Kılıçdaroğlu affı mı? Devri sabık mı? Emekçi halk kendisinden ve geleceğinden çalınan her şeyi geri alacak!

Kılıçdaroğlu affı mı? Devri sabık mı? Emekçi halk kendisinden ve geleceğinden çalınan her şeyi geri alacak!

Türkiye Gençlik Vakfı’nın (Tügva) devlet kadrolarını dolduran fiili bir özel istihdam bürosu olarak çalıştığı ortaya çıktı. Vakfın içinden sızdırılan belgelerle polis, MİT, jandarma, ordu ve daha pek çok devlet kurumuna girişte Tügva aracılığıyla torpil yaptırıldığı anlaşıldı. Önce inkâr edecek oldular ama vakfın başkanı Enis Eminoğlu, bir canlı yayında “içeriden belgeleri almış kendisine yedeklemiş şimdi de ifşa ediyor” diyerek belgelerin gerçek olduğunu ağzından kaçırdı. İsmail Saymaz, AKP içinden kaynaklardan belgeleri doğrulattığını söyledi. Bir eski Tügva yöneticisi de belgelerin doğru olduğuna tanıklık etti.

Aslında bu tür kanıtlara da, tanıklıklara da, ağızdan laf kaçırmalara da gerek yok. Bu ülkede devlet memuru olmak için KPSS’nin, kurum sınavlarının, diplomaların yeterli olmadığını hatta gerekli dahi olmadığını bilmeyen yok. Ancak bu ifşaat ile herkesin bildiği şey, delilleriyle birlikte ortaya serilmiş durumda. Yargının bu konuda harekete geçmemesi kabul edilemez!

Pek çokları Tügva’yı devlet içinde kadrolaşmak üzere teşkilatlanmış olan Fethullah Gülen cemaatine benzetiyor. Bu da bir “paralel devlet yapılanmasıdır” iddiası çokça dillendiriliyor.     Ancak benzerlikler bununla sınırlı değil. Pek çoklarının kaçırdığı bir başka benzerlik daha var. O benzerliği Kılıçdaroğlu’nun 18 Ekim’i milat ilan eden çıkışında görüyoruz. Bu bir fiili af ilanıdır. 18 Ekim’den sonrası için, iktidarın batışını görüp “gemiyi terk edecek farelere af var” diyor. “Devri sabık yaratmayacağız” söylemiyle uyumlu bir politika. Nitekim Mehmet Metinerler, Cem Küçükler, Nagehan Alçılar pek bir hareketlendiler, pek bir eleştirel oldular bu sıralar… Bunlar medyada görünür olanlar. Ya bürokrasinin içinde neler oluyor? AKP’nin ve müttefiklerinin kendi iktidarlarını sağlamlaştırmak için kendilerine bağladıkları cemaat kadrolarını kullandıkları gibi Kılıçdaroğlu ve Amerikan muhalefeti de kendine itirafçı devşirmeye çalışıyor olmasın?

Peki mesele bu kadar basit mi? Devlet içinde kadrolaşan bu yapılar sadece kişisel çıkar mı sağladı? Tüpraş’ın, Telekom’un, Şeker fabrikalarının, Tank Palet’in, uçsuz bucaksız devlet arazilerinin peşkeş çekilmesinde, devlet bankalarının içinin boşaltılmasında, üniversitelerin ticarileştirilmesinde, sağlığın özelleştirilmesinde, sendikaların ele geçirilip devlete bağlanmasında, bu gidişata muhalif olanların tasfiye edilmesinde kısacası Türkiye’nin bir A.Ş.’ye dönüşümünde rol alan bu kadrolar sadece kişisel çıkar elde etmedi. Bugüne kadar bu rezilliğe göz yumulduysa emekçi halktan alıp güç sahibi sermaye kesimlerinin ve emperyalistlerin kasalarını doldurdukları içindir. Bu kadrolar sadece kişisel menfaat elde etmemiş, bu ülkenin emekçi halkına karşı suç işlemiştir. Kimsenin iktidar hesaplarıyla bu suçların üstünü örtmeye, kendince af ilan etmeye hakkı da yoktur haddine de değildir.

Türkiye’nin emekçi halkının kendinden çalınan her kuruşun hesabını sormaya, bir avuç sömürücüye peşkeş çekilmiş tüm varlıkları geriye almaya hakkı vardır. Emekçi halkın çıkarı devri sabıktan yanadır.

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Kasım 2021 tarihli 146. sayısında yayınlanmıştır.