100 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefinin gerçek yüzü: Ticaret hacmi artacak ama Türkiye kaybedecek ABD kazanacak! “Kazan kazan” yok emperyalist dayatma var!

ABD Başkanı Trump ile Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD’de imzaladığı Boeing uçakları alımı, sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) alımı gibi konuları içeren ticari anlaşmalar iktidar medyası tarafından bir başarı hikayesi olarak sunuluyor. “Kazan kazan” ilkesinden bahsediliyor, ama bakınca durum hiç de öyle gözükmüyor. Eşit tarafların ticareti değil emperyalizmin tek taraflı dayatmaları söz konusu.
ABD’den uçak alımları yıllık 8 milyar dolara LNG ithalatı ise 2 milyar dolara patlayacak!
Türkiye-ABD ticaret hacminin 30 milyar dolardan 100 milyara dolara çıkartılması hedefinden dem vurularak yapılan övgülerin altı boş. Çünkü yapılan anlaşmalarla ticaret hacmi ABD ile hemen hemen dengede olan dış ticaret (ABD’ye ihracat 16,3 milyar dolar; ithalat 16,2 milyar dolar!) ABD lehine Türkiye aleyhine bozulacak. Boeing alımlarının yıllık 8 milyar dolarlık, LNG ithalatının ise 2 milyar dolarlık ithalat artışına neden olacağı öngörülüyor. Türkiye’nin ithalatındaki artışı karşılayacak şekilde Türkiye’nin ABD’ye yönelik ihracatının arttırılmasına dair herhangi bir anlaşma yok! ABD ile yapılan nükleer enerji anlaşmasının ayrıntıları ise meçhul. Rusya ile yürütülen Akkuyu nükleer santral yatırımının akıbeti belirsiz ve ABD’nin bu yatırımın çürütülmesi için elinden geleni yapacağından ise kuşku duymamak gerek. Gerek LNG anlaşmasının gerekse de nükleer enerji anlaşmasının Rusya’dan ve İran’dan yapılan enerji ithalatının azaltılmasını öngördüğü dolayısıyla maliyetlerin artmasına neden olabileceği öngörülüyor.
22 milyar dolarlık cari açığa 10 milyar dolarlık ek yük! Cari açığın ve dış borcun faturasını yine emekçi halk ödeyecek!
Orta Vadeli Program’da 2025 yılının 22,5 milyar dolarlık cari açıkla kapatılması, 2026’da da aynı miktarda bir cari açık verilmesi öngörülüyordu. Yani Türkiye’ye giren döviz miktarıyla çıkan arasındaki fark bu kadar olacak. Şimdi ABD’yle yapılan anlaşmalar bu rakamın neredeyse yarısı kadar ek yük yüklüyor. Cari açığın artması demek Türkiye’nin daha fazla dış borçlanmaya gitmesi, faiz yükünün artması, Merkez Bankası rezervlerinin harcanması anlamına geliyor. Türkiye’nin hali hazırda dış borç stoku 547 milyar dolar. Bir yıl ve daha az vadeli kısa vadeli dış borç ise 223 milyar dolar! Orta Vadeli Program’da enflasyondan işsizliğe karşı her şeyin düzeleceğine dair pembe vaatler varken faiz ödemeleri için durum tam tersi. Devlet bütçesindeki kara delik olan faiz ödemelerinin 1,5 kat artacağı ve faiz ödemelerinin milli gelire oranının yüzde 3,5 seviyesinin altına inmeyeceği kabul ediliyor. Tabii emperyalist para babaları akbaba gibi alacaklarının peşinde olduğu için iktidar bu konuda halka anlattığı masalları anlatamıyor. Tüm bunlar emekçi halka Türk lirasının değer kaybı, enflasyon ve hayat pahalılığındaki artış, ağırlaşan vergiler olarak geri dönecek!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ekim 2025 tarihli 193. sayısında yayınlanmıştır.