Fabrikalardan haberler - Kasım 2025
Hakkımız olanı mücadeleyle alacağız!
Selamlar dostlar, Ben İstanbul Havalimanında çalışan bir işçiyim. Türkiye’deki birçok işçi gibi bizler de zor koşullarda düşük ücretlere çalışıyoruz. Türkiye’de emekçiler için koşullar her geçen gün daha da zorlaşıyor. Buna rağmen yılmadan, yorulmadan çalışmaya, üretmeye ve hak aramaya devam ediyoruz. Direnişlerle, grevlerle mücadelemizi veriyoruz. Tıpkı Smart Solar işçilerinin kendilerine hakaret eder gibi sunulan zam teklifine karşı verdikleri mücadele gibi. Orada mücadele eden tüm işçi kardeşlerimi selamlıyorum. Türkiye yüzyılı adını koydular, aile yılı dediler, destekliyoruz dediler ama biz emekçiler milletçe harap ve bitap bir hale düştük. TÜİK’in açıkladığı rakamlar ortada ama diğer taraftan artan kiralarımız, okul masrafları ortada. Şimdi asgari ücret tartışmaları başladı; 25-26 bin gibi komik rakamlar konuşuluyor. Emekçi yine açlığa mahkûm edilmek, vergiler ile ezilmek isteniyor. Bunlar ülkemizde işçiye reva görülen acınası gerçekler. Biz işçiler emeğin zaferi için bize verileni beklemek yerine hakkımız olanı isteyip almayı bilmeliyiz. Emeğin zaferini göstermeliyiz. Hepinize saygılarımla.
İstanbul Havalimanı’ndan bir işçi
Fabrikalardan Gazze’ye haksızlığa karşı mücadeleye!
Selam sevgili dostlar, işçi arkadaşlarım.
Ben de sizler gibi yıllarca fabrikalarda çalışan bir işçi kadınım. Şu an evdeyim. Bunun sebebi çocuğumun hastalığı, bedensel ve zihinsel engelleri nedeniyle onu bırakabileceğim devletin yeterli bir bakımevi olmadığı için işten ayrılmak zorunda kalmam. Fabrikada da mücadele ediyorduk, bu da başka bir mücadele. Orada da bir kadın olarak kendimi güçlü hissediyordum, şimdi de öyle. Önemli olan, yanlışlara, haksızlıklara kimden gelirse gelsin, hangi boyutta olursa olsun karşı gelmek. İşe gidebilecek durumda olamasam da İstanbul’da 5 Ekim’de Filistin’in, Gazze’nin hürriyeti için yapılan yürüyüşe zevkle katıldım. Çünkü zulmün, haksızlığın her türlüsü insanı rahatsız etmeli, ediyor. En ufak bir işyerinde de olsa, bir ülkede de olsa fark etmez.
En son çalıştığım SubMed fabrikasında sendikal örgütlenme başarıyla tamamlandı. Petrol-İş sendikası yetkiyi aldı ama patron, öncü bir işçi arkadaşımızı işten çıkardı. Şu an içeride birlik devam ediyor; sendika da içeridekilere yalnız olmadıklarını göstermek için ara ara eylem yapıyor fabrika önünde. Şu an orada çalışmaya devam edemiyor da olsam, arkadaşlarımı yalnız bırakmayacağım. Sunulan imkanlar o kadar az, var denilen haklardan yapılan kesintiler o kadar fazla ki bu örgütlülük haberi duyduğum en güzel haber oldu.
Fabrikada var olduğu söylenen haklar öyle keyfi şekilde kesiliyor ki; sözde kreş yardımı veriyor, sonra “senin çocuğun hasta, onu kapsamıyor” diyen bir fabrika burası. Evet, çocuğum hasta olduğu için herhangi bir kreşten daha farklı bir bakıma ihtiyacı var. Yani hasta olduğu için bu kreş yardımından da fazlasına ihtiyacım var. Yarım maaş ikramiye var deyip sonra da gelmediğin gün var, devamsızlıkta verilmiyor diyen bir yer burası. Ve burada “işçi-patron yok, biz kocaman bir aileyiz” dedikten sonra anayasal hakkını kullanıp sendikaya üye olan işçiyi işten çıkarmak… Hangi aile, hangi insanlık bunun neresinde yazıyor?
İçerideki arkadaşların gerekli kararlılığı göstereceğine, birlikte duracağına şüphem yok. Onlar ihtiyaç duyduğu sürece yanlarında olacağım. Hepimiz, bütün işçiler, böyle mücadelelere sahip çıkmalıyız. Çıkmalıyız ki patronlar için daha çok para, daha az insan değeri düzeni değişsin. Fabrikada da Filistin’de de dünyanın bir ucunda da her türlü haksızlık suçtur. Buna karşı birlik, beraberlik içinde mücadele etmenin kıymetini gittikçe daha fazla anlıyorum. SubMed’deki işçi arkadaşlarımızdan da güzel haberler alırız umarım. Bu sisteme atılmış bir yumruk olur. Yaşasın hürriyet, yaşasın dayanışma. Hepinize saygılar.
Çerkezköy’den bir işçi kadın
Bu yazı Gerçek gazetesinin Kasım 2025 tarihli 194. sayısında yayınlanmıştır.






