabrikada işe başlamamızı istiyorlardı. Biz Türk Metal sendikasına üye bir fabrikayız. Bu koşullarda çalıştırılmamıza sendika neredeyse hiç müdahale etmedi. Sadece bir gün sanırım içeride devam eden inşaat için çimento hazırlanırken ortalık toz içinde kaldı. Birkaç kişi nefes alamaz hale geldi. Havalandırma sistemi de yoktu henüz. Biz bu durumda birkaç saat çalışmaya devam ettikten sonra birileri fenalaşınca, her saat başı on dakika hava almaya çıkacağımız söylendi. Bu mola planı sadece bir gün uygulandı. Sonraki günler çimento tozu yoktu ama neredeyse üç haftayı bitireceğiz yeni fabrikada, hala kaşımız kirpiğimiz toz içinde bitiriyoruz mesaileri. Üç haftadır onlarca iş kazası yaşandı. Işıklandırma eksik, yeni binayı ve bahçeyi tanımıyoruz. Merdivenden düşenler oldu, üstüne tavandan beton düşen oldu, aşırı sıcaklarda havalandırmasız çalıştığımız için baygınlık geçirenler oldu. Sağlık sorunlarından en ciddilerinden biri de yalnızca bir tane kadın lavabosu olduğu için ve yetersiz temizlik yapıldığı için kadınlarda idrar yolu enfeksiyonu başladı. Sadece benim vardiyamda beş kadın enfeksiyon kaptı. Bu sağlıksız çalışma koşullarına karşı sendikanın pasif tutumu içeride tepki yarattı fakat henüz sendikaya karşı toplu, örgütlü bir eylem yaşamadık. Mart'tan beri yoğun mesai ile çalıştırılıyoruz. Hava sıcakları da yorgunluğumuzun üzerine eklenince mesailere katılımımız azaldı. Bunun üzerine amirlerin mesai duyurup liste yaptığı toplantılara sendika temsilcisi arkadaşlar katıldı, şube adına ve onların hatırına mesailere kalmamız rica edildi. Biz bu rezilliği hak etmiyoruz. Sendikamıza işçisinin yanında olması gerektiğini umuyorum en yakın zamanda göstereceğiz.
Hakkımızı almak için birleşelim! - İstanbul Sancaktepe’den bir metal işçisi
Merhaba arkadaşlar,
Ben yaklaşık 6 aydır bir metal fabrikasında çalışıyorum. Fabrikamız açılalı daha bir sene olmadı ama mayasını daha ilk aylardan belli etmeye başladı. O da işçi düşmanlığı! Fabrikada çok dar alanda kalabalık halde ve sıcak bir ortamda çalışıyoruz. Sayısız kere sıcaktan bayılan arkadaşımız oldu ama hiçbir şekilde klima sayısı artırılmıyor. Kendileri klimalı odalarda çalışırken bizleri bu yaz ayında sıcakta çalışmaya zorluyorlar. Üstelik aldığımız maaş da çektiğimiz çileye karşılık bile değil. Ülkemizin büyük çoğunluğu gibi asgari ücrete çalışıyoruz. Sürekli arkadaşlarımız türlü bahanelerle işten çıkartılıyor, geride kalanlar da işten çıkarılma korkusuyla çalışıyor.
Ama biz bu durumlara hiç yabancı değiliz. Yıllardır bu gazetenin sayfalarından patronların işçi düşmanlığını okuduk, yazdık. Ancak bu gazetenin sayfaları bize sayısız kere çözümü de gösterdi. O da işçilerin birliğidir! Patronlar bizi yalnız gördüğü için bu kadar pervasızca saldırabiliyorlar. Oysa bizlerin emeğine sahip çıktığında neler yapabildiğini biliyoruz. Chen Solar işçileri, Smart Solar işçileri bizlere işçilerin birlik olduğunda neler başardığını gösterdi. Onlar birlikleri sayesinde işten atılan arkadaşlarını geri de aldırdılar, fabrikalarına sendika da soktular, patrona boyun da eğdirdiler. Biz de örgütlenmeliyiz! Patronların insafına kalmayalım! Kimse bize hakkımızı vermeyecek almak bizim görevimiz.