Aydınlardan ve sendikacılardan bildiri: İşçi sınıfına yönelik baskılara, hakların gasplarına ve istibdada HAYIR!
İşçi sınıfının ve emekçilerin can yakan gündemlerini öne çıkartmak ekonomik krizin faturasını işçi sınıfına ödetilmesine, grev yasaklarına, işçi ve emekçilere yönelik hak gasplarına, sendikalara uygulanan toplantı yasaklarına, artan işçi ölümlerine karşı çıkmak amacıyla 178 akademisyen, yazar, sendikacı ve siyasetçi “Birliğe, mücadeleye ve dayanışmaya çağrı” başlığı taşıyan bir bildiri ile mücadele çağrısında bulundu. Metnin imzacıları 17 Mart Cuma günü İstanbul'da TMMOB Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nde Ankara'da ise eş zamanlı olarak Eğitim-Sen 5 No.lu Şube'de bir basın toplantısı düzenledi. Bildiri aynı zamanda işçi ve emekçileri inşa edilmekte olan istibdad rejimine karşı referandumda HAYIR demeye de çağırıyor.
İstanbul'daki toplantın açılışını Devrimci İşçi Partisi Genel Başkan yardımcısı ve KHK ile İstanbul Üniversitesi'nden ihraç edilen Levent Dölek yaptı. İşçi sınıfına yönelik saldırıların artarak sürdüğü bu dönemde işçi sınıfı ve emekçilerin gündemlerinin öne çıkması gerektiğini ve bu gaye ile bir mücadele çağrısı yaptıklarını vurgulayan Dölek, imza metnini ve basın açıklamasını okumak üzere sözü yazar ve akademisyen Atilla Özsever’e bıraktı.
Atilla Özsever aralarında Korkut Boratav, Fikret Başkaya, İzzettin Önder, Ayşe Erzan, Oğuz Oyan, Erinç Yeldan, Atilla Özsever, Aziz Çelik, Sibel Özbudun, Aziz Konukman, Cem Eroğul, Şebnem Oğuz, E. Ahmet Tonak, Kuvvet Lordoğlu, Temel Demirer, Naz Çavuşoğlu, Işıl Ünal gibi akademisyen ve yazarların bulunduğu, Sendikal mücadeleden DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, DİSK Birleşik Metal İş Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu, DİSK Sosyal İş genel Başkanı Metin Ebetürk, Bağımsız-Sen Genel Başkanı Asalettin Arslanoğlu gibi isimlerin yanında Eğitim Sen eski Genel Başkanlarından Yıldırım Kaya, DİSK eski Genel Sekreterlerinden Musa Çam gibi önemli isimlerin yer aldığı, tıp dünyasının olduğu kadar emek ve özgürlük mücadelesinin de önde gelen isimleri Gençay Gürsoy Onur Hamzaoğlu (aynı zamanda HDK Eş Başkanlığı görevini yürütmektedir) ve Zeki Kılıçaslan'ın katkı sunduğu, siyaset alanından DİP Genel Başkanı Sungur Savran, ÖDP eski Genel Başkanlarından Hayri Kozanoğlu, TKP MK üyeleri Kemal Okuyan ve Aydemir Güler, EMEP GYK'dan Arif Koşar, İKP Genel Başkanı Şadi Ozansü, CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba'nın imza attığı bildiriye, genç kuşak akademisyenlerden mücadeleleri dolayısıyla KHK ile atılmış Mustafa Kemal Coşkun, Levent Dölek, Barkın Asal, Cemil Ozansü, Savaş Karabulut, Cenk Yiğiter, Deniz Kimyon, Hakan Koçak gibi akademisyenlerin de destek verdiğini belirtti. Ne yazık ki imza metninin hazırlandığı aşamada bu çabaya katkı sunan Mehmet Fatih Tıraş arkadaşımız Çukurova Üniversitesi'nden atıldıktan sonra intihar ederek aramızdan ayrıldığını ve bu vesile ile kendisine yapılanın bir yargısız infaz ve bir yönüyle politik bir cinayet olduğunu ifade ederek anısı önünde saygıyla eğildiğini ekledi.
Sonrasında sözü alan Devrimci İşçi Partisi Genel Başkanı Sungur Savran bu metnin işçi sınıfının mücadele ile elde ettiği haklarının savunusu bakımından bir fiili mücadele çağrısı olduğunu belirtti. Son günlerde iktidarın “istihdam seferberliği” adı altında bir sömürü seferberliği başlattığını ekleyen Savran, seferberlik adı altında devletin, işçinin net ve brüt ücret arasındaki farkı patronlara teşvik olarak verdiğini ve bu paranın da işçiden kesilen paralarla oluşturulan işsizlik fonundan temin edildiğini belirterek işçi sınıfının aslında bir “çifte sömürü”ye maruz kaldığını söyledi.
Sözlerine referanduma değinerek devam eden Savran, referandumda “hayır” demenin yeterli olmayacağını, öncesinde mücadele edilmesi gerektiğini ve sonrasında sandıktan ne çıkarsa çıksın mücadeleye devam edilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Geçtiğimiz günlerde yeniden harekete geçen Etna yanardağına atıfta bulunan Sungur Savran, işçi sınıfını da bu yanardağa benzetti. İçten içe homurdanan işçi sınıfının, sermayenin bugünkü baskısına ve sınıf saldırılarına karşı aynı bir yanardağ gibi patlayacağını, bu yanardağın sermayeye korkutup sarsacağını ama tüm ezilenler içinde yeni bir uyanışın başlangıcı olacağını vurguladı.
Sungur Savran’ın ardından söz alan ÖDP eski Genel Başkanlarından Hayri Kozanoğlu ise yüksek işsizlik oranlarına vurgu yaptı. Gençlikte işsizliğin daha da yüksek olduğunu ve her dört gençten birinin işsiz olduğunu belirtti. Referandum sandığından “evet” çıkması ile ülkedeki OHAL’in kalıcılaşacağını ve bunun da emeğe, özgürlüğe ve demokrasiye daha büyük saldırılara sebep olacağını ekledi. Sungur Savran'ın yanardağ benzetmesine atıfta bulunan Kozanoğlu, işçi sınıfının yeniden ayağa kalkması doğrultusundaki beklentisini "efsane geri dönüyor" sözleriyle ifade etti.
EMEP GYK üyelerinden akademisyen Arif Koşar ise grev yasakları, yoğun çalışma, baskı koşulları ile işçi sınıfı ve emekçilere karşı büyük bir saldırının olduğunu ve akademiye olan saldırıların da işçi sınıfı ve emekçilere yönelik bu saldırların bir parçası olduğunu söyledi.
Atilla Özsever de tekrar söz alarak yanardağ benzetmesine, Nazım Hikmet'in Şeyh Bedrettin Destanı'ndan "derya dediğin uyur uyur uyanır" dizesini okuyup bu toprakların devrimci geleneğinin ne kadar köklü olduğunu hatırlatarak katkıda bulundu.
Son olarak Ankara Üniversitesi’nden ihraç edilen, Devrimci Marksizm dergisi yayın kurulu üyesi ve Gerçek Gazetesi yazarı Mustafa Kemal Coşkun söz alıp burjuvazinin işçi sınıfına, emekçilere bir savaş ilan ettiğini söyledi ve bu savaş çağrısına “kabulümüzdür” diyerek mücadeleye devam çağrısı yaptı.
Basın toplantısının Ankara ayağında, emek mücadelesinin önde gelen aydın, akademisyen ve sendika üye ve yöneticilerinin imzacı olduğu metin Oğuz Oyan, Ali Rıza Aydın, Burcu Sarı ve Kaya Güvenç tarafından basına ve kamuoyuna sunuldu. İstanbul ile eşzamanlı olarak saat 13:00’te başlayan basın toplantısında söz alan Kaya Güvenç metinde yer alan en önemli vurgunun istibdad rejiminin emekçiler için daha fazla baskı ve sömürü anlamına geleceği gerekçesiyle referandumda “hayır” demenin önemine değinilmesi olduğunu belirtti. OHAL’in emekçilerin hak arama mücadelesinde sermayenin sopası gibi kullanıldığı belirtilen açıklamada özellikle metal işçilerinin mücadelesinin sahiplenilmesi ve tüm işyerlerinde büyütülmesinin öneminden bahsedildi. Açıklamada OHAL yasaklarına karşı durmanın koşulunun birlik, mücadele ve dayanışma olduğu söylendi. Basın toplantısı metinde de yer aldığı üzere sendikacıları, işyeri temsilcilerini, mücadeleci işçileri, kamu çalışanlarını, yedek işçi ordusundaki işsizleri, emekten yana aydınları ve bu mücadeleye katılmak isteyen herkesi bir araya gelmeye ve katkı sunmaya çağırarak sonlandırıldı.
Bildirinin tam metnini ve imzacıların listesini aşağıda yayınlıyoruz:
Birliğe, mücadeleye ve dayanışmaya çağrı
Türkiye'de işçi sınıfının tüm kazanımları tehdit altındadır. Bunların başında sendikal örgütlenme, grev ve toplu sözleşme hakkı bulunmaktadır. Bu haklar başta Uluslararası Çalışma Örgütü (UÇÖ/ILO) olmak üzere çeşitli uluslararası sözleşmeler ve anayasa ile güvence altına alınmışsa da son olarak Birleşik Metal'in Asil Çelik ve EMİS grevlerinin Bakanlar Kurulu tarafından yasaklanmasında gördüğümüz gibi fiilen ortadan kaldırılmaktadır. Bu grev yasakları basit birer grev yasağı olmayıp doğrudan sendikaları etkisizleştirme, temsil özelliğini ortadan kaldırma ve onları sıradan bir derneğe dönüştürme müdahalesidir.
İşçilerin özgür iradeleriyle sendikalaşmaları, istedikleri sendikayı seçip, istemedikleri ile yollarını ayırmaları da fiilen engellenmektedir. Fabrikalarda işçilerin referandum sandıkları kurup özgürce sendikal tercihlerini ortaya koyması engellenmektedir. Tüm bunların yanında OHAL'in işçi ve emekçilerin haklarını tırpanlamak için suistimal edildiğini görüyoruz. Anayasa mahkemesinin anayasaya aykırılık gerekçesiyle iptal ettiği, bankacılık ve toplu taşımada grev yasağı maddeleri KHK ile yasaya eklendi. İşçilerin hak arama mücadeleleri OHAL gerekçesiyle engellenmek isteniyor. Sendikaların kapalı salon toplantılarının bile yasaklandığına şahit oluyoruz.
Tüm bu hak gaspları ve yasaklara karşı mücadele yolunu metal işçileri gösteriyor. Grev yasağına rağmen üretime başlamayan ve fiili hak gasplarına karşı fiili mücadele ile haklarını koruyup belirli kazanımlarla toplu sözleşmeyi sonuçlandırabilen metal işçilerinin mücadelesi büyütülmeli, yaygınlaştırılmalı ve tüm işçi sınıfına mal edilmelidir.
Türkiye adım adım bir ekonomik krize doğru sürükleniyor. Sermaye, daha öncekiler gibi yine bu krizin de faturasını işçi sınıfına ödetmek için hükümetle birlikte adımlar atıyor. Kiralık işçilik yasası, özel istihdam büroları emek gücü piyasasını esnekleştiren uygulamalar olarak kanunlaştı. Bu uygulamaları, kıdem tazminatının kaldırılıp fona devredilmesiyle tamamlamak istiyorlar. Taşeron çalıştırma sorunu çözüme kavuşmadığı gibi hem kamuda hem de özel sektörde kiralık işçilikle birlikte farklı adlar altında taşeronluk genelleştiriliyor. Kıdem tazminatını 30 günden 15 güne indirmek gibi ciddi hak kayıplarının yanında işverenin işçi atma maliyetinden kurtulacak olması büyük bir tehdit. Zira krizin faturasını işçi sınıfına yüklemenin başlıca yolunun yaygın işçi çıkarmaları olduğu biliniyor. Krize bağlı olarak yeni dönemde kitlesel işçi çıkarmalarıyla karşı karşıya kalmamız kuvvetle muhtemel görünüyor.
Krizde sermayeye can simidi olması için fonlar kurulmaya başlandı bile. Ulusal Varlık Fonu, halkın cebinden alıp krize düşen şirketleri kurtarmak için oluşturuldu. Zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi ise 1 Ocak 2017'de yürürlüğe girmiştir. Hem işçileri hem de kamu çalışanlarını yakından ilgilendiren bu uygulama da yine kıt kanaat geçinen emekçiyi zorla tasarruf ettirmeye ve gerek kamusal gerekse bireysel emeklilik şirketleri aracılığıyla Hazine'ye ve sermayeye kaynak aktarmaya yönelik.
Tüm bu koşullar ve gelişmeler altında ciddi sınıf mücadelelerinin habercisi bir yıla girmiş bulunuyoruz. Metal işçilerinin grevleri ile başlayan 2017, 2015 yılında isyan ve fiili grevlerle kendini gösteren mücadelenin kaldığı yerden devam etmesine sahne olacak. Uygulamaya giren bireysel emeklilik soygununa karşı işçilerin cayma hakkını kullanması bireysel değil toplu ve örgütlü bir karakter kazanmak zorunda. Kıdem tazminatı tehdit altında ve bu hakkın korunması işçinin kırmızı çizgisidir. Türk-İş'in ve DİSK'in kıdem tazminatı hakkını korumak için kongrelerinde almış oldukları genel grev kararları geçerlidir.
Nihayet işçiler madenlerde, inşaatlarda, tersanelerde iş cinayetlerine kurban gitmeye devam ediyor. 2016 yılında iş cinayetlerinde 2 bin kardeşimizi kaybettik. Yani kanıksattırılmış yıllık ortalamanın bile iki katı. Esnek ve kuralsız çalışmanın yaygınlaşması daha fazla iş cinayeti ve ölüm demek olacak.
Sermayenin krize ve sertleşeceği görülen mücadeleye yönelik sistemli ve örgütlü bir hazırlık yaptığını gözlemlediğimiz bu dönemde aynı hazırlığın hatta fazlasının işçi sınıfı ve emekçiler tarafında da olması gerektiğini düşünüyoruz. İşçi ve emekçinin tehdit altındaki ekonomik ve sendikal hakları için mutlak bir birlik gerekiyor. Sendika ve konfederasyon farkı olmadan işçilerin canını alan, cebini yakan, geleceğini karartan uygulamalara karşı en geniş birlikteliğin nasıl sağlanacağı ve nasıl mücadele edilmesi gerektiğini hep birlikte tartışmaya ihtiyaç duyuyoruz.
Nihayet, ülkenin kaderini derinden etkileyecek bir referandumun arifesinde, yeni düzenlemelerin sermayenin sömürü ve baskısını dizginsiz hale getirecek bir istibdad rejiminin inşası anlamına geleceğini saptayarak, işçi sınıfı ve emekçilerin menfaatlerini esas alan bir yaklaşımla sermayenin tek adam diktasına dayalı baskı ve zulüm rejimine hayır demek gerektiğini vurguluyoruz.
Bunun için biz bu çağrının imzacıları olarak, sendikacıları, işyeri temsilcilerini, mücadeleci işçileri, kamu çalışanlarını, yedek işçi ordusundaki işsizleri, emekten yana aydınları ve bu mücadeleye katılmak isteyen herkesi bir araya gelmeye ve katkı sunmaya çağırıyoruz.
A.Raşit Kaya, Adil Alaybeyoğlu, Adnan Serdaroğlu, Ahmet Aksüt, Ahmet Müfit Bayram, Ahmet Şahinöz, Akın Bakioğlu, Ali Rıza Aydın, Anıl Duman, Arif Arslan, Arif Müezzinoğlu, Arzu Çerkezoğlu, Asalettin Arslanoğlu, Aslı Kayhan, Atakan Çiftçi, Atilla Özsever, Aydemir Güler, Aydın Arı, Aydın Esen, Aynur Özuğurlu, Aysun Gezen, Ayşe Erzan, Aziz Çelik, Aziz Konukman, Barkın Asal, Başak Eroğlu, Berna Güler, Beyzade Sayın, Burak Gürel, Can Irmak Özinanır, Can Kaya, Cem Eroğul, Cemal Bilgin, Cemil Ozansü, Cengiz Arın, Cenk Yiğiter, Coşku Çelik, D. Ali Millioğulları, Deniz Aksoy, Deniz Kimyon, Dilşah Deniz, Ebru Aylar, Egemen Cevahir, Egemen Kepenekçi, Enis Tütüncü, Erendiz Atasü, Erhan Yıldırım, Erinç Yeldan, Erkan Aydoğanoğlu, Ertan Ersoy, Ertuğrul Ahmet Tonak, Ezgi Helin Akpınar, Fevzi Engin, Fikret Başkaya, Fikret Görün, Fikret Şenses, Fuat Akbaş, Galip Yalman, Gamze Yücesan Özdemir, Gazi Çağlar, Gencer Çakır, Gençay Gürsoy, Gökçe Cihan Üstündağ, Gökçe Çataloluk, Gökhan Alpugan, Gökhan Atılgan, Güneş Gümüş, Güngör Tanrıverdi, Hacer Ansal, Hakan Koçak, Hakan Mıhçı, Hasan Ali Güngör, Hayri Kozanoğlu, Hüsnü Çuhadar, Işıl Ünal, İlker Akcasoy, İrfan Kaygısız, İsmail Toksabay, İzzet Mert Ertan, İzzettin Önder, Kadir Sev, Kaya Güvenç, Kemal Okuyan, Kenan Özgür Sidar, Kıvanç Eliaçık, Kıvanç Ersoy, Kıvanç Yiğit Mısırlı, Korkut Boratav, Kurtar Tanyılmaz, Kutlu Dane, Kuvvet Lordoğlu, Levent Dölek, Levent Köker, Mahmut Üstün, Mehmet Bona, Mehmet Cihan Ecevit, Mehmet Fatih Tıraş, Mehmet Kuşçu, Mehmet Kuzulugil, Mehmet Rauf Kesici, Mehmet Türkay, Melih Kırlıdoğ, Meltem Kayıran, Mert Kükrer, Mete Çelik, Metin Altıok, Metin Ebetürk, Metin Özuğurlu, Mine Gencel Bek, Miriş Meryem Kurtulmuş, Murat Akad, Murat Birdal, Murat Özyüksel, Musa Çam, Mustafa Altıntaş, Mustafa Görkem Doğan, Mustafa Ilgar, Mustafa Kemal Coşkun, Mustafa Sönmez, Mustafa Şener, Mümtaz Aktaş, Naz Çavuşoğlu, Necdet Okçuoğlu, Nevzat Evrim Önal, Nihal Yıldırım Selvi, Nihat Bulut, Nilgün Tunçcan Ongan, Nur Dolay, Oğuz Oyan, Onur Bakır, Onur Hamzaoğlu, Ömer Furkan Özdemir, Ömer Mollaer, Özge Demir, Özgür Müftüoğlu, Özgür Narin, Özgür Şen, Özlem Özkan, Pınar Abdal, Pınar Kılıçer, Recai Acar, Recep Demir, S. Nazik Işık, Sabri Öncü, Sacit Yörüker, Salih Ersoy, Savaş Karabulut, Seçkin Özsoy, Sedat Durel, Sefa Feza Arslan, Selime Güzelsarı, Sema Gülen, Semih Bilgen, Seyhan Çamlıgüney, Sibel Özbudun, Sinan Alçın, Sungur Savran, Şadi Ozansü, Şebnem Oğuz, Telat Koç, Temel Demirer, Teyfik Güneş, Tezcan Hıncal, Tolga Tören, Tunç Tatoğlu, Ufuk Akkuş, Umar Karatepe, Utku Altan, Ümit Akıncı, Ümit Biçer, Veli Ağbaba, Yasemin Özdek, Yaşar Seyman, Yıldırım Kaya, Yüksel Akkaya, Zafer Aydın, Zeki Kılıçaslan, Zergün Utku Altıntaş, Zeynep Altıok.