Fransa ayakta

10 Eylül 2025 günü, Fransa’da uzun süredir hazırlanmakta olan kitlesel bir eyleme sahne oldu. “Bloquons tout/Her şeyi durduralım” adlı eylemde grevler, tüketim boykotu, kitlesel gösteriler ve yol kesmeler yer aldı. En az 295 kişinin gözaltına alındığı eylemlerde, polis ülke çapında yoğun biçimde gaz bombası kullanarak, sert saldırılar gerçekleştirdi. Bazı durumlarda okul girişini kapatarak eyleme destek veren liseli öğrencilere karşı polisin gözyaşı bombası kullanması halkın tepkisiyle karşılaşırken, bir dizi şehirlerarası otoyol da lastikler yakılmak suretiyle kapatıldı.
Sarı Yeleklilere benzer bir bileşim tarafından örgütlenen eylemler, medyanın “aşırı sağ kaynaklı” propagandasına rağmen eskisine oranla daha sol ağırlıklı gerçekleşti. Ağustos ayının ortasında eyleme destek verenler arasında yapılan bir ankete göre katılımcıların %70’i en son seçimde Jean-Luc Mélenchon’un sol partisine oy vermişken, mevcut cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a oy verenler %2 ve Marine Le Pen’in ön-faşist partisine oy verenler %3 oranında kalıyordu. Aynı ankette, eylemde dile getirilen taleplerin Sarı Yelekliler döneminin ekonomi ağırlıklı taleplerine oranla daha politik olduğu da aktarılıyor.
Eylemler, aslında Fransa’da son iki yıldır işçi sınıfına yapılan saldırıların ve bunun sonucunda yaşanan siyasi çalkantıların bir devamı. Halka karşı açtığı savaşı “Artık bolluk dönemi bitti” diyerek açıklayan Macron, son iki yılda beş farklı başbakan atamak zorunda kaldı. Devletin borçları artık dayanılmaz boyutta diyerek, bütçe açığını kapatma sorumluluğunu işçi sınıfının sırtına yüklemenin farklı “yaratıcı” yöntemlerini arayan bu başbakanlar arasında François Bayrou, başka uygulamaların yanında paskalya bayramı ve faşizme karşı zafer gününü tatil olmaktan çıkarmayı önermesiyle 10 Eylül eylemlerinin tetikleyicisi olmuştu. Bütçe dengeleme konusundaki geniş yaratıcı ufukları zenginleri vergilendirmek gibi araçları kapsayamayan bu başbakanlar zincirinin son halkası da 9 Eylül gününde Macron’un atamasıyla göreve gelen eski savunma bakanı Sébastien Lecornu oldu. İşte bu atamanın hemen sonrasında yapılan kitlesel eylemde atılan “Bizleri savaşa sürükleyen kapitalist aygıtı durdurun” sloganı tam da bu nedenle içinde bulunduğumuz dönemi tanımlayan faşizm ve dünya savaşı ile devrimin karşı karşıya gelişini en güzel biçimde özetlemiş oluyor.