Erdoğan'ı kanı dökülenler durdurucak

Kemal Kılıçdaroğlu’nun 11 Mayıs günü TOBB Genel Kurul’unda yaptığı konuşma bir anda ülke gündemine oturdu. Kılıçdaroğlu yaptığı konuşmada öncelikle laiklik konusuna değindi. TOBB’u laikliği sahiplenmediği için şu sözlerle eleştirdi: "Laiklik Anayasa'dan çıkarılmalıdır, diyor. Niye itiraz etmiyorsunuz? Sizin ünvanınızın başında Türkiye yok mu? Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği değil mi? Laiklik din ve vicdan özgürlüğü değil mi? Bir kişi kalkacak, TBMM Başkanı kalkacak, konuşacak. 'Laiklik Anayasa'dan çıkarılmalıdır' diyecek, kusura bakmayın ama TÜSİAD kadar yürekli olamadınız. Bunu kabul edemiyorum". Her yerde çocuğunu öven ebeveynler misali TÜSİAD’ı övdükten sonra  sözlerine ‘’Bir kişi konuşacak, Türkiye susacak. Bir kişi konuşacak, hâkim ona göre karar verecek. Bir kişi konuşacak, ona göre milletvekili listeleri hazırlanacak. Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz. Açık ve net" diyerek devam etti. Tayyip Erdoğan ATO Congresium’da gerçekleştirilen ‘Türk Siyasi Tarihinde Yerli ve Milli İrade’ programında yaptığı konuşmada bu sözlere “Kan dökmek diktatörlerin, zalimlerin, katillerin bazen de meczupların işidir.“ diyerek cevap verdi.

Gerçek gazetesinde Davutoğlu azledildikten sonra yayınlanan ‘İstibdat rejimine doğru bir adım daha’ başlıklı yazıda biz bu konuya değinmiştik: ‘’Erdoğan, 7 Haziran sonrasında meclisi feshedip 1 Kasım seçimlerini dayatırken ülkeyi yangın yerine çevirmekten geri durmamıştı. Öyle görünüyor ki kendini başkan yaptırmak üzere yaptığı hamleler çok daha kanlı ve çalkantılı bir süreç başlatabilir.’’ (http://gercekgazetesi.net/gundemdekiler/istibdat-rejimine-dogru-bir-adim-daha)

Ama Kemal Kılıçdaroğlu ve Tayyip Erdoğan arasında yaşanan bu tartışmada bir gerçek gizleniyor. Tayyip Erdoğan iktidarı boyunca zaten fazlasıyla kan döktü, dökmeye de devam ediyor!

Öncelikle sermaye düzeninin koruyucusu olan Tayyip Erdoğan'ın döneminde yaşanan iş cinayetlerine bakalım. İş cinayetlerinde 2002-2015 yılları arasında en az 17 bin işçi hayatını kaybetti.  Bu kadar yüksek bir rakam ancak büyük çaptaki savaşlara ait olabilir. Üstelik istatistiklere göre iş kazalarının %98’i önlenebilir sebeplerden meydana geliyor.  Bakın iş cinayetlerinin Erdoğan’a göre sorumlusu kimmiş: "İş kazalarının azaltılması, can kayıplarının önüne geçilebilmesi için öncelikle kendimizi düzeltmeli, insanı merkeze alan bir anlayışa geçmeliyiz. Sadece hükümetin veya işverenlerin hassasiyet göstermesiyle çözülebilecek bir sorun değildir. İşçilerin de bu konuda hassasiyet göstermesi gerekir. İşçimiz çok basit nedenlerin arkasına sığınarak bu tedbirleri uygulamıyor. Hava sıcak diye bareti takmıyor mesela. Bu konuda işçi kardeşlerimizin kendilerini düşünmesi gerekiyor". 13 yıldır iktidarda olan Tayyip Erdoğan bu ölümlerden işçiyi sorumlu tutuyor!

Ayrıca kendi iktidarı boyunca büyük bir önem vererek yürüttüğü özelleştirmeler iş cinayetlerinin sayısını arttırdı. Yine istatistikler özel sektörlerde ve taşeron çalıştırılan madenlerde devlet madenlerinden 34 kat daha fazla iş cinayeti olduğunu göstermiştir. Tayyip Erdoğan ve danışmanlarının bu gerçeği bilmemesinin imkânı yoktur! İş cinayetlerinin artacağını bile bile AKP iktidarı özelleştirme politikalarını yürürlüğe koymuştur. Üstelik taşeron sistemini yaygınlaştırarak! O halde dökülen işçi kanlarının en büyük sorumlusu AKP iktidarıdır. AKP ve Tayyip Erdoğan işçi kanı dökmüştür. Hem de en az 17 bin defa!

7 Haziran seçimleri sonucu Erdoğan, iktidarı sallantıya girince, meclisi feshetti. Bombaları memleketin gündeminin ayrılmaz bir parçası haline getirdi. CHP bile seçim süreci boyunca propaganda yapamadı! HDP’ye neredeyse her gün saldırı yapıldı. Suruç, Diyarbakır, Ankara katliamları yaşandı. Bütün bunlar AKP tekrar tek başına iktidar olsun diye yapıldı! Kürtlere karşı savaş başlatıldı. Kürt gençleri diri diri yakıldı. Esedullah timi gibi IŞİD’i aratmayan örgütlenmeler Kürt illerinde insanları katletti. JÖH ve PÖH gibi oluşumlar sokaklara yaptıkları yazılamalarla ırkçı bir savaş yürüttüklerini kanıtladılar. Bu savaşta Türk emekçi çocukları zorla cepheye yollandı. Patron çocukları bedelli askerlik yaparken emekçi çocukları Erdoğan’ın ikbal savaşında can verdi. Batıya gelen cenazelerde halk Erdoğan’a öfkesini kustu defalarca. Yandaş medya bunları yayınlamadı. Üstelik cenaze yakınlarına provokatör diyecek kadar alçaldılar. Bütün bunlar doğrudan doğruya Erdoğan’ın politikaları sonucu yaşandı. O halde bütün bu süreçte dökülen kanlardan Tayyip Erdoğan sorumludur!

Türkiye burjuvazisinin ‘’Yeni Osmanlıcılık’’ hayalleri Tayyip Erdoğan’ın Ortadoğu’nun reisi olma hayalleri ile birebir örtüşüyordu. Bu yüzden burjuvazi ve Tayyip Erdoğan Ortadoğu’da mezhepçi ve saldırgan bir politika izledi. Bu politikanın en uç noktası Suriye’de yaşanan iç savaş oldu. Suriye halkı Esad’a karşı ayaklanınca Erdoğan bunu bir fırsat bildi. Suriye devrimi 6 ay sonunda Erdoğan’ın aktif katkısıyla bir iç savaşa dönüştü. Emperyalistlerin ve Türkiye-Katar-Suudi Arabistan troykasının silahlandırdığı irili ufaklı onlarca örgüt Suriye’yi bir kan gölü haline çevirdi.  Yüzbinlerce insan hayatını kaybetti. Milyonlarcası toprağını terk etmek zorunda kaldı. On binlerce mülteci Ege Denizi’nin soğuk sularında hayatını kaybetti. Tayyip Erdoğan ve AKP ise ısrarla bu politikalarına devam etti. Milyonlarca mültecinin kaderini AB ile yapılan görüşmelerde koz olarak kullandılar. Suriye’deki iç savaştan ve mülteci ölümlerinden emperyalistlerle birlikte Tayyip Erdoğan direkt olarak sorumludur.

Erdoğan çok kan dökmüştür. Türk, Kürt, Arap her halktan insan kanının dökülmesinden sorumludur. Ama bir tek insan grubunun kanını dökmemiştir. Kapitalist kanı dökmemiştir. İş yerlerinde yaşanan kazalarda patronların kanı dökülmemiştir. Arap patronlarını ve kralları Türkiye’de çadırlarda değil en güzel otellerde ağırlamıştır. Kürt gençlerini diri diri yakarken işbirlikçi Kürt burjuvazalarıyla işbirliğine devam etmiştir.

O yüzden Tayyip Erdoğan’a Kılıçdaroğlu’nun sözlerinden korkmamasını tavsiye ederiz. Bugüne kadar dökülen kanlara ses çıkarmayan, gerçek bir karşı çıkış göstermeyen, tüm suçlara ortak olan istikrarı ve kapitalist düzenin devamını her şeyin üstünde gören has bir burjuva ve düzen partisi olan CHP'den Erdoğan'a ve AKP'ye zarar gelmedi gelmez. Erdoğan, Madenlerde ölen işçiye, bodrumda yakılan Kürde, Suriye’de tekfirciler tarafından öldürülen Aleviye baksın. Asıl bu insanlardan korkması gerekir. Erdoğan ve AKP'nin hedeflediği istibdat rejimini durduracak olan da bizzat onlardır. Bir kez birleştiklerinde kendisini NATO dahi kurtaramaz.