Sınıf savaşı için yığınak dönemi

sungur

Daha seçimler sona ereli bir ay oldu. Sadece bir ayda Kılıçdaroğlu’nun stratejisinin ne kadar çürük olduğu çıplak biçimde ortaya çıktı. Daha da önemlisi, sosyalist hareketin “bir oy Kılıçdaroğlu’na” tutumunun ne kadar yanlış olduğu da rahatlıkla görülür bir gerçek haline geldi.

Seçimin tek sonucu Erdoğan’ın anayasanın açık hükmüne rağmen üçüncü kez cumhurbaşkanı seçilmiş olmasına kuzu kuzu rıza gösterilmiş olması değil. Bir diğer önemli sonuç, Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’a her türlü manipülasyona açık, gerici birtakım anayasa değişikliklerini onaylayabilecek bir meclis hediye etmiş olması. Dört hayalet partiye verilen 39 milletvekilliği sayesinde anayasa değişiklikleri halka gitmeden dahi yapılabilecek. Nitekim Erdoğan “Cumhuriyetimizin 100. yıldönümünde” yeni bir anayasadan söz etmeye başladı bile.

Nasıl oldu bu? Kılıçdaroğlu Millet İttifakı içinde yılanlar besledi. Sabık Erbakancı ve Erdoğancıların yanı sıra sabık Türkeşçilerin de kendi amaçlarına yarayacağı hayalini kurdu. Şimdi seçimden beri olan biteni hep birlikte hatırlayalım.

  • Ali Babacan, durup dururken, görüşlerine uygun olduğu takdirde iktidarla anayasa değişikliğine yatkın olduklarını söyledi.
  • Abdüllatif Şener düne kadar milletvekili olduğu partinin cumhurbaşkanı adayına oy vermediğini açıkladı.
  • Meral Akşener partisinin kongresinde zehir zemberek bir konuşmayla CHP ile kurduğu ilişki konusunda pişmanlık belirtti, “size mutlu günler” dedi ve güçlü alkış aldı.
  • Babacan, aldıkları 15 milletvekilliğinin “analarının ak sütü gibi helal” olduğunu belirtti.
  • En güzeli, DEVA ve Saadet Partileri HÜDA PAR’a bayram ziyareti yaptı.

Sosyalistlerin Kılıçdaroğlu’nun yedek gücü rolüne soyunmuş olmasının vahameti de daha şimdiden açığa çıkmış bulunuyor. Yukarıda anlatılanlar siyasi rejimde, laiklikte, kadınların güvencelerinin korunmasında, eğitimin bilimselliği ve dünyeviliğinde, Alevi kitlelerinin güvenliğinin savunulmasında vb. doğan tehlikelere işaret ediyor. İşçi sınıfı ve emekçi kitleler açısından en az bunlar kadar önemli olan, iktidarın ekonomiye yapmaya hazırlandığı operasyondur.

Seçim öncesinde hiç aralık vermeden söyledik: Seçimden sonra patronların hangi temsilcisi başa geçerse geçsin, yaşanan sürdürülemez enflasyonist politikaya karşı bir yüksek faiz-kemer sıkma-yapısal reform programını uygulamaya girişecektir. Şimdi ilk adımı atılan işte budur. Merkez Bankası gösterge faizi Mart ayındaki yerel seçimler düşünülerek istendiği kadar arttırılmamış olabilir ama girilen yol budur. Yerel seçimler sonrası Türkiye’de işçi sınıfı için ekonomik hayat yangın yerine dönecektir. AKP’nin seçim için harladığı ekonominin ateşini düşürmenin maliyeti işçi sınıfına, emekçiye, yoksula ödetilecektir. CHP ve Millet İttifakı partileri bu politikaya bütünüyle onay veriyor, hatta yeteri kadar güçlü uygulanmadığı için şikâyet ediyor.

Yaklaşan bu musibetlere karşı sosyalist hareketin CHP’nin kuyruğuna takılma politikasına keskin biçimde son vermesi gerekiyor. Yaklaşan sınıf taarruzuna karşı direniş sosyalistlerin en önemli görevidir. Bu ihtiyacı bu aşamada bile göremeyenler görünürde ne kadar desteğe sahip olurlarsa olsunlar gelecekte yaşanacak yenilgilerin bedelini ödeyecektir.

Üstelik, Millet İttifakı’nın dağılma dinamikleriyle birlikte Kılıçdaroğlu Avrupa’daki faşistleri taklit ederek bütün politikasını göçmen ve sığınmacılara ve buna paralel olarak Kürtlere düşmanlığa yaslayan Ümit Özdağ ve Zafer Partisi ile aynı yola girme eğilimi gösteriyor. Önümüzdeki dönemde CHP kuyrukçuluğu halka karşı eskisinden de büyük bir suç haline gelecektir. Devrimci İşçi Partisi, burjuvazinin bu iki cephesine karşı işçi sınıfının mücadelelerinin örgütlenmesi için bütün gücüyle sınıfın yanında ve önünde yer alacaktır. Başka sosyalistlerle kol kola girebilirsek ne âlâ!

Dokuz ay sonra bütün hızıyla başlayacak sınıf savaşına hazırlık, görev budur. Politikasının doğruluğu ortaya çıkmış olan DİP’e omuz verin!

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Temmuz 2023 tarihli 166. sayısında yayınlanmıştır.