Başyazı: Seçimini yaptın mı?
14 Mayıs seçim günü. Ama biz hep işçi sınıfı ve emekçi halk için gerçek seçimin, belirlenmiş günde sandığa gidip oy vermek olmadığını söylüyoruz. Örgütlü olmayı ve mücadele etmeyi seçmek, çalışma, yaşam ve geçinme koşullarını bir nebze olsun iyileştirebilmenin, en temel hak ve hürriyetleri kullanabilmenin tek yoludur dedik. İşte şimdi seçime gidiyoruz. Ama seçimler özgür değildir, sopalıdır. İstibdad cephesi devletin tüm olanaklarını kendisi için kullanıyor. Hem ordunun başında olan hem Kayseri’den aday olan Milli Savunma Bakanı Kayseri’de miting yapıyor, “öl de ölelim vur de vuralım” diyen kitleye “onun da sırası gelecek” deme cüreti gösteriyor. Hem bakan hem aday olan bir İçişleri Bakanı rakip partilerin adaylarını gözaltına aldırıyor. Bakanlık bünyesinde YSK’ya paralel seçim takip sistemi oluşturuyor. Bu kişi 14 Mayıs’ı bir darbe girişimi olarak nitelendiriyor. Bu ne demek? Milyonların hürriyet isyanı Gezi, darbe girişimi ilan edildi, işçinin, emekçinin, köylünün her eylemi, hak arama mücadeleleri terörle bir tutuldu, nihayet maçlarda “hükümet istifa” diye bağırılması bile darbecilik olarak yaftalandı. Her seferinde istibdad cephesi sandığı siyasetin tek meşru adresi olarak gösterdi. Ve geldiğimiz yerde sandığın kendisi de yine istibdad cephesi tarafından darbe girişimiyle eş tutuldu.
Hâl böyle iken 14 Mayıs günü “1 oy şuraya 1 oy buraya” formülleriyle bu istibdad devrinin biteceğine, gönderiyoruz, gidiyorlar, yargılanacaklar gibi vaatlere inanılabilir mi? Mühürsüz oyların sayılmasını sineye çeken, 12 Eylül 2010’da yapılan anayasa değişikliği referandumunda oy bile kullanamayan, Erdoğan’ın karşısına önce Ekmeleddinleri Muharrem İnceleri çıkartıp iktidarı ona altın tepside sunan Kılıçdaroğlu, hem seçimi kazanacak hem sandıklara sahip çıkacak öyle mi? Buna niyeti olanın yapacağı tek şey emekçi halkı örgütlemektir. Oysa CHP’siyle, İyi Parti’siyle, Deva’sıyla, Gelecek’i Saadet’iyle Demokrat Parti’siyle Millet İttifakı’nın alametifarikası halkı örgütsüzleştirmektir. Her düzen partisi gibi onlar da örgütlü halk değil, örgütsüz seçmen istiyorlar.
Bu yüzden halka değil Kılıçdaroğlu’nun “namuslu bürokratlar” dediği saf değiştirmiş istibdad memurlarına, Sedat Peker gibi saf değiştirmiş mafyatik oluşumlara, AKP ve MHP’nin de eninde sonunda bağlı olduğu büyük sermayeye ve emperyalist merkezlere güveniyorlar. Bütün bu güç merkezleri de Kılıçdaroğlu’na Erdoğan’ın artık yapamadıklarını yapması için destek veriyor. Ekonomiyi batıran, devletin hazinesini, Merkez Bankası’nın rezervlerini boşaltan, dış politikada sarhoş gibi yalpalayan, halka uyguladığı baskı pek çok kez geri tepen, artık grev yasağını bile uygulatamaz duruma gelen bu rejim, sermayeye ve emperyalizme vadettiği istikrarı sağlayamadı. O yüzden AKP artıkları, faşist hareketin fraksiyonları, sosyal demokrat etiketli sermaye politikacılarıyla el ele vererek bir iktidar alternatifi oluşturmuştur. Bu yüzden masadan kalkanlar tekrar o masaya oturtulmuştur. Bunlardan memlekete bahar getirmesini bekleyenin vay haline!
Memlekete bahar ya işçi sınıfıyla gelir ya da yağmurdan kaçarken doluya yakalandığımız yeni bir kışı yaşarız. Bu, istibdadın sopalı seçimlerle iktidarı gasp etmesi ve düzen muhalefetinin yine ve yeniden buna yol vermesi şeklinde de olabilir. İstibdadın miadı dolmuş aktörlerinin ıskartaya çıkarılması ve sermayenin saldırı programı için Millet İttifakı’nın taze güçlerinin memur edilmesi şeklinde de olabilir. Kuvvetle muhtemel, düşman kardeşlerin sermayenin ve emperyalizmin çıkarları doğrultusunda bir güzel anlaşması şeklinde de olabilir. Sonuçta işçi sınıfının örgütlü ve bağımsız bir siyasi ağırlık oluşturamadığı koşullarda emekçi halkın ekmek ve hürriyet özlemi başka baharlara kalacaktır. Seçim 14 Mayıs’ta değil bugün hemen şimdi derken işte bunu söyledik ve söylüyoruz. İşte bakın karşı taraf yani sermayenin, emperyalizmin, istibdadın güçleri seçimi 14 Mayıs’a bıraktı mı? Kimlerin pusulada olacağını sen mi seçtin? Yoksa seçilip mi önüne kondu? Birbirlerine nasıl da yüksek perdeden sözler söylüyorlar değil mi? Aynı 7 Haziran seçimlerinden önceki gibi. Ve 8 Haziran’dan itibaren tüm partileriyle hepsi koalisyon görüşmelerine başlamıştı bile… 1 Kasım’a giden süreç, dökülen kan, hayalet seçimler ve halkın iradesinin nasıl gasp edildiği malum.
O yüzden herkes kendisine şu soruyu sormalı: Seçimimi gerçekten yaptım mı? 15 Mayıs’ı örgütsüz bir seçmen olarak mı örgütlü bir işçi, emekçi, köylü, kadın, genç olarak mı karşılayacağım? İrademi bana seçmem için sunulan sermayenin ve düzenin partilerine mi teslim edeceğim yoksa kendi elime mi alacağım? Düzen siyasetinin demagojilerine inanmamalısın. Ne Erdoğan’a oy vererek vatan millet ezan bayrak kurtulur ne Kılıçdaroğlu’na bir oyla bu düzen devrilir, hak, hukuk, adalet gelir. Ne de istibdadın ve Amerikan muhalefetinin eşantiyonları birer alternatif olabilir. Uğruna mücadele etmeden geleceği güzelleştiremeyiz. Emeğin gücüne dayanmadan kazanamayız. Sınıfını bil, saflarını sıklaştır. Seçimini örgütlü mücadeleden ve sınıf siyasetinden yana yap! Çünkü hürriyet işçilerle gelecek!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Mayıs 2023 tarihli 164. sayısında yayınlanmıştır. Bu yazıyı Gerçek'in podcast hesaplarından sesli olarak dinlemek için aşağıdaki resmin üzerine tıklayın.