Tefeci, asalak, kodaman yüzde 1’le birlikte yüzde 99’a savaş açtılar!

Yeni Saldırı Programı

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Yeni Ekonomi Programı (YEP) çerçevesindeki “Yapısal Dönüşüm Adımları”nı açıkladı. Bakan Albayrak, söz konusu programı patronlarla birlikte hazırladıklarını gizlemedi. Patronlar da ilk açıklamalarıyla bu programın sahibi olduklarını ilan ettiler. TÜSİAD, “Açıklanan hedeflerin başarısı için acilen gerekli çalışmalara her türlü desteği vermeye devam edeceğiz" dedi, MÜSİAD da hemen hemen aynı cümlelerle “elimizden gelen tüm desteği MÜSİAD olarak vermeye hazır olduğumuzun altını tekrar çizeriz” diyerek korodaki yerini aldı.

Sermayenin “dengelenme” dediği emekçi halkın çökertilmesidir

Patronlar “yapısal dönüşüm adımları” adlı politikalara tam destek veriyor çünkü daha önce de söylediğimiz gibi bu politikalar sermayenin krizin faturasını işçi sınıfına ödetme programıdır. Bu saldırı daha önce YEP ile birlikte başlamıştı. Seçim döneminde saldırı sürdü ama hız kesti. Çünkü AKP iktidarı, seçim dolayısıyla hazinenin musluklarını AKP propagandasını finanse etmek için açmak zorunda kaldı. Yine de YEP’te “dengelenme” kod adıyla sunulan saldırı programı hayata geçirildi. “Dengelenme” kavramı haddinden fazla şişirilen ekonominin yavaşlaması ve küçülmesini, faturanın da işsizlikle geniş emekçi kitlelere kesilmesini öngörüyordu. 2018’in son çeyreğinde yüzde 3’lük küçülmeyle, sanayi üretiminde yüzde 7,3’lük daralmayla, yine vatandaşın yoksullaşmasının bir ifadesi olarak tüketimin yüzde 8,9 gibi büyük bir azalış göstermesiyle ve tüm bunların sonucunda 7 milyon işsizle ilk etabı geçtik.

Kıdem tazminatı hakkını, işçinin son iş güvencesini gasp etmeye niyetliler

Şimdi yeni bir saldırı dalgası geliyor. Bu saldırı dalgası kıdem tazminatı hakkının gaspı ile yüksek işsizliği sürekli girdi çıktılarla gizlemeyi, işsizleri özel istihdam bürolarının insafına terk etmeyi, işsizler ordusu rekabet dolayısıyla genel işçi ücretlerini aşağı çekerken, bu ordunun sermayeye olan maliyetinin azaltılmasını hedefliyor. Ancak mesele bunlarla da sınırlı değil. Kıdem tazminatı hakkının gasp edilmesi ve fona devredilerek bireysel emeklilik sistemine (BES) entegre edilmesi yeni bir yağma planının devrede olduğunu gösteriyor.

Daha önce işsizlik sigortası fonunu yasayı dolanarak, kamu bankalarını aracı yaparak sömüren ve sermayeye peşkeş çeken iktidar, kıdem tazminatı fonunu en baştan yağmalanmak üzere kurguluyor.

Bu o kadar açık ki kıdem tazminatı konusu Albayrak’ın sunumunda Finansal Sektör başlığı altında yer alıyor. Kıdem tazminatı fonu ile yine işçilerin alın terinin gasp edilmesine dayanan BES’in birleştirilmesiyle, Milli Gelir’in yüzde 10’una yakın bir fon büyüklüğüne ulaşılması hedefleniyor. Fonda bu kadar para birikmesini sağlamanın birinci koşulunun aynı işsizlik sigortası fonunda olduğu gibi işçilerin bu fondan mümkün olduğunca az yararlanmasını sağlamak olduğu açık. Böylece fonda biriktirilen milyarlar kredi olarak sermayenin hizmetine sunulacak. Batık bankalar, şirketler ve müteahhitler bu fonla kurtarılacak.

Halktan alıp batık şirketleri kurtarma planı

Saldırı programının bir diğer önemli ayağı da devletin tüm olanaklarıyla sermayenin hizmetine girmesi ve milletin emekçi yüzde 99’undan yüzde 1’lik tefeci ve asalak kesime kaynak aktarılmasının sağlanması. Enerji ve gayrimenkul fonları bu amaçla kuruluyor. Devlet bu fonlar aracılığıyla bankaların batık kredilerini üstlenecek. Böylece bankalar bu batık kredilere karşılık ihtiyat payı ayırmak zorunda kalmadan sermayeyi krediyle beslemeye devam edebilecek. Peki bu batık kredilerin maliyetini kim üstlenecek? Devlet. Peki bu maliyeti nasıl karşılayacak? Halktan daha fazla vergi toplayarak!

Vergi reformuna bakın: Kurumlar vergisi düşürülüyor! Daha çok kâr edenden daha az vergi!

Bu noktada vergi reformu adı altında sunulan bir başka saldırı başlığına geçiyoruz. Berat Albayrak vergi adaletinden bahsediyor. Vergi adaleti deyince halkın anladığı zenginden daha fazla vergi alınması ve devletin yoksul halkın yakasından düşmesidir. Peki Albayrak’ın vergi reformunda ne var? Kurumlar vergisinin kademeli olarak düşürülmesi! Yani Koç Holding’in, Sabancı Holding’in, bankaların, sanayi kuruluşlarının, kriz ortamında bile kâr rekorları kıran kodamanların ödediği vergi kademeli olarak düşürülecek! Bitmedi! “Yüksek gelirin daha adil vergilendirilmesi” diye bir başlık daha var. Bu başlıktan da iktidarın daha fazla kâr edenden daha az vergi almanın “adil” olduğunu anladığını öğreniyoruz. Tabii ki bunu emekçi halkın iliğini kemiğini sömürüp patronlara peşkeş çekmek olarak değil “girişimciyi desteklemek” olarak sunuyorlar.  

Bütçe disiplini: “Muslukları patrona aç, emekçi halka kemer sıktır!”

Musluklar patronlara sonuna kadar açılırken, işçi emekçi kemer sıkmaya zorlanıyor. “Bütçe disiplini” de bu politikanın ayrılmaz bir parçası. Türkiye ekonomisinin yabancı sermayeye bağımlı yapısı aynen korunuyor. Hem patronlara vergi indirimi ve teşvik yağdırıp hem de bütçe disiplinini sağlamanın tek yolu emekçi halkın eğitim, sağlık haklarını kısmak, bu alanları paralı hale getirmek, muhalif belediyelere kaynak akışını kısmak, memur maaşlarını aşağı çekmek. Dahası milyonlarca EYT’linin beklediğinin aksine emekliliği daha da zorlaştırmak, emekli maaşlarını düşürmek. Bu saldırı da “sosyal güvenlik reformu” kod adıyla programdaki yerini almış durumda.

Bu kavganın kazananı mücadele meydanlarında belli olur

Görüldüğü gibi çok kapsamlı bir saldırı programı ile karşı karşıyayız. AKP iktidarı yüzde 1’lik tefeci, sömürücü azınlıkla bir olmuş ve yüzde 99’u işçilerden, emekçilerden, yoksul köylüden, esnaftan oluşan millete savaş açmıştır. Bu bir sınıf savaşıdır. Bu savaşın kazananı konferans salonlarında değil mücadele meydanlarında belli olur. İşçi sınıfının örgütlü güçleri milletin saflarının merkezindedir. Kıdem tazminatı ilk muharebe alanıdır. Sendikalar “kıdem tazminatı kırmızı çizgimizdir” dediler ve bu kararın arkasında durmak zorundalar. Yapmazlarsa Türkiye işçi sınıfı o sendikacıları ya yakalarından tutup kırmızı çizgiyi savunmaya getirecektir ya da tekmeyi vurup koltuklarından atacaktır. İşgaller, direnişler, grevler ve nihayetinde tüm emekçi halkın etrafında birleşeceği bir genel grevle bu saldırı dalgası püskürtülebilir. Herkes sınıfını bilmeli saflarda yerini almalıdır.