Füzeler DAİŞ’ten mi, Hakan Fidan’dan mı?

 

 

Bazı şeyler ne kadar elverişli oluyor. Mesela Suruç katliamını düşünün. DAİŞ (ya da öteki adıyla IŞİD) 20 Temmuz’da bir canlı bombayla Türkiye sınırları içinde 34 sosyalist genci öldürüyor. Tayyip Erdoğan bloku teröre karşı savaş açıyor. Türkiye 26 Temmuz’dan beri sarsılıp duruyor! Ne kullanışlı! AKP başka ne isteyebilirdi ki?

O kadar mı? Hayır. DAİŞ 10 Ekim’de “barış” için yapılan bir sendika mitingine saldırıyor. 100 dolayında insan ölüyor. HDP miting bir yana her türlü seçim faaliyetinden vazgeçiyor. Sadece HDP mi, CHP, hatta MHP bile ender olarak miting düzenliyor. Bir tek AKP her tür propagandayı yapma özgürlüğüne ve rahatlığına sahip. Bu, tek kalesi olan sahada yapılan maça benzeyen hayalet seçim, 10 Ekim’den üç hafta sonra AKP’nin kimse tarafından beklenmeyen oy üstünlüğüyle sonuçlanıyor. Ne kullanışlı! AKP başka ne isteyebilirdi ki?

O kadar mı? Hayır. Karşı devrimci politikacı Mesud Barzani Kürdistan Bölgesel Yönetimi topraklarını Kerkük petrollerinin peşindeki Türkiye’nin sömürgeleştirmesi için hazırlarken, Musul’un ilçesi Başika’da Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) daha önce az sayıda Türk askerinin peşmergeye ve Sünni gönüllülere eğitim verdiği bir üste zırhlı birlik kurma iznini veriyor. Türkiye, Irak hükümetine hiç danışmadan bir oldubitti yaparak tankıyla topuyla ve yüzlerce askeriyle buraya yerleşiyor. Irak hükümeti isyan ediyor, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne gidiyor, ABD Türkiye’nin bu girişimine sahip çıkmıyor, Rusya kınıyor. Önce kafa tutan Tayyip Erdoğan ve başyaver Ahmet Davutoğlu, sonunda geri adım atıyor. Yeni sevkiyat durduruluyor. Ardından Irak hükümetini ikna çabası başlıyor. MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feriden Sinirlioğlu Bağdat’a gönderiliyor. Birliklerin bir bölümü, en başta da tanklar geri çekiliyor.

Ama o da ne? Tam kriz kapanıyor, TSK çekiliyor derken bir de bakıyorsunuz ki DAİŞ kampa saldırmış! Katyuşa füzeleri atmış. Ne talihliyiz ki Türk askeri ölmemişmiş, ama iki Iraklı gönüllü sizlere ömürmüşmüş. Hikâye böyle devam ediyor.

Tabii bütün kurumlar tek sesli Türk musikisi makamında açıklama yapıyor. Genelkurmay: “Yaşanan bu saldırı birlik güvenliğinin önemini bir kez daha ortaya koymuştur”. Dışişleri Bakanlığı: “Bu saldırı ülkemizin Irak’a DEAŞ’la mücadelesi kapsamında verdiği desteğin önemli bir unsuru olan Başika/Zelikan kampının güvenliği konusundaki endişelerimizin ne kadar yerinde ve buraya konuşlandırmak istediğimiz koruma unsurunun da ne kadar gerekli olduğunu ispat etmektedir.” Başbakan Davutoğlu: “Bu gelişme bizim geçtiğimiz günlerde o bölgeyi tahkim etmek için attığımız adımların haklılığını ortaya koymuştur.”

Kısacası, istim arkadan gelmiş! Ne kadar kullanışlı değil mi? AKP başka ne isteyebilirdi ki?

Şimdi biliyoruz bazı ukalalar Hakan Fidan’ın 30 Mart 2014 yerel seçimlerinin hemen öncesinde internete sızan bir konuşma kaydında söylediği sözleri hatırlatacaktır:

“Ben öbür tarafa dört tane adam gönderirim. Sekiz tane boş alana füze de attırırım. Problem o değil. Gerekçe üretilir. Olay, böyle bir iradenin ortaya konması.”

Dün yaşanan olayı bu söylenenle karşılaştırmak kem gözlerin işi olabilir ancak. Hiçbir şey benzemiyor. Sekiz füze değil 200 füze. “Öbür tarafa” giden adamlarca Türkiye’ye atılmıyor, “öbür taraf”ın kendisine atılıyor. Boş alana değil üsse. Hiçbir ortaklık yok. Ne âlemi var karşılaştırmanın?

Yine de füzeler Hakan Fidan’ın olmasa da, DAİŞ acaba kullanışlı bazı işler yapıyor olabilir mi diye düşünmeden edemiyor insan!