Tanzanya’da halk isyanı

Tanzanya’da halk isyanı

Tanzanya’da 29 Ekim 2025’te yapılan seçimlerde, ülkeyi 64 yıldır yöneten partiden aday olan Samia Suluhu Hassan yüzde 98 gibi inanılması zor bir oy oranıyla seçildi. Adayı seçim öncesinde hapse atıldığı için seçimleri boykot eden ana muhalefet partisi ve seçim sürecinde “teknik” hatalar yaptığı söylenerek katılımı engellenen bir diğer nispeten büyük partinin yokluğunda yapılan seçimler sonrasında ülkede büyük bir eylem dalgası başladı. İktidar buna polis baskısı ile cevap verdi ve iddialara göre olaylarda polis tarafından öldürülen eylemcilerin sayısı 500’ün üzerinde. Taze başkan ise uzun süre arka planda sessiz kaldı ve sadece başkanlığı kabul etmek için kısa bir konuşma yapmakla yetindi. Başkanın bu sessizliği, olayların gelişme sürecini incelediği ve sürecin Sri Lanka, Bangladeş ve Nepal gibi bir yöne girmesinden, yani koltuğunu kaybedeceği bir devrim ile sonuçlanmasından korktuğu yönünde yorumlanıyor. Kim bilir, Bangladeş’in sözde demir leydisi Şeyh Hasina’nın halk isyanı karşısında yaptığı gibi, Samia Suluhu da kaçmam gerekir mi diye kara kara düşünüyordur!

Gazetemizin sayfalarında daha önce de dile getirildiği üzere, dalga dalga önce Batı Asya (Orta Doğu) coğrafyasını, daha sonra da Güney Asya’yı etkisi altına alan devrim dalgaları günümüzde Afrika’ya da boylu boyunca ulaştı. Kenya ve Madagaskar’dan sonra devrim şimdi de yüzünü Tanzanya’da gösteriyor. Tanzanya’da gençlerin cüretkâr isyanını anlamak için işe buradan başlamalıyız. Bu isyanın yasaklı muhalefet partileri ile elbette ilişkisi vardır; ama asıl mesele bu değil: Ana muhalefet partisi seçim sonuçlarına karşı takınacağı tutumu tartışırken gençler tartışmayı bırakıp çoktan sokaklara çıkmıştı bile! Ülkede bu çapta bir isyan dalgası uzun süre sonra ilk defa yaşanıyor, dolayısıyla gençlik her açıdan tecrübesiz. Bunu fırsat bilen muhalefet ise olayları kendi burjuva siyaseti eksenine çekmek için şimdiden Afrika Birliği gibi düzen örgütlerine “hakemlik” çağrısı yapmaya başladı bile. Halkı kandırabilirlerse, devletin içindeki bir bürokratik odağı “demokrattır” diye parlatmayı, böylece de halk isyanı ve devrim tehlikesi çok büyümeden, gençliğin eylemlerini düzenin kanallarına yöneltmeyi hedefliyorlar.

Şimdi tüm dünyayı gezmekte olan devrimler, 2011 sonrası en büyük gücüne ulaştığı Batı Asya ve Kuzey Afrika’ya elbette geri dönecektir. Birçoğu göbekten emperyalizme bağlı olan, hatta utanmadan Siyonizmle iş birliği yapan bölgemiz rejimlerinin böylesine halk isyanlarıyla başa çıkabilecek bir meşruluğu kalmadı. Türkiye işçi sınıfı olarak bize düşen görev, tüm bu başarılı ve başarısız devrim ve isyanlardan gerekli dersleri çıkarmak, günü geldiğinde hazır olabilmek için, şimdiden işçi sınıfı örgütlerini güçlendirmektir. İşçi sınıfı ve militan gençliğin birleşmesinin oluşturacağı kudreti öğrenmeli ve bu yönde hazırlanmalıyız!

Bu yazı Gerçek gazetesinin Aralık 2025 tarihli 195. sayısında yayınlanmıştır.