İşçinin ekonomisi: Korona günlerinde kapitalizm ve sosyalizm

Korona günlerinde kapitalizm ve sosyalizm

Koronavirüs salgınının başladığı Çin’in Wuhan şehrinde 100 yaşındaki bir Çinli 24 Şubat’ta yattığı hastaneden 2 haftalık tedavi sonrasında iyileşerek taburcu oldu. Ölümcül virüs 100 yaşındaki adamı yenemedi ve bu tüm insanlığa umut verdi. Ancak kendini dünyanın hâkimi olarak gören emperyalist devletler salgın karşısında bir bir diz çöküyor. Kapitalist sistem tüm zayıflığını, akıl dışılığını ve ahlaksızlığını açıkça gözler önüne seriyor.

ABD’de Koronavirüs hastasına 33 bin dolar fatura!

Dünyanın süper gücü olduğunu söyleyen ABD, hızla artan vaka ve ölüm sayıları karşısında acz içine düşmüş durumda. Trump, hastalığa “Çin virüsü” diyerek halkı ırkçılıkla afyonlamaya çalışıyor. Ama nafile! Time dergisi, Massachusetts’te Danni Askini adlı bir hastanın test ve tedavi faturasının 34.927 dolar 43 sent tuttuğunu haber yaptı. Danni Askini’nin bir sağlık sigortası yokmuş ancak sigortası olanlar için de tedavi masrafları komplikasyon olup olmadığına bağlı olarak 10 bin dolarla 20 bin dolar arasında değişiyor. Yani virüsten kurtuluyorsunuz ama Amerikan kapitalizmi ocağınıza incir ağacı dikiyor.

Virüs geldi Avrupa değerleri bitti!

Avrupa Birliği de çok övündüğü “değerleri” hemen unutuverdi. Ne Avrupa ne Birlik kaldı! İtalya’da salgın yayılıp ölümler çoğalınca “her koyun kendi bacağından asılır” kuralı devreye sokuldu. Daha dün İtalya’nın borçlarını tahsil etmek için ülkenin üstüne çöreklenen Almanya kapıları İtalya’nın üzerine kapattı. Avrupa Birliği’nin bu süreçteki tek ortak kararı ise üçüncü ülkelerden AB’ye gelişi durdurmak ve ülkelerin bütçe açıklarını kısıtlayan kararlarını askıya almak oldu. Yani herkes sorununu kendi başına, parası yetmiyorsa borçlanarak çözsün dedi. Avrupa Birliği’ne yeni katılan ülkelerden Bulgaristan da AB’nin gerçek yüzünü acı şekilde gördü. Bulgaristan, AB’den tek bir maske dahi alamamaktan şikâyet ediyor ve tüm ihtiyaçlarını Çin’den ithalat yaparak karşılamaya çalışıyor.

En vahimi de bu durumu protesto etmek isteyenlere reva görülen muamele. Fransa’da doktorlar ve diğer sağlık çalışanları çalışma koşullarına ve salgınla mücadeleye yeterli kaynak ayrılmamasına karşı bir yürüyüşle seslerini yükseltmeye girişince polisin ağır saldırısına maruz kaldılar (yukarıdaki fotoğraf bunu gösteriyor). Avrupa emperyalizmini, uygarlığın, demokrasinin, insan haklarının ve refahın merkezi olarak belleyen sağlı sollu liberallerin (ve de AKP’nin!) yüzü kızarıyor mu?

Çin'de ÇKP bayrağı önünde aşı denemesinde gönüllü olan bir Halk Kurtuluş Ordusu askeri doktoru

Çin örneği: Ne kadar az kapitalizm o kadar iyi!

Herkes Çin’in salgını nasıl durduğunu soruyor. Çin’de sosyalizmin bunu başardığını iddia edecek değiliz. Zira Çin’de sosyalist devrimin kazanımlarından çok az şey kaldı. Ama net bir şekilde söyleyebileceğimiz şey şudur ki, Koronavirüse karşı ne kadar az kapitalizm o kadar iyi! Formül belli: çok sayıda test, etkili şekilde karantina uygulamak ve sosyal mesafeyi sağlamak. Bu formül herkesin elinde var ama neden her yerde aynı etkinlikte kullanılmıyor? Çünkü bu önlemleri etkin şekilde uygulamak piyasa ve kâr mantığı ile tamamen çelişiyor. Piyasa işleyişi, karantina koşullarında üretemeyen ve ürettiğini satamayan firmaların zarar etmesine ve bu firmalarda işten çıkarmalara, işçi ücretlerinde kesintilere neden olur. Diğer yandan ilaç, tıbbi malzeme, gıda üreten ve dağıtan şirketler ise ihya olurlar. Bu şirketler üretim kapasitelerini sınırlı tutma ve ürünleri yüksek fiyattan satma eğiliminde olurlar. Ayrıca kapitalist işletme, işçisini, eli ayağı tuttuğu sürece, hasta da olsa çalıştırma eğilimindedir. Bunun ilk aşamalarda salgının yayılmasında ne kadar etkili olduğu açık. Yani piyasa hem ekonomik faturayı emekçi halka yükler hem de salgına karşı mücadelede zaaf yaratır.

Şirketler ikna oluncaya kadar…

Tüm dünyada kapitalist devletler piyasaya müdahale ettiler ama önceliği ne hastaları kurtarmaya ne de emekçi halkın yükünü hafifletmeye verdiler. ABD, trilyon dolarlık bir şirket kurtarma paketini devreye soktu. Şimdi Kongre’den 2 trilyon doları aşan bir paket çıkıyor. AB ülkeleri de ardı ardına benzer paketleri açıkladılar. Erdoğan’ın paketinden de sermayeye 100 milyarlık teşvik çıktı. Çin de benzer önlemler aldı ve şirketlere ucuz kredi olanakları sundu. Ancak kapitalist dünyanın aksine hala güçlü bir kamu bankacılığına ve devlet sektörüne sahip olan Çin, toplumsal kaynakların salgınla mücadeleye seferber etmekte çok daha büyük bir başarı gösterdi. 10 günde tam teşekküllü hastane inşa etti! İtalyan hükümeti Fiat ve Ferrari’yi, ABD’de Trump, Ford ve General Motors’u otomotiv fabrikalarını solunum cihazı üretmek üzere dönüştürmeye “ikna” etmeye çalışırken Çin, çok daha hızlı bir şekilde telekomünikasyon, otomotiv, bilişim, petrokimya gibi farklı sektörlerde üretim yapan şirketleri tıbbi malzeme, maske ve solunum cihazı gibi ürünleri üretmek üzere seferber edebildi. Devlet fabrikalarını derhâl seferber etti, özel şirketleri de bu seferbelikte yer almaya zorladı. Çin bugün günde 110 milyon adet nitelikli maske üretme kapasitesine ulaşmış durumda.  

Kapitalistlerin şikâyet ettiği şey bizim kazanımımızdır

Kapitalist dünyanın işsizliğe karşı önerebildiği tek çözüm şirketlere teşvik vermek, ucuz kredi sağlamak ve sonrasında da işçilerin kaderini patronların insafına terk etmek! Ancak Çin’de 1949 sosyalist devriminin ardından işçi sınıfının kazandığı mutlak iş güvencesi büyük yaralar almış olsa da işçi atmak hâlâ kolay değil. Evet, işçiyi işten atmak hâlâ yasak değil. Fakat kapitalist dünyada işçi işten çıkartılır ve sonra mahkemede hakkını ararken Çin’de patronlar işten çıkartma yapmak için iş mahkemelerini işten çıkartmanın zaruri olduğu hususunda ikna etmek zorunda kalıyorlar. Çin’de yatırım yapan yabancı şirketlerin en büyük şikayetlerinden biri budur. Ancak onların şikâyeti bizim kazanımımızdır.

Koronavirüs gerçeği: İnsanlığın bekası sosyalizmde!

Küresel bir salgın ve kriz ortamında emperyalist dünya tel tel dökülürken fakir ama onurlu Küba da bambaşka bir tabloyu insanlığın önüne koyuyor. Küba’da da sosyalist devrim yarı yolda kaldı. Tek adada sosyalizm kurulamaz! Bu ülke de artık kapitalist restorasyon tehlikesi altında. Ama Küba’da da sosyalist devrimden ne kaldıysa, ki hâlâ çok şey var, insanlığın hizmetinde! Koronavirüs tespit edilen ve Karayipler’de denizin ortasında kalakalan bin yolculu İngiliz gemisine herkes ve tabii dünyanın en zengin ülkesi olan ABD kapılarını kapatırken Küba kucak açıyor ve yolcuların tedavisini üstleniyor. Kübalı doktorlar salgınla savaşmak için İtalya’ya uçuyor. 64 yaşındaki bir Kübalı doktor “biz de korkuyoruz ama devrimci bir görevimiz var” diyor. Devrimcilikle bu işin ne ilgisi var demeyin! Onlar “bir devrimci başkasına atılan tokadı kendi yüzünde hissedendir” diyen ve kendisi de bir doktor olan Che Guevara’nın öğrencileri! Dünya Koronavirüs salgınında can havliyle sosyalizmin kalıntılarına sarılmış durumda. Sosyalizmi tüm dünyada inşa etmenin bir ekonomik sistem tercihi değil insanlığın beka sorunu olduğunu daha açık ne gösterebilirdi! 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Nisan 2020 tarihli 127. sayısında yayınlanmıştır.