Türkiye’nin Başika hamlesi: DAİŞ bahane, petrol şahane!
Türkiye, yıllardır hayalini süsleyen Musul-Kerkük petrollerine askeriyle, tankıyla ilk defa bu kadar yakınlaşabildi. DAİŞ’e karşı ABD öncülüğünde kurulmuş olan uluslararası koalisyona askeri eğitim ve lojistik alanlarında destek veren Türkiye, Güney Kürdistan denetiminde olan Musul’un Başika ilçesinde kurulan kampta Musul’u geri alma operasyonuna katılacak gönüllülere ve peşmergeye silahlı eğitim veriyor. Eğitim veren askerlerin rotasyonu sırasında bölgenin DAİŞ kontrolünde olan Musul’a son derece yakın olmasını öne sürerek yüzlerce askerini Aralık ayı başında tankıyla topuyla Başika’ya soktu. Irak hükümeti, Rusya, Arap Birliği, ABD hepsi karşı çıktı. Bu süreçte bir tek Barzani Türkiye’ye destek verdi. Hem Barzani hem de başbakanı Neçirvan Barzani Türkiye’yi ziyaret etti.Peki, Başika’ya sevk edilmesi planlanan 1000 dolayında askeri ve 20 civarında tankı ile Türkiye ne yapmaya çalıştı? Bunu anlamak için Erdoğan ve AKP’nin Barzani ile kurduğu ilişkilere bakmak gerekiyor.
Türkiye’nin Kürt ve petrol işlerinden sorumlu bakanı Barzani
Türkiye’nin Barzani ile macerası bugüne kadar Kürt sorunu çerçevesinde şekillendi. Ancak son yaşanan Başika hamlesi bu sınırı aşma potansiyeline sahip. Şimdi kısaca Barzani’nin Erdoğan ve AKP ile birlikte faaliyet gösterdiği alanlara bakalım.
Barzani Diyarbakır’da
Macera ilk burada başlıyor. Erdoğan ile 2013’te Diyarbakır’da buluşan Barzani, Türkiye’nin Kürt burjuvalarına bir koz olarak sunuldu. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde (Güney Kürdistan) Türkiye’nin yaptığı yatırımlardan ağzı sulanan Kürt patronlarına, “benimle iş yaparsanız, siz de ihale kazanabilirsiniz” dendi adeta! İkinci olarak Erdoğan, “tek partiyle çözüm olmaz” diyerek planını açık etti. Barzanici bir parti yoldaydı, ancak o da tutmadı, şimdilik.
Barzani Rojava’da
Barzani, sadece Türkiye Kürdistanı’nda gerici bir rol oynamadı bugüne kadar. Türkiye onu, Rojava’yı evcilleştirmek için de kullanmak istedi! DAİŞ’in Kobani’yi kuşatmasıyla başlayan Rojava’yı evcilleştirme girişimlerinin baş aktörü her zaman Barzani oldu. Peşmergeler Rojava’ya sokulmak istendi, kantonlar tasfiye edilmek istendi, olmadı. Rojava, Türkiye’nin istediği anlamda evcilleştirilemedi.
Barzani ile Musul-Başika macerası
Türkiye’nin Rusya ile yaşadığı kriz, enerji problemini, doğalgaz ve petrole duyduğu ihtiyacı açık etmiş durumda. DAİŞ petrolünün bir bölümünün Güney Kürdistan’da aklandığını ve Türkiye’ye sevk edildiğini sağır sultan bile duydu! Bunun yanı sıra Barzani, uzunca bir süredir kendi bölgesindeki petrollerin çıkarılması ve ihracatı konusunda Bağdat hükümetinden bağımsızlaşmış durumda. Bu da Irak hükümetiyle çeşitli gerilimlere sebep oluyor. Güney Kürdistan’ın bağımsızlık planları Kerkük petrolleriyle birlikte Türkiye’nin sömürgesi olma yolunda adımlar olarak görülmeli.
Diğer yandan Güney Kürdistan ciddi sorunlar yaşadı yakın dönemde. Barzani’nin başkanlık süresinin dolmasının ardından görevden çekilmemesi dolayısıyla, Kobani kuşatmasında KDP’nin pasif tavrından itibaren diğer partilerle (Goran, YNK, Komala İslami) zaten iyi olmayan ilişkiler daha da gerildi. Petrol fiyatının düşük düzeyde seyretmesi, yolsuzluklar ve gelir bölüşümündeki adaletsizlik de kimi zaman sokak çatışmalarına, büro basmalarına varan eylemlere sebep oldu. Kriz, Barzani’nin başkanlığının 2017’ye kadar uzatılması ve Goran bakanlarının hükümetten azledilmesiyle şimdilik duraksamış durumda.
Barzani 2017’ye kadar ne yapacak ise hızlı yapmak zorunda. Eğer Güney Kürdistan’ın bağımsızlık görünümünde Kerkük petrolleriyle birlikte Türkiye’nin hâkimiyetine girmesi gerçekleşirse Barzani diğer bölgelerdeki Kürtler nezdinde prestijini arttırabilir. Ancak bunun da ötesinde Türkiye’nin Başika hamlesi, hedefin Musul olduğunu açık ediyor. Musul’un bu kadar yakınında Türkiye’nin askeri üs kurmaya girişmesi, uluslararası koalisyona verilen desteğin karşılığında payına düşeni kendince erkenden alma girişimidir.
Barzani, bağımsızlık söylemiyle Kürt halkının bütününün özgürleşmesinin değil, kendi iktidarını sağlamlaştırmanın derdindedir. Ortadoğu’da ilerici bir potansiyelin taşıyıcısı olan Kürt özgürlük mücadelesi, bu tehlikeye dikkat etmelidir. Erdoğan ve AKP, Türkiyeli işçi ve emekçileri petrol peşinde kan denizine sürüklemeye çalışıyor, izin vermeyelim!
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Ocak 2016 tarihli 75. sayısında yayınlanmıştır.