Kılıçdaroğlu’ndan utanç verici görüşme: “Yerli ve Milli” terör zirvesi yapıldı!

CHP’den hâlâ umudu olanlara, “demokratik” kazanımlar bekleyenlere büyük bir ders daha!

CHP lideri Kılıçdaroğlu, daha Ankara katliamı kayıplarının parçalanmış bedenleri soğumadan, kanları kurumadan hükümetin sorumluluğu olmadığını ilan eden kukla başbakan Davutoğlu’nun “terör zirvesi” davetine icabet ederek ayağına kadar gitti. Demirtaş’ın deyişiyle “stajyer başbakan” pişkinliğin sınırlarını zorlayarak HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ı suçlayarak açıkça hedef göstermiş, bununla da yetinmeyip “terör zirvesi”ne Bahçeli ve Kılıçdaroğlu’nu davet edip Demirtaş’ı açıkça yok saymıştı. İşte Kılıçdaroğlu bu tabloya rağmen ve kendi partisinden bir dizi insan da aynı katliamda yok edilmiş, yaralanmışken Kaçak Saray’ın yaveri ile bir araya gelme onursuzluğunu gösterdi. Bu ziyareti de “terörü bitirmek için her şeye açığız” diyerek gerekçelendirmeye çalıştı.

Kimse bu korkunç tabloya ve Davutoğlu’nun yüzsüz ve ikiyüzlü tavrına rağmen onunla görüşen Kılıçdaroğlu’nun saf olduğunu, iyi niyetli olduğunu iddia etmesin! Tavır ve niyet çok açıktır. Kılıçdaroğlu milliyetçi oyları kapma hesabı ile ve 1 Kasım sonrasında olası bir AKP-CHP koalisyonunun ön hazırlıkları için oraya gitmiştir. Yani kan ve vahşet üzerine oynanan oyuna can atarcasına katılmıştır.  Zaten bunun sinyalini de, Erdoğan’ın “yerli ve milli” milletvekili sözlerine vermiş olduğu aynı kalitedeki(!) “Şimdi milliyetçilik lafları yapıyorlar. Açık ve net söylüyorum, milli ve yerli olacakmış, milli ve yerli olan tek parti, kurucu parti CHP’dir.” (http://www.imctv.com.tr/kilicdaroglu-yerli-ve-milli-tek-parti-chpdir/) cevabı ile vermişti. Yani sonuç olarak iki “yerli ve milli parti” baş başa “terörü” konuşmuşlar. Haklarını yememek lâzım “devlet teröründe” biri çok kıdemli ve deneyimli, diğeri de kısa sürede epey yol kat etti. Birinin heybesinde Koçgiri, Ağrı, Dersim katliamları, 93 Konsepti ve daha niceleri, öbürününkinde Roboski, Amed, Suruç, Silvan, Cizre, Nusaybin ve son olarak Ankara. Eminiz bayağı yoğun ve hararetli bir  “terör zirvesi” olmuştur!

Toplantı çıkışında Kılıçdaroğlu insanların aklıyla dalga geçer gibi şöyle açıklamış görüşme sonucunu: “Görüşmede, olayın akabinde devlet birimlerinin yürüttüğü çalışmalar hakkında bilgi paylaşımında bulunulmuş, terör eyleminin tüm yönleriyle aydınlatılması ve faillerin hukuk önünde hesap vermesi için yapılan çalışmaların ivedilikle sonuca ulaşmasının önemi kaydedilmiştir. Bu çerçevede bundan sonraki süreçte gelişmelerle ilgili yakın diyalog ve bilgi alışverişi içinde olunması kararlaştırılmıştır.” Katliamı göz göre göre hazırlayan, kollayan, gözeten, yetmedi ölmek üzere olan yaralıların, onlara yardım etmeye çalışan insanların üzerine gaz bombası atma, tazyikli su sıkma ve kurşun atma emrinin siyasi sorumluluğunu taşıyan organın başı ile “diyalog ve bilgi alışverişi kararlaştırılmış”mış! Sevsinler sizin kararınızı!

Ha bir de; “Sayın Selahattin Demirtaş’ın da kenarda bırakılmaması gerektiğini söyledim. Başbakan’ın bütün siyasi partilere eşit mesafede durması gerektiğini kendilerine ifade ettim. Başbakan, ‘Görüşmeyeceğim’ diye bir cümle kullanmadı. Önümüzdeki süreçte görüşme gerçekleşebilir” buyurmuş beyefendi güya Demirtaş’ı korumuşçasına. Birincisi sen Demirtaş’ı koruma pozları keseceğine önce kendi partinin şehitlerine sahip çıkmayı öğren! Demirtaş’ın senin korumana ihtiyacı hiç yok, olmadı. İkincisi “’Görüşmeyeceğim’ diye bir cümle kullanmadı.” diyerek mahcup bir edayla Davutoğlu’nun avukatlığını yaparken (koalisyon görüşmelerinde işinize yarayacağını düşünüyorsun herhalde ama) o şehitlere karşı hiç mi utanma duygun yok?

Hâla CHP’den hayır bekleyen sosyalistler, aydınlar, işçiler, Kürtler gözünüzü açın! Sözde sosyal demokrat partinin lideri hesap soracağına, katillerle ayaklarına kadar gidip işbirliği yapıyor ve bunu bir müjde gibi veriyor, gözümüzün içine baka baka milliyetçi oyların avcılığını ve müstakbel bir AKP-CHP koalisyonunun hazırlığını yapıyor.

İşçi sınıfı, emekçiler, Kürtler ve tüm ezilen halklar, onurlu barışın peşinde olan tüm güçler sadece katliamların değil, böylesine kirli ve ahlaksız görüşmelerin, utanç verici işbirliklerinin de hesabını soracak elbet!