Fransa’nın karmaşık denklemi

 Fransa’nın karmaşık denklemi

Gerçek’in notu: 

Bundan yaklaşık üç ay önce, Fransa’da parlamento seçimlerinin iki turu (12 Haziran ve 19 Haziran) arasında, Gerçek sitesinde bir yazı yayınladık: “Fransa: Önemli Bir Test” (https://gercekgazetesi1.net/uluslararasi/fransa-onemli-bir-test). Söz konusu test şuydu. Nisan ayında yapılmış olan cumhurbaşkanı seçiminde ön-faşist aday Marine Le Pen, ikinci turda birçok seçim bölgesinde, solda yer alan ve ilk turda kendisinin pek az farkla arkasında kalmış olan Jean-Luc Mélenchon’a verilen oyların önemli bir kısmını almıştı. Üstelik Mélenchon ilk turun akşamı “Marine Le Pen’e tek bir oy yok!” diye bir açıklama yaptığı halde. Parlamento seçimlerinde ise Mélenchon’un etrafında toplanmış olan Nupes adlı sol partiler ittifakı Le Pen’in Ulusal Derleniş partisine göre daha başarılı olmuştu. Sorduğumuz soru şuydu: Şimdi de Marine Le Pen’in ilk turda kaybettiği seçim bölgelerinde onun oyları Mélenchon’a gidecek miydi? Bu neyin testi idi? Şayet soldan ön-faşizme oy gidiyor ama tersi olmuyorsa bu, ön-faşizme oy verenlerin ideolojik olarak faşist fikirler etrafında konsolide olduğunu gösterecekti. Tersine, oy geçişkenliği Le Pen’den Mélenchon’a doğru da gerçekleşirse bu, Le Pen’e oy veren işçi ve emekçilerin sola da açık olduğunu ortaya koyacaktı.

Yusuf Günay tam da bu konuyu ele alan bir yazıyı kaleme aldı ve gazetemize iletti.  Yazıda parlamento seçiminde bizlerin gözünden böyle bir hesaplama yapmanın güçlüğü teslim ediliyor ama uzman kuruluşların bu konuda yaptığı bir araştırmanın verileri kullanılarak ikinci turda her iki yönde (yani hem bizim önümüze koymuş olduğumuz Le Pen’den Mélenchon’a hem de ters yönde) oy akışları oransal olarak veriliyor. Okur yazıda bu konudaki istatistikleri okuyacak. Biz sadece şu kadarını söyleyelim: Elde edilen sonuçlar, Le Pen seçmeni ile sol ittifak seçmeni arasında eşit düzeyde bir oy geçişkenliği olduğunu ortaya koyuyor. Yani bizim hipotezimiz doğrulanıyor: Güçlü ve sınıf mücadelesine yaslanan bir sol akım, faşizmin panzehiridir.

İtalya’da yeni yapılan seçimden faşist bir başbakan çıkmasından İsveç’te faşistlerin ülkenin ikinci partisi haline gelmesineİspanya’da Francocu faşist Vox’un yükselişinden İngiltere’de II. Elizabeth ölmüşken ikinci Margaret Thatcher’ın başbakan koltuğuna oturuşuna, Avrupa yepyeni bir döneme giriyor. Ukrayna savaşı durumu iyice karmaşık hale getiriyor. Enerji ve gıda fiyatlarının Avrupa çapında bir “hoşnutsuzluk kışı” ile sonuçlanacağına hemen hemen kesin gözüyle bakabiliriz. Fransa bu tablo içinde diğerlerinden farklı bazı eğilimler gösteriyor. Fransa seçimlerinin üzerinden zaman geçmiş olsa da tüm bunları ortaya koymak ve üzerinde düşünmeye fırsat yaratmak bakımından, Yusuf Günay’ın yazısını siz okurlarımıza sunuyoruz. 

***

 

19 Haziran’da gerçekleşen Fransa meclis seçimlerinin ikinci turunun en dikkat çekici iki olgusu, %46.23 ile rekor düzeyde düşük bir katılım yaşanması ve Le Pen’in Ulusal Derleniş (RN) partisinin 89 milletvekili çıkararak beklentilerin çok üzerinde bir başarı sağlaması oldu.  Birbiriyle ilişkili bu iki olgunun nedenlerine eğilmek seçim sonuçlarını ve onun da ötesinde Fransa siyasetindeki gelecek döneme ilişkin muhtemel gelişmeleri anlamamız açısından kritik bir önem taşıyor.  

12 Haziran’daki meclis seçimlerinin ilk turundan önce kurulan Boyun Eğmeyen Fransa (FI), Sosyalist Parti, Fransız Komünist Partisi (FKP) ve Yeşiller (EELV) ittifakından oluşan Nupes (Ekolojik ve Toplumsal Yeni Halk Birliği) bloğu, Macron’un partisi ve onunla ittifak yapan partilerin oluşturduğu Ensemble (Birlikte) koalisyonu karşısında ana muhalefet konumuna yükseldi. Nupes’in Macron’u zorlayacak bir güç olarak ortaya çıkması karşısında Macron bloğu, birinci tur öncesinde RN ile Nupes’i “aşırılar” diye tanımlayarak Nupes ile aşırı sağı eşitleyen bir söyleme başvurdu.  2017 ve 2022 Cumhurbaşkanlığı (CB) seçimlerinde Le Pen'e karşı seçimi kazanarak Cumhurbaşkanı olmasını sağlayan ve bu iki seçimde de Nupes’de yer alan partilerin de desteğini sağlamak için büyük bir şevkle sarıldığı Le Pen’e karşı   klasik "Cumhuriyetçi Cephe" söylemi, sol (Nupes) bir iktidar alternatifi olduğunda bir anda tuzla buz oldu. Nitekim Macron, birinci turdan sonra yaptığı konuşmada Nupes ve RN adaylarının ikinci tura kaldığı seçim bölgelerindepartisinin nasıl bir tutum alacağına dair tek bir söz dahi etmeyerek  sol ittifakın yükselişini engellemenin temel hedefi olduğunu göstermiştir.

 

Bu noktada kısa bir parantez açarak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda Boyun Eğmeyen Fransa dışında Nupes’te yer alan tüm partilerin Le Pen’e karşı Macron’u desteklediğini ve Boyun Eğmeyen Fransa’nın ise ikinci turda "Le Pen’e tek bir oy dahi yok" diyerek Macron’a oy verilmesini engellemediğini hatırlatalım. Macron’un sözü edilen konuşmasında Le Pen’e tek bir oy yok bile yok dememesi, Macron’un Cumhuriyetçi Cephe söyleminin, sol yükselmediği takdirde geçerli bir politik aldatmaca olduğunu sadece iki ay içinde kanıtlamıştır.

Macron'un meclis seçimlerinde Nupes’in yenilgisini her şeyin önünde tutarak kendi seçmenini Le Pen'e karşı mobilize etmemesi, katılım oranını RN lehine düşürerek göz göre göre RN'nin beklenmeyen bir başarı kazanmasını sağlamakla kalmadı, kendisinin de meclisteki mutlak çoğunluğu kaybetmesinde etkili oldu. Macron’un bu ölümcül hamlesinin bir anda ortaya çıkmadığını, 2017’den beri aşırı sağ söylemleri normalleştirme stratejisiyle (Nazi işbirlikçisi faşist Pétain’e iyi bir askerdi dediği düşünüldüğünde normalleştirme bile hafif kalıyor) uyumlu olduğunu kaydetmek gerekir.

Partilerin seçmen bileşimi

Le Pen'in başarısının ve bununla da ilişkili olarak Nupes'in 142 milletvekili ile beklenilenin altında (oy potansiyelinin alt eşiğinde) milletvekiline sahip olmasının diğer bir nedeni, Nupes'in kendi seçmenini ilk turda olduğu gibi ikinci turda da yeterince mobilize edememesi yatıyor. Nupes seçmeni ağırlıklı olarak 18-34 yaş arasındaki genç seçmenlerden, Macron bloğu ise ağırlıklı 65 yaş üzeri seçmenlerden oluşuyor. Bu durum CB seçiminin ilk turunda Boyun Eğmeyen Fransa lideri Mélenchon ve Macron seçmenlerinin yaş profilinde de apaçık görülmektedir. 

Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda 18-24 yaş aralığındaki seçmenin %31’i Mélenchon’a %20’si Macron’a; 25-34 yaş aralığındaki seçmenin ise %34’ü Mélenchon’a, %23’ü Macron’a oy verirken; daha ileri yaş gruplarına gidildikçe Mélenchon’un oyu giderek düşerken Macron’un oyu ise giderek artmıştır. Öyle ki 70 yaş üzeri seçmende Macron’un oyu %41’e kadar çıkarken, Mélenchon %9’a kadar düşmüştür. Fakat CB seçiminin ilk turunda en düşük katılımı gençler gösterirken, yaş düzeyi arttıkça seçime katılım da ciddi şekilde artmıştır. Bunun sonucunda CB seçimlerinde en fazla katılım gösteren ileri yaş gruplarından en çok oyu alması, Macron’a büyük bir avantaj sağlamış oldu.

Bu tablo, meclis seçimlerinin iki turunda da geçerli oldu.  Seçimlerin ilk turunda 18-24 yaş arası seçmenin %69’u, ikinci turunda ise %71’i oy kullanmazken; 70 yaş ve üzeri seçmenin ise ilk turda %31’i, ikinci turda %34’ü oy kullanmadı. Diğer bir deyişle, 18-24 yaş grubunun ilk iki turda sırayla %31 ve %29’u sandığa giderken 70 yaş ve üzeri seçmenin ise aynı sırayla %69 ve %66’sı sandığa gitmiştir. Bu iki yaş grubu arasında katılım düzeyi açısından tam bir uçurum vardır. CB seçiminde olduğu gibi meclis seçimlerinde de yaş düzeyi artıkça katılım artmış, Macron’un oy desteği da yaş düzeyiyle orantılı olarak artmıştır. Böylece Macron’un partisi, meclis seçimlerinde de en fazla katılım gösteren ileri yaş gruplarından en çok oyu almanın avantajını yaşamıştır. Bu durumun tam tersi ise Nupes için geçerli olmuştur; En çok oy aldığı 18-24 ve 25-34 yaş arası yaş grubu, yukarıdaki 18-24 yaş grubunda da görüleceği gibi seçime katılım oranı en düşük gruplardır.

Gelir düzeylerine göre bakıldığında ise aylık geliri 1250 Euro’nun altında olanlar %64 ile en yüksek oranda sandığa gitmeyen gelir grubunu oluştururken gelir düzeyi arttıkça katılım artmaktadır. Mesleki düzleme göre yapılan bir sınıflandırma çok daha çarpıcı bir veriyi ortaya koymaktadır: İşçilerin %67’si seçime katılmayarak seçime katılım düzeyi en düşük olan mesleki grubu oluştururken buna karşın emekliler ise katılım düzeyi en yüksek grup olmuş, emeklilerin sadece %35’i sandığa gitmemiştir. Mesleki sınıflandırmanın, emeklilerin tamamını işçi sınıfı dışında tutarak sınıfsal oy dağılımını eksik bir şekilde gösterdiği (diğer mesleki kategoriler de bu eksiklikten muaf değildir) açıktır. Ancak bu eksiklik, bu verilerin sunduğu temel bir gerçek olan işçi sınıfının büyük bir kesiminin sandıktan uzak durduğu gerçeğini değiştirmez. İşçi sınıfının seçime katılım düzeyi en düşük olan sınıf olması, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turu ile de örtüşmektedir. Cumhurbaşkanlığı seçimindeki katılım her zaman olduğu gibi meclis seçimlerinin çok üzerinde olsa da işçiler %67 seçime katılım oranı ile en düşük katılımı gösterirken emekliler ise %81 ile en yüksek katılım oranına sahiptir.

Tüm bunlara karşın Nupes’in dar bölge sisteminin azizliğine uğrayarak birçok seçim bölgesini çok küçük farklarla kaybettiğini de belirtmek gerekir.  Hatta Mélenchon, seçim sonrası yaptığı kapsamlı bir değerlendirmede sadece %1,5’luk daha fazla bir oy ile Nupes’in mutlak çoğunluğu elde edebileceğini ifade ediyor.

Aşırı sağ ile sol arasında oy geçişkenliği 

Seçimle ilgili diğer çarpıcı bir olgu, ikinci turda Nupes seçmeni ile Le Pen seçmeni arasındaki oy geçişliliğidir. İpsos’un birçok yayın organında atıfta bulunulan araştırmasına göre, ikinci turda Nupes-Ensemble (Macron bloğu) çekişmesinin yaşandığı 271 seçim bölgesinde ilk turda Le Pen’e oy veren seçmeninin %30’u Nupes’e %18’i ise Ensemble’e oy vermiştir. Bu araştırmadan daha farklı bulgular ortaya koyan başka bir çalışmaya göre RN-Ensemble çekişmesinde ilk turda Nupes’e oy veren seçmenin %24’ü RN’ye oy verirken; Nupes-Ensemble çekişmesinde ise ilk turda RN’ye oy veren seçmenin, ilk araştırmaya göre daha düşük bir oranda, %24’ü ikinci turda Nupes seçmenine oy vermiştir.[1]  Le Pen seçmeninin ikinci turda Nupes’e daha az oy verdiğini gösteren ikinci araştırmanın sonuçlarını kabul ettiğimizde dahi Le Pen seçmeni ile sol ittifak seçmeni arasında eşit düzeyde bir oy geçişkenliği vardır.

Bu oy geçişkenliğinin nedenlerinin ayrıca incelenmesi gereklidir. Bu bakımdan Le Pen seçmeninin Nupes’e yönelen kesimlerinin oy verme davranışında, sol ittifakın politikalarına duyulan yakınlığın mı yoksa Macron’a duyulan öfkenin mi temel rol oynadığı önemli bir sorudur.  Öte yandan Le Pen seçmeninin, en düşük oranı veri aldığımızda dahi %24’lük bir kesiminin sol ittifaka oy vermesi, aşırı sağın kendi seçmeni üzerinde ideolojik konsolidasyonu sağlamanın çok uzağında olduğunu gösterir. 

Sonuç olarak meclis seçimlerinde CB seçimlerine göre her zaman çok daha düşük bir katılım olmakla birlikte hem gençlerin hem de işçilerin katılım düzeyinin düşüklüğü açısından bir süreklilik vardır. 2022 yılındaki her iki seçimde de 2017’deki seçimlere göre katılımda ciddi bir düşüş yaşandığı sol açısından hem gençleri hem işçileri mobilize etmekte ciddi bir sorun yaşandığı sadece CB seçimlerinin ilk turunda değil seçim sonrası sol ittifakın yarattığı heyecana rağmen meclis seçimlerinde de ortaya çıkmıştır. 

Fransa’da da dünyanın birçok yerinde olduğu gibi solun neoliberal politikalara teslimiyetinin işçi sınıfının aşırı sağ partilere kaymasına neden olduğu tartışılmaz bir olgudur. Fakat işçi sınıfının seçime katılım düzeyinin düşüklüğü aşırı sağ partilere destek vermeyen azımsanamayacak düzeyde bir işçi sınıfı da olduğunu ortaya koyuyor. Bu depolitizasyon da aşırı sağın güçlenmesinde temel bir etkendir. Solun bu kesimleri politize etmede göstereceği başarı, aşırı sağın gerilemesinde tayin edici olacaktır.

Nupes’in önemi ve sınırları

Bununla birlikte Nupes, milletvekili sayısını Nupes içinde yer alan partilerin 2017’deki meclis seçimlerindeki sayının iki katına 142 milletvekiline çıkarmıştır. Sosyalist Parti ve Yeşiller; iki ay önceki CB seçimlerindeki politik çizgilerine göre Boyun Eğmeyen Fransa’nın damgasını vurduğu, oldukça radikal sayılabilecek ortak programı kabul etmişlerdir. Nupes’in programı; emeklilik yaşının 62’den 60’a düşürülmesi, asgari ücretin 1500 Avro’ya çıkarılması, kaldırılan servet vergisinin geri getirilmesi, temel ihtiyaç maddelerinde fiyatların dondurulması, ekolojik planlama gibi öğeleri içerir.  Nupes’in milletvekili sayısındaki bu artışın, neoliberalizme karşı ve Avrupa Birliği’ni karşısına alan[2]  bir programla sağlanması özel bir önem taşır. 

Seçim sonrası gelişmelere bakıldığında Nupes, emeklilik yaşının artırılmasına karşı çıkışı ve asgari ücretlerde ciddi artışlara gidilmesi gibi temel mücadele alanlarında seçim programına sahip çıkmayı sürdürmesiyle meclisteki tek muhalefet odağı konumundadır. Bu bağlamda Nupes’in son dönemde başlatmış olduğu süper kârları vergilendirme kampanyası da söz edilmeye değer önemli bir girişimdir.  Buna karşılık Le Pen, kendi kullandığı ifade ile sorumlu muhalefet kılıfı altında Macron’un neoliberal programına karşı çıkmayarak sistem açısından daha da makul bir konuma gelmeyi hedefliyor. Örneğin Nupes’in asgari ücretin 1500 Avro’ya çıkarılması yasa teklifine Le Pen, Macron gibi karşı çıkarak teklifin reddedilmesinde etkili oldu. Macron cephesinde ise meclis başkan yardımcılığı seçimlerinde Le Pen’e açık bir destek verildi ve 6 meclis başkanlığından 2’sini RN’nin adayının kazanması sağlanarak aşırı sağı normalleştirme süreci çok daha ileri boyuta taşındı. RN’nin iki adayının, meclis başkan yardımcılığına RN’nin sadece 89 milletvekili olmasına rağmen 290 ve 284 oy alarak seçilmesi bunu kanıtlıyor.

Seçim sonrasına ilişkin bu gelişmeler, Macron ile Le Pen’in neoliberal politikalara bağlılıkla buluştuğunu gösteriyor. Macron’un partisi ise meclis başkan yardımcısı seçiminde gördüğümüz üzere Nupes’e karşı Le Pen ile örtük ittifaklardan kaçınmadığını ortaya koyuyor. Macron ve Le Pen’e karşı en kararlı muhalefeti ise Nupes oluşturuyor.

Ekonomik krizin derinleştiği ve gelgitli siyasi gelişmelerin yaşandığı bir ortam, Fransa’da parlamento içi dinamikleri çok aşan sarsıcı sonuçlar doğurma potansiyeline sahiptir. Covid öncesi dönemde Macron’un iki yıllık başkanlığındaki kısa sürede önce Sarı Yelekliler isyanını ve ardından emeklilik yasasına karşı büyük kitlesel seferberliği hatırladığımızda Fransa gibi dinamik bir toplumda, önümüzdeki dönemde parlamento içi denklemi alt üst edecek büyük toplumsal mücadelelerin yaşanması hiç azımsanmayacak bir olasılıktır. 

Böyle kitlesel mücadelelerin; doğası ve bileşimine de bağlı olarak sadece Macron ve Le Pen’in partileri üzerinde değil ona karşı en etkin muhalefet odağı olan Nupes üzerinde de sarsıcı etkiler yaratması beklenmelidir. Bu etkiler üzerine öngörüde bulunmak, bu türden toplumsal patlamaların dinamik karakteri gereği çok zordur ve kaçınılmaz olarak spekülatif bir nitelik taşıyacaktır. Bu nedenle sadece gerçekleşmesinin güçlü olduğunu düşündüğümüz şu olasılığa işaret etmekle yetineceğiz.  Büyük kitlesel mücadelelerin yaşanması durumunda dört partiden oluşan gevşek bir blok olan Nupes’in iç bütünlüğünü koruması ve dağılmaması çok zordur. Bu dağılmanın, nasıl bir seyir izleyeceği -örneğin belirli partilerin kopuşu biçiminde mi yoksa partilerin kendi içlerinde bölünmelerle yeni hareket ve partilerin ortaya çıkması yoluyla mı olacağı- ucu açık bir sorudur. Belirsizliğin ötesinde kesin olan bir şey vardır: Avrupa’da solun büyük bir durgunluk içinde olduğu ve faşizmin güçlendiği bir dönemde, Fransa’da büyük kitle mücadelelerine öncülük edecek bir partinin, sadece Fransa’nın değil tüm Avrupa’nın politik dengelerini değiştireceğidir.

 

 


[1] Araştırmanın 8. ve 11. sayfalarındaki tablolarda, Nupes ile Le Pen seçmeni arasındaki eşit orandaki oy geçişkenliği görülebilir.

[2] Avrupa Birliği taraftarı olan Sosyalist Parti ve Yeşiller, Avrupa Birliği ile çelişmesi halinde Nupes’in programının uygulanacağını dahi kabul etmişlerdir.