Obama’dan Netanyahu’ya son dakika golü: Siyonist yerleşimler yasadışıdır!
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), İsrail’in işgal altında tuttuğu Filistin topraklarında devam ettirdiği yerleşim yerleri inşasını derhal ve tamamen durdurmasını talep eden bir kararı 23 Aralık 2016 tarihinde kabul etti. Bu kararın geçmesi, ABD’nin Güvenlik Konseyi’nde İsrail aleyhine benzer bütün karar tasarılarında kullandığı veto olanağını bu kez kullanmaması, çekimser oy kullanması sayesinde oldu.
Karar, görev süresinin sonuna iki hafta kadar bir zaman kalmış bulunan ABD’nin “topal ördeği” (ABD’de dönemi dolan, ancak yeni başkan göreve başlayana kadar görevini sürdüren başkanlar için kullanılan tabir) Obama’nın, halefi Trump yönetiminin dış politikada elini kolunu bir nebze olsun bağlamaya yönelik hamlelerinden birisi gibi okunabilir.
Trump ve Netanyahu’nun tüm çabalarına karşılık tasarı 15 ülkenin yer aldığı BMGK’nde 14 oyla kabul edildi. Böylelikle, genellikle ABD vetoları nedeniyle BMGK’nin karar alamadığı “yerleşimler” meselesi hakkında 36 yıl sonra ilk kez İsrail’e yönelik bir karar alınmış oldu.
Kararın açtığı ufuk
Gayri meşru İsrail, 1967 Savaşı’ndan bu yana Cenevre Konvansiyonu’nun “işgal edilen topraklarda sivil yerleşimlerin kurulmasını” yasaklayan 4. maddesini açıkça çiğniyor ve uluslararası hukukun yetersiz çerçevesine göre bile Filistin toprağı sayılan Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te Yahudi yerleşimleri inşasını sürdürüyor. Toplam nüfusu 800 bin kişiyi bulan bu yerleşimlere eli silahlı fanatikleri yerleştiriyor ve ırk temelli bir ayrımcı rejimi adım adım Filistin topraklarının içlerine doğru yayıyor.
BMGK kararında Filistin’in adının bile yer almaması ve işgalci ile işgale uğrayan halkın şiddetini eşitleyen dili, Filistinliler ve Filistin halkının dostları açısından eleştirilmekte. Ama kararın salt varlığı bile çok önemli. Öncelikle, geriye çevrilebilmesi olanaksıza yakın zor bir karar. Sonuçta, bu kararın tersi bir kararın çıkması için, aynı genel kurulun, yerleşim yerlerinin “yasal” olduğuna dair bir kararı; Britanya, Rusya, Çin ve Fransa’nın hiçbirinin vetosu olmadan alması gerekiyor.
Şimdi bütün sorumluluk yerleşimlerin inşa edildiği Batı Şeria’nın idaresinin başında olan El Fetih ve Mahmud Abbas yönetiminde. Abbas bu konuda Filistinlilerin talebinin hemen hemen bütün dünyanın talebi haline gelmiş olmasından yararlanarak çok önemli bir atak yapabilir. Hatta ültimatomlar vererek İsrail’i zorlayabilir. Bunu Trump’ın işbaşı yapacağı 20 Ocak’tan önce yapması elbette daha etkili olacaktır. Ama Abbas bunu yapmayacaktır. Çünkü çoktan beridir İsrail ve ABD sayesinde başta kalabilmektedir.
O zaman yeni ve devrimci bir önderliğe ihtiyaç kendini daha da açıkça dayatıyor demektir.
Başka kanallar
Kararın işe yarayabileceği bir başka yer ise, Filistin’in 1 Nisan 2015’te üye olduğu Uluslararası Ceza Mahkemesi. BMGK kararı, Filistin tarafının gayri meşru İsrail aleyhinde burada yapacağı başvurularda Filistin tarafının hiç kuşkusuz elini güçlendirecek.
Öte yandan, kararın 5. maddesi, tüm üye ülkeleri, İsrail ile tüm münasebetlerinde, “İsrail toprakları” ile “İsrail’in 1967’den bu yana işgal etmekte olduğu toprakları” birbirinden ayırmaya çağırıyor. Bu çağrı, her ne kadar BDS ilkelerinin Mahmud Abbas yönetimi tarafından kabul edilen sınırlı tanımıyla, yani, sadece uluslararası hukuka göre işgal edildiği tespit edilmiş olan topraklarda yapılan İsrail üretimine boykot yapılmasıyla bir paralellik taşıyorsa da, yine de BDS hareketine önümüzdeki dönemde ciddi bir referans noktası sağlayacak. Özellikle de Avrupa’da BDS hareketlerinin yasaklanması eğiliminin önünde bir engel oluşturabilir. Hareketin yaygınlaşması sonucunu doğurabilir.
Elbette, ne kararın kendisi, ne de yaratabileceği olumlu sonuçlar tek başına yeterli görülebilir. Ancak bu kararın olası tüm olumlu sonuçlarının elde edilmesi için büyük çaba sarf edilmeli. Diğer yandan, Siyonistler ve emperyalistler arasındaki bu tür çelişkilerin uzun sürmeyeceği de açık. Nitekim, kararı kınayan Trump, göreve geleceği 20 Ocak’a referansla, “20 Ocak’a az kaldı, güçlü ol İsrail” diyerek, Filistin halkını ve Filistin halkının dostlarını nelerin beklediğini bir ölçüde göstermiş oldu.
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Ocak 2017 tarihli 87. sayısında yayınlanmıştır.