Hayatlarımızı, haklarımızı, emeğimizi savunmak için emekçi kadınlar mücadelede en öne!

Bugün içinden geçtiğimiz süreci en yalın haliyle şöyle anlatabiliriz: patronlar ekonomik krizin bedelini işçi sınıfına ödetmek istiyor. Türkiye’yi esnek, güvencesiz, sendikasız ucuz emek cennetine çevirmek istiyorlar. Bunu bütün işçi sınıfı yaşıyor. Ama patronlar yine en ağır faturayı emekçi kadınlara kesiyor.
Hükümet aile yılı kapsamında hem doğurganlığı hem kadın istihdamını arttıracağız derken, iş-aile yaşamı dengesini korumak kisvesi altında esnek istihdam modellerini yaygınlaştırıyor. Bakım emeğinin tümüyle kadının sorumluluğu olarak algılanmasını dayatıyor. Kadınların ancak esnek istihdam modelleri ile işgücüne katılabileceği anlayışını yaygınlaştırıyor. Sonuçta kadınları güvencesiz, düşük ücretli, geçici işlere, dolayısıyla yoksulluğa, güvencesizliğe mahkûm ediyor ve başkalarına bağlı kalmaya itiyor.
Biz çalışmak isteyen her kadına iş, her işyerine de kreş talep ediyoruz. Ebeveyn izinlerinin kadın ve erkek işçiler arasında eşit bölüştürülmesini, çocuk bakımının sadece kadının yükü olmamasını istiyoruz. Güvencesiz işler yerine tüm kadınlar için güvenceli, sigortalı, sendikalı iş istiyoruz.
Yargı reformu ile de nafaka hakkımıza göz dikiyor hükümet. Boşanmada arabuluculuk sistemini getirmek istiyor. Nafaka hakkına saldırmak ve arabuluculuk boşanmayı zorlaştırmak, kadınları şiddet gördükleri, tehdit aldıkları evlere mahkûm etmektir.
Kadını korumak yerine aileyi merkeze almak ve somut tehdit altındaki kadını şiddetten korumak yerine tamamen soyut şekilde aileyi korumaya odaklanan politikalar, kadın cinayetlerini, şiddeti körüklüyor. Biz kadınları koruyan yasalar uygulansın, kadınlara yönelik suçlarda ağırlaştırılmış ve caydırıcı cezalar uygulansın diye, kadınlara yönelik suçların görüldüğü davalarda “haksız tahrik” ve “iyi hal” indirimi kaldırılsın diye mücadele ediyoruz.
Ancak sadece bununla yetinmemeliyiz. Faillerin cesaretlenmemesi için ağırlaştırılmış cezalar almasını sağlamalıyız. Ama hiçbir ceza da gideni geri getirmiyor. Kadına yönelik şiddete karşı, tüm emekçi kadınları özsavunma örgütlenmelerinin temelini atmaya çağırıyoruz. Çünkü özsavunma yaşatır! Özsavunma örgütlenmesi ise kadınları cesaretlendirir, güçlendirir.
Emekçi kadınların kurtuluşu için sınıf iş birliği değil sınıf bağımsızlığı!
Bizim mücadelemiz hem patron sınıfına ve kapitalizme hem de erkek egemenliğine karşı. Sermaye düzeni kadının ezilmesinden, kadının ev işi ve bakım işlerinde sarf ettiği emeğin görünmez olmasından bal gibi faydalanıyor. Sermayenin ağzından kadının yaşam tarzını, bedenini düşürmeyeni de en kadın dostu görünüp 8 Martlarda boy boy pozlar verenleri de faydalanıyor. O yüzden bizlerin mücadele örgütleri olan sendikalarımızın da sermayenin bütün renklerinden bağımsız olması gerekiyor.
İktidarın baskılarına, yasaklarına, hukuksuz ve gayrimeşru siyasi operasyonlarına karşı çıkmak tabii ki DİSK’in görevidir. Ancak bunun ötesine geçerek DİSK’in CHP’nin siyasi kolu olarak gözükmesi ve bu şekilde davranması doğru değildir. Bizleri OVP karanlığından, siyasi baskılardan, yoksulluktan, sefaletten kurtaracak yol sosyal diyaloğun, sınıf iş birliğinin değil sınıf bağımsızlığının, mücadeleci sendikacılığın yoludur.
DİSK’i patron sınıfından bağımsız, mücadeleci bir çizgiye çekecek olan da örgütlü mücadeledir. Emekçi kadınlara çağrımızdır: Sendikalarımıza da DİSK’e de sahip çıkın, ama aynı zamanda sınıf mücadeleci sendikal anlayışı en iyi biçimde yerleştirmek için sözünüzü de sakınmayın. Eşitlik mücadelenizden vazgeçmeyin. Hayatlarımızı, haklarımızı, emeğimizi savunmak için emekçi kadınlar mücadelede en öne!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ağustos 2025 tarihli 191. sayısında yayınlanmıştır.