İşçiler, Suriyelileri bırakın, kapitalistleri kovalayın!
Eski adıyla Antep, takma adıyla Gaziantep bir işçi kenti. Yüz binlerce sanayi işçisinin çoğunlukla sendikasız, güvencesiz, hatta kayıtdışı çalıştığı bir kent. Bu yüz binlerce işçinin bir kısmı gündüzleri kent dışından gelir, sanayi bölgelerinde çalışır, sonra evlerine döner. Ama tabii ki önemli bir bölümü de kentin kendi nüfusunun bir parçasıdır. İşte Antep’in işçi mahallelerinde, işçi sınıfından bazı gruplar günlerdir Suriyeli avına çıkmış durumda.
Gerekçesi ne? Suriyeliler geleli işçi mahallelerinde kiralar yükseldi, 600 TL’ye kadar ev var. Gerekçesi ne? Suriyeliler işimizi elimizden alıyorlar, işsiz kaldık. Gerekçesi ne? Suriyeli kadınlar fuhuş sektörünü şişiriyorlar. Gerekçesi ne? Suriyeli kiracı ev sahibini öldürdü, şiddet var.
İşçi kardeşlerimiz önce durup düşünmeli: Yahu biz bu gerekçeleri bir yerlerden tanıyoruz, ama nereden? Ha, bizim emmioğlu anlatmıştı, Almanlar hep “bu ‘karakafalılar’ suça, şiddete karışır diye şikâyet ederler” demişti. Ha, bizim enişte İngiltere’ye kaçak işçi olarak gittiğinde dazlaklar, göğüslerinde İngiliz bayrağı olan tişörtlerle bunları döver, “burası İngiltere, İngilizlerin işlerini size vermeyiz” derlermiş.
İster Türk, ister Kürt olalım, bizim memleketten Avrupa’ya giden yasal ya da kaçak göçmen işçilere ve siyasi mültecilere gayet ırkçı tepkiler verildiğini biliriz. Yani yabancıyı aşağılama, düşman belleme, her kötülüğün nedeni olarak görme illetinden başka ülkelere gittiğimizde çeken bir halkız. Peki, bizim Mehmet Almanya’ya, Hollanda’ya, Fransa’ya ya da İngiltere’ye gidince onlar haksız, ama burada biz Suriyelilere aynı şeyi yapınca gene biz haklıyız öyle mi?
Hemen “ama oralar zengin ülke, bol bol iş var, aş var, böyle sorunlar orada doğmaz” demeyin. Ülkeler zengin olabilir, işçiler değil! Bir elleri yağda, bir elleri balda yaşamıyorlar oranın işçileri de. İşsizlik Avrupa Birliği’nde yüzde 11,5, bizde yüzde 10’un altında. “O yüzde 10 resmi rakam, işsizlik bizde aslında daha yüksek” diyeceksiniz, doğru. Ama orada da resmi rakam, orada da yalan. AB üyesi İspanya ve Yunanistan’da işsizliğin yüzde 25’in üzerinde, gençler arasında işsizliğin yüzde 60 civarında olduğunu da söyleyen resmi istatistikler. O zaman İspanya’ya giden göçmen işçileri kovalamakta haklı mı oluyor İspanya’nın dazlakları? Yunanistan’ın Arnavut, Pakistanlı, Filipinli avlayan faşistleri Altın Şafak doğru iş mi yapıyor?
Mesele göçmen işçiler değil. Mesele kapitalistler. “Geldiler, işimizi elimizden aldılar” diyen işçi kardeşlerimiz hiç düşündüler mi, “bu Suriyeliler bizim işimizi zorla mı aldı?” diye? Hayır, atölyede inşaatta, tarlada bahçede Suriyelileri çalıştıranlar, Türkiye’nin patronları. Bakın Suriyeli işçi simsarı gazeteye nasıl anlatıyor: “Biz İslahiye kampından ucuza işçi alırız. (…) Sabahtan akşama kadar çalıştırıp 30 TL veriyorsun. Üç onluk, sudan ucuz yani! Ama bu paranın hepsini de işçi almaz tabii. Aracı alacak. Adamın eline 15 lira ya kalır ya kalmaz!” (Cumhuriyet, 17 Ağustos 2014.)
O 15 liraya günde 12 saat emek harcayan, harcamazsa kendi ve ailesi acından ölecek olan Suriyeli’de mi kabahat, yoksa işçiye 12 saat için 30 TL veren, KOBİ’cisi, müteahhiti, kapitalist çiftçisi ve onların koskoca işçi simsarı ordusu ile patronlar sınıfında mı? İşçi kardeşlerimiz ellerini vicdanlarına koysunlar cevap versinler. Suç açıktır ki işçinin işçi ile rekabetinden yararlanarak ücretleri düşüren, yani Suriyelileri bir yedek sanayi ordusu olarak kullanan kapitalist sınıfındır!
18 Ağustos Pazartesi gecesi, CNN Türk televizyonunun gece haberlerinde spiker (elbette şaşkınlıkla falan değil, prompter’den önceden yazılmış bir metni okuyarak) şöyle dedi: “Gaziantep’te işçiler artık sadece kendi hemşehrileriyle savaşmak zorunda değil, şimdi bir de Suriyeliler var.” İşçi kardeşlerimiz, sistemin sesi olan, Doğan Holding medyasının incilerinden CNN Türk’ün bu dil sürçmesine, ağızdan kaçırdığı bu lafa dikkat etsinler. Ne diyor? Bugüne kadar işçiler demek ki kendi hemşehrileri ile “savaşıyorlarmış”! İşte size kapitalizm! İnsanı insanın kurdu haline getirir!
Antepli işçilerin yapması gereken açık. Oklarını kapitalistlere ve onların devletine çevirmeliler. Kapitalistlere karşı örgütlenmeli, işyeri, işkolu ve Antep ölçeğinde birleşerek ve sendikalaşarak ücretlerin düşürülmesini engellemeliler. “Bu uzun sürer” diyenlere başka yollar da göstermek mümkün. Dönün belediyeye kiraların dondurulmasını talep edin. Dönün merkezi devlete Suriyelilere konut bulunmasını talep edin, kamu eliyle yapılacak inşaatlarda ücretlerin en az asgari ücret düzeyinde olmasını sağlanması görevinin devletin olduğunu söyleyin. Dönün Çalışma Bakanlığı’na “senin işin ne, bunlar köle mi, herkesin gözü önünde asgari ücretin altında, üç onluğa işçi çalıştırılıyor, kamulaştırsana o işyerlerini” deyin.
İşçi kardeşlerimiz bu arsız kapitalist sisteme boyun eğdikçe, daha çoook “hemşehrisi ile savaşır", daha çoook Suriyeli avına çıkar. Ama hedef şaşırdığı için kendi avlanır.