İşçiler de sendika da tepkili: Bu tepki kime?
İzmir Büyükşehir Belediyesi, ESHOT Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak çalışan İZELMAN A.Ş. çalışanı şoförler başta olmak üzere binlerce İZELMAN işçisi, 14 Kasım 2012 – Çarşamba günü İzmir’in en merkezi meydanlarından olan Basmane Meydanı’nda toplanarak büyük bir yürüyüş kolu halinde İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin önüne yürüdüler.
Yürüyüşten önceki iki gün boyunca belediyenin şoförler için uygun gördüğü geleneksel iş kıyafetlerini giymeden başlarında Genel-İş Sendikası şapkalarıyla çalışan şoförler İzmirlilere dertlerini anlatmaya çalıştı.
Belediye çalışanı işçilerin tepkisine yol açan süreç ise şöyle gelişti. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı CHP’li Aziz Kocaoğlu’nun iddia ettiği “Büyükşehir Belediyesi’nde taşeron çalışmayı ortadan kaldırdık” savının koskoca bir yalan olduğunu ortaya çıkaran süreç İZELMAN A.Ş.’nin İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden ihale sonucunda aldığı hizmet (Taşeron) işine, Deniz Feneri Derneği yöneticilerinin de ortağı olduğu İstanbul merkezli Etkin Eğitim Oranizasyon Ltd. Şti.’nin talip olmasıyla başladı. Belediye şirketi olan İZELMAN A.Ş. bugüne kadar girdiği bütün ihaleleri ya tek başına katıldığı için ya da en uygun teklifi verdiği için bugüne kadar sürekli alıyor, yıllardır belediyenin asli işini Taşeron mantığıyla çalıştırdığı işçilere yaptırıyordu.
Fakat, son ihale süreci farklı gelişti. Etkin Eğitim Organizasyon Ltd. Şti.’nin verdiği teklif İZELMAN A.Ş.’nin verdiği tekliften daha düşük olunca ortalık karıştı. Oluşan yeni durumda, ihaleyi alan şirket işçileri kendi bünyesinde çalıştırmaya devam edebileceği gibi yeni işçiler bularak bugüne kadar belediyenin asli işini taşeron mantığıyla yapmak zorunda kalan işçilerin işlerinden olmasıyla da sonuçlanabilir. Tam da bu noktada işçiler haklı bir talep olarak iş güvencesi için, işlerine sahip çıkmak için alanlara çıkmak, eylemler yapmak eğiliminde oldular. Sürecin buraya kadar olan kısmında bir sıkıntı yokken, İZELMAN A.Ş. işçilerinin örgütlü bulunduğu Genel-İş Sendikası bürokratları devreye girerek işçilerin “iş güvencesi” ve “belediye kadrosuna geçme” taleplerini yok sayarak süreci Deniz Feneri veAKP karşıtlığına sıkıştırdı. Dağıttığı bildirilerde ihaleye giren şirkete veryansın ederken AKP’li belediye işçilerinin sendikasız olduğundan, uzun saatler boyunca çalıştırıldığından dem vuruyor. Öncelikle sendikanın, diğer belediyelerin çalışma koşullarını aktarırken tamamen doğru bilgiler sunduğunu söyleyelim. Fakat, bu tavrın kendisi hedef saptırmaktır. Sendikanın öncelikle şu sorulara cevap vermesi gerekiyor.
- İzelman, İzulaş, İzdeniz vb. belediyenin şirketlerinde çalışan işçiler, belediyenin asli işini yaptıkları halde belediye personeli değildir. Bu durum TAŞERON değil de nedir?
- “Taşeron’u kaldırdım” diye övünen Belediye Başkanı’na tek bir lafınız niye yok?
- Aynı işi yapan şoförlerin maaşlarındaki %40, sosyal haklarda %50’lik kesintileri onaylarken işçilere danıştınız mı?
- AKP’li belediyeler işçileri uzun saatler çalıştırıyor çalıştırmasına da maaş kesintilerinden dolayı daha fazla maaş almak için günde 12 saat direksiyon sallamak zorunda kalan kaç şoförünüz var?
- Etkin Eğitim Organizasyon Ltd. Şti. ihaleye girmemiş olsaydı. İşçilerin haklarını savunmak için yine de alanlara çıkar mıydınız?
- İşçilerin kadro taleplerini ne zaman gündeme almayı düşünüyorsunuz?
CHP’nin arka bahçesi haline gelmiş bir sendikanın, CHP’li bir Belediye Başkanı’na karşı sınıf sendikacılığının gereğini yapacağını elbette beklemiyoruz. Sözümüz belediye şirketlerinde çalışan işçi ve emekçi kardeşlerimize.
Sorunun kendisi Deniz Feneri ve AKP değildir. Bu iki kurum, bir işçi-emekçi iktidarında elbette işçilere karşı işledikleri büyük suçlarından dolayı hesaba çekilecektir. Fakat, asıl büyük sorununuz, ağızlarından iş ve emek kavramlarını düşürmeyen bezirganlardır. Bunlara karşı işyeri temelinde örgütlenmeli ve sınıf için sendikacılığı hakim hale getirmelisiniz.
Kahrolsun sendika bürokrasisi!
Yaşasın sınıf dayanışması!