Yine maden ocakları, yine kâr hırsı, yine ölümler

Son altı ayda tam üç kez aynı haber yaktı yüreğimizi. Aynı haber körüklüyor isyanımızı ve arttırıyor öfkemizi. "Maden ocaklarında göçük ve yaşamını yitiren emekçiler"...

 

Siyah akar Zonguldak'ın deresi,

Yüz karası  değil, kömür karası,

Böyle kazanılır ekmek parası... diyordu maden emekçileri için Orhan Veli...

Maden işçileri...  Onlar yerin altında ekmek arayanlar, onlar ekmeğini taştan çıkaranlardır. Uğrunda çalıştıkları kara elmas kadar karanlık bir gelecek onların geleceği... Nasıl aydınlık olsun ki onların geleceği? Zaman ilerleyip teknoloji geliştikçe, emekçilerin çalışma koşulları  iyileştirileceğine, yaşamları hiçe sayılıyor ve işverenin karını arttırmak için sömürü koşullarıyla, hatta ölümle yüz yüze kalıyorlar.

Son altı ayda tam üç kez aynı haber yaktı yüreğimizi. Aynı haber körüklüyor isyanımızı ve arttırıyor öfkemizi. "Maden ocaklarında göçük ve yaşamını yitiren emekçiler"...

17 Mayıs'ta meydana gelen patlama sonucu yerin 540 metre altında 30 maden emekçisi mahsur kaldı Zonguldak Karadan Maden Ocağı'nda. Madenci işçiler toprak altındaki işçi arkadaşlarını kurtarmak için çalışmaya başladılar. Dışarıda çaresiz babalar, analar, gözü yaşlı  eşler, kucakta bebeler; toprağın altında onlar için mahsur kalan anlar ve umutlar vardı. Umut elçileri, toprağın altınkiler gibi işçiydi. Toprağın 540 metre altına milim milim ilerleyerek ulaşmaya çalışıyorlardı kardeşlerine. Zaman ilerledikçe umut yerini endişeye, endişe korku ve gözyaşına bırakıyordu ve acı büyüyordu. Bir yanda umut, bir yanda korku ile üç geceyi ayakta geçirdi işçi aileleri ve arkadaşları. Ve o maden ocağı 30 emekçiye ölüm kucağı oldu...

1983'de Zonguldak Madeni'nde 103 işçi can vermedi mi? 1992'de aynı yerde 262 işçi bugün can veren emekçilerle aynı kaderi paylaşmadı  mı? 2009 yılında Türkiye'de 62 ayrı patlamada 92 işçinin hayatı sona ermedi mi? Ülkenin başbakanı, bu sayıları unuttunuz mu? Neden onlar için hiçbir şey yapmıyorsunuz? Kara elmasın kahramanları, eşinizin elindeki elmas yüzükten daha mı değersiz? Yoksa oğlunuzun "gemiciği" kara elmasın kahramanlarından daha mı değerli? Bugün işçi ailelerinin taziyelerine korumalarınızla gidip, onların protestolarını da şiddetle mi bastıracaksınız yine? Emekçi çocuklarının yüzüne hangi vicdanla bakacaksınız enerji bakanı Taner Yıldız?

Bu yaşananların adı, göz göre göre cinayettir. Yaşanan kazalar kader değildir. Yer altı kömür madenciliği, işçi sayısı başına düşen kaza ve ölüm sıralamasında bütün sektörlerin başında yer alıyor. Kaza önleme çalışmalarına daha fazla önem verilse ölüm oranları çok daha aşağılara düşecektir. Oysa özel maden işletmelerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri maliyet unsuru olarak görülüyor. Bu nedenle bu önlemler alınmıyor. Türkiye'de dokuz büyük bölgede bulunan yaklaşık 70 kömür madeni işletmesinde çalışan 31 bin işçi her an ölümle burun buruna çalışıyor. Önlemler alınmazsa patlamalar devam edecek, yeni ölümler gelecek.

Kapitalist sistemde, patron üretken olarak görmediği sektöre yatırım yapmaz. Çünkü  bu yatırımlar, işçilerin canlarını kurtaracak olsa da patrona göre, kar oranını düşüren "gereksiz" harcamalar olarak değerlendirildiğinden, onları işçilerin hayatlarından çok ne kadar kar ettikleri ilgilendirir.  Sonuçta bu sistemde işçiler, basit makineler gibi üretim sürecinin bir parçası ve işçinin emek gücü de bir metadır. Bunun sonucu olarak da kapitalist üretim biçimi bütün pintiliğine karşı, işçilerin canı konusunda çok hovardadır.

Meydana gelen son patlamada yaşamını yitiren işçi kardeşlerimizi en devrimci duygularla anarken, bugün onların durumunu belki de en iyi anlatan şarkı sözleriyle daha da hırslanıyoruz:

"Yıllar boyu kazma salladım suskunca bu zindanda,

Çocuklarım gülsün diye dost,

Oysa bizim evde gülen yok..."