İsyanımız sandığınızdan daha büyüktür!

Türkiye çok boyutlu bir kriz içerisinde seçimlere gidiyor. Yargı, polis, yasama, yürütme tüm organlarıyla siyasi bir kriz, bir devlet krizi içinde debelenen sistem şimdi de büyük bir ekonomik krizin kenarına gelmiş durumda.

 

Dalgalı bir denizin ortasında AKP hükümeti kıyıya ulaşmak için can havliyle sandığa doğru kulaç atıyor. Oy oranlarında bir miktar azalma olsa bile sandıktan birinci parti olarak çıkarak iktidarını sürdürecek siyasi desteği toplama peşinde. Sandığa ulaşamadan batma ihtimaline karşı da önlemini aldı. Yeniden yargılama meselesini ortaya atarak orduyu yatıştırıp ulusalcılardan da kendine can simidi yaptı.

 

11 yıllık iktidarında özgürlükleri alabildiğine kısıtlayan, kadın haklarına sürekli saldıran, özel hayata müdahale edip tüm kentleri inşaat lobisinin çiftliğine çeviren, Suriye başta olmak üzere Ortadoğu’da emperyalizm yanlısı mezhepçi bir maceraya girişen AKP bu politikalarının karşılığında büyük bir tokat yedi. Bu tokat Gezi ile başlayan isyanda halk tarafından atıldı. 81 ilin 80’inde 3 buçuk milyon insan sokaklarda AKP’ye dur dedi.

 

Halk isyanının yarattığı sarsıntı AKP ve devlet içindeki fay hatlarında kırıkları tetikledi. İktidar 17 Aralık’tan sonra yeni depremlerle yıkılmanın eşiğine geldi. Bunca badireden sonra AKP yıkılmadıysa nedeni tüm bunların üstüne ekonomik bir depremin yaşanmamasıydı. Şimdi dolar ve faiz fırladı. Yatırımlar duruyor. Tüm işaretler 2014 yılında büyük bir ekonomik daralma ve işsizliğe işaret ediyor. Ekonomik kriz halk isyanında kendi talep ve örgütleriyle değil bireysel olarak ve DİSK-KESK gibi örgütlerinin cılız katılımıyla yer alan işçi sınıfının boylu boyunca sahneye çıkmasının koşullarını yaratıyor.

 

Siyasi durum şudur: Çürümüş bir hükümet+bölünmüş hakim sınıflar+devlet krizi+isyan etmiş bir halk! Bu denklemden her türlü sonuç çıkabilir. Süreç devrimci ve karşı devrimci gelişmelere gebedir. Gerçek olan bir şey vardır ki bu siyasi denklemde hangi ilde kimin belediye başkanı çıkacağının hiçbir önemi yoktur! Çünkü bugün, bu koşullarda sandık AKP’nin kurtuluş umududur. Eğer “Gezi’den sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” sözünün bir anlamı varsa o da isyan eden halkla AKP’yi pasif biçimde destekleyen güruhları eşitleyen sandığın öyle ya da böyle AKP’ye, ona yaramazsa Kılıçdaroğlu-Koç-Sarıgül-Gülen-Ricciardone hattında kurulan Amerikan muhalefetine, ona da yaramazsa faşizme, en nihayetinde düzene yarayacağıdır.

 

Son yıllarda sandıklarda hep hüsrana uğramış halk umut ışığını barikatlarda görmüşken, köhnemiş burjuva politikacılarından sıtkı sıyrılmış milyonlar parlayan gözleriyle gençliğe bakarken, kimin belediye başkanı olacağına odaklanan yüzyıllık parlamentarist politikaların takip edilmesi halkın isyanına ihanet olur!

 

Haziran’dan bu yana halkın isyanı adım adım unutturulmaya çalışıldı. Sandıklar kuruluyorsa şimdi görev, isyanı ve halkın gücünü yeniden hatırlatmaktır. Ankara’da CHP sağcı aday çıkardı diye karalar bağlayacağınıza sandığa Ethem’in resmini atın! AKP’yi sandıkta gerileteceğiz diyen solculara sözümüz: AKP halk isyanı ile gerilemek bir yana uçurumun eşiğine geldi. AKP unutmadı, siz unuttunuz 2002’den beri bozuk plak gibi aynı şarkıyı söylüyorsunuz. İstanbul’da Sarıgül’e mahkûm olacağınıza sandıkları “taşeroncuların hepsi gitsin” pusulalarıyla doldurun!

 

Sırrı Süreyya dostumuz yüzde 20 hedefi koymuş. Yüzde 20 alırsa bambaşka bir ülkeye uyanacakmışız! Biz başka bir ülkeye sandıktan üçüncü çıkmakla uyanamayız! Ama uyanmalıyız ve nasıl bambaşka bir ülkenin eşiğinden döndüğümüzü, barikatlarımızı hatırlamalıyız! Tüm gücümüzle kime oy verirse versin işçi ve emekçileri seferber etmeye halk isyanını emekle büyütmeye odaklanmalıyız!

 

Sandıkları isyan oylarıyla dolduralım. Çünkü bu oylar yerel seçim sonuçları için geçersiz olabilir. Ama isyanımız sandığınızdan büyüktür! İsyanın oyları hırsızların, taşeroncuların, faşistlerin, emperyalistlerin, TÜSİAD’ı, MÜSİAD’ı, TUSKON’uyla her renkten sermayenin hepsinin gitmesi için tek geçerli yoldur!