Ekonomik kriz kapıyı kırdı kıracak: Ya sermayenin iktidarıyla çöküş ya işçinin iktidarıyla çıkış!
Ekonomi baş aşağı gidişini sürdürüyor. AKP’nin hamaseti halkı cambaza baktırıyor, sermaye ise vatandaşı soymakla meşgul. Ya sermayenin kârlarını korumak uğruna tüm ülkenin uçuruma sürüklenmesi ya da Devrimci İşçi Partisi’nin dediği gibi fabrikaların ve bankaların devletin, devletin de işçinin olması... Türkiye giderek bu iki seçenekten başka bir alternatifin olmadığı çalkantılı bir sürece doğru ilerliyor.
AKP rekora doymuyor: enflasyon, işsizlik, dolar!
TÜİK enflasyon rakamlarını açıkladı. Buna göre 2016 yılında enflasyon 8,53 artarak Merkez Bankası’nın hedeflediği yüzde 7,6’nın çok üzerinde gerçekleşti. Üretici fiyatlarındaki artış ise yüzde 9,94 ile çift haneye dayanmış durumda. Üretici fiyatlarındaki artış hem petrol hem de dövizdeki artışın maliyetlere yansımasından kaynaklanıyor ve önümüzdeki dönemde tüketici fiyatlarının daha da artacağına işaret ediyor.
Daha önce açıklanan büyüme ve işsizlik rakamları da 2017’ye ekonomik küçülme ile girilmekte olduğuna işaret ediyordu. TÜİK’in istatistik yöntemlerini iktidarı rahatlatacak şekilde değiştirmesine rağmen son çeyrekte küçülme yüzde 1,8 olarak ölçülmüş, işsizlik ise yüzde birlik artışla 11,3 seviyesine yükselerek rekor kırmıştı. Resmi genç işsizlik rakamı ise yüzde 20. 2016 yılında yedek iş gücü ordusuna 400 bin kişi katıldı. İşsiz ordusunun sayısı 3 buçuk milyona ulaştı. Gerçek işsizlik oranları ise resmi işsizlik oranlarından, umudunu keserek iş aramayı bırakanları kapsamadığı için çok daha fazla.
Tüm bu verilerin üstüne yüksek enflasyon oranları açıklanınca, bir de üstüne Başbakan Binali Yıldırım, OHAL’in 3 ay daha uzatılacağını duyurunca döviz de uçuşa geçti ve 3,60 seviyesine dayandı. Finansal kesim dışındaki firmaların Ekim döneminde net döviz açığının 212,6 milyara yükseldiğinin açıklanması ise özel sektörde alarm zillerinin çaldığını gösteriyor. Kriz kapıyı iyice zorlamaya başladı.
Komplo varsa baş komplocular iktidarda
Erdoğan ve AKP iktidarı sürekli lobilerden bahsediyor ve Türkiye’ye komplolar kurulmakta olduğundan dem vuruyor. Ama artık bu açıklamalar da kimseyi inandırmıyor. Somut veriler ortaya konduğunda insan bunlar da mı komplo sorusunu sormadan edemiyor. Kaldı ki eğer komplo ise en büyük komplocunun bizzat iktidar ve iktidarı destekleyen çevreler olduğu ortaya çıkıyor.
En son tasarruf yapmak niyetiyle yaz kış saati uygulamasını terk eden AKP iktidarı Elektrik Mühendisleri Odası’nın açıkladığı rakamlara göre sadece konutlarda yüzde 11,4 oranında elektrik tüketiminin artmasına ve 68 milyon lira değerinde fazladan harcama yapılmasına neden oldu. Tabii ki vatandaşın harcamasının artması elektrik üretim ve dağıtım sektörünü parsellemiş patronların kâr hanesine yazıldı.
Dövizle imanın kimde olduğu belli olmaz: İslami bankalar dolara döndü!
Dolar bozdurma kampanyalarının, parababalarının ucuz dövizleri piyasadantoplamasıyla sonuçlandığını rakamlarla ortaya koymuştuk. Merkez Bankası haftalık verileri yayınlamaya devam ediyor ve gidişatın aynı yönde olduğunu görüyoruz. Üstelik döviz mevduatlarındaki artışta İslami Katılım Bankaları liderliği ele almış gözüküyor. 16-23 Aralık haftasındaki verilere göre normal bankaların yabancı mevduat hesaplarında yüzde 0,27’lik azalma olmasına rağmen İslami Bankalar son 5 haftada ortalama 604 milyon son haftada ise 152 milyon lira karşılığı döviz mevduatlarını arttırarak dövizi ayakta tutmayı başardı. Daha önce İslami kesimin dolar bozdurup Avro alarak hem vatanperverlik kisvesine bürünüp hem de kârları cebe indirdiğinden bahsetmiştik. Son dönemde döviz kampanyalarının popülerliği azalınca yeniden dolara döndüklerini görüyoruz. İslami Katılım Bankaları’nda yabancı para mevduatı olan şirketlerin Avro hesaplarında yüzde 2,20 azalışa karşılık dolar mevduatlarında gözlemlenen yüzde 2,89’luk artış son derece çarpıcı. Dolar da son olarak 3,60 sınırına dayandığına göre döviz lobisi kim oluyormuş?
Patronları ve iktidarlarını gemiden atmanın zamanı geldi de geçiyor
Ama AKP iktidarına bakarsanız döviz spekülasyonları, elektrik vurgunlarının bir önemi yok. Onlara göre ekonominin dengesini bozan asgari ücrettir. Ekonomide tüm bu gelişmeler yaşanırken işçiye 1.404 lira asgari ücretin reva görüldüğünü bunun 100 lirasının zorunlu BES ile geriye alınacağını da enflasyonun artışından en başta işçinin mutfağının etkileneceğini de kayda geçmeliyiz. Eğer işçiye açlık sınırının üstünde asgari ücret verilirse maazallah ekonomi batar!
Devrimci İşçi Partisi ısrarla döviz yasaklansın, borsa kapatılsın diyerek, bankaların ve kilit sanayi dallarının derhal, tazminatsız ve işçi denetiminde kamulaştırılmasını savunurken bazı işçi dostlarımız iyi de bu önlemler kriz çıkartmaz mı diye soruyorlar. Biz de işte gerçekler ortada diyoruz. Patron tabii ki asgari ücretin, ekonominin dengesini bozduğunu söyleyecek, kendi aşırı kârlarının değil. Döviz biriktiren parababaları da döviz piyasasına kontrol uygularsanız kriz olur diyecekler tabii ki. Patronlar hep aynı gemide olduğumuzu söyleyecekler ki onlar batarsa hepimizin batacağına bizi inandırabilsinler. Halbuki patronlar ekonomiyi yönlendirdiği için batıyoruz ve onlar her zaman fareler gibi gemiyi terk etmek üzere sürat teknelerini hazır tutuyorlar. Devrimci İşçi Partisi hem gemiyi işçilerin kontrol etmesini sağlamak hem de patronların gemiyi batırıp kaçmalarını engellemek için dövizin yasaklanmasını ve borsanın kapatılmasını, bankaların ve kilit sanayinin kamulaştırmasını Türkiye’nin Gümrük Birliği’nden çıkmasını ve ticareti emekçi halkın çıkarına kontrol altına almayı savunuyor. Bu radikal önlemler alınmazsa sermaye ve onun hükümetinin Türkiye’yi krize sürüklemesi ve bu krizin bedelinin işçi sınıfı ve emekçiler tarafından ödenmesi engellenemez!
Devrimci İşçi Partisi diyor ki: Fabrikalar bankalar devletin! Devlet işçinin!
Piyasa anarşisine karşı planlama:
· Özelleştirilen tüm kamu işletmeleri işçi denetiminde ve tazminatsız yeniden kamulaştırılsın!
· AKP’nin hamaseti değil işçi emekçinin siyaseti: Dolar yasaklansın!
· Türkiye Gümrük Birliği’nden çıksın! AB’ye hayır!
· Borsa kapatılsın! Sermaye hareketlerine devlet kontrolü! Sıcak paranın değil alın terinin hâkim olduğu bir ekonomi!
· Çalışma hakkı dokunulmazdır: İşçi simsarlığı büroları kapatılsın! Kiralık işçilik, taşeron ve esnek çalıştırma yasaklansın! Tüm işçi ve emekçilere iş güvencesi!
· Bankalar kamulaştırılsın! Emekçi halkın borçları silinsin! Tek bir devlet bankası!
· Modern tefeciliğe son! Ne düşük ne yüksek faiz! Faizsiz düzen!
· Emekçi halkın programını uygulamak için işçi emekçi hükümeti!
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Ocak 2017 tarihli 87. sayısında yayınlanmıştır.