İlk görev, AKP’nin sendikalara tasallutunu durdurmak!
Dünya ekonomik krizinin dalgaları yakında Türkiye’nin kıyılarına da vuracak. Türkiye’de sarsıntı başladığında sendikaların AKP’nin tasallutu altında olması, bu örgütlerin mücadele ve dayanışma işlevinin tamamen felç olmasına neden olacak. İşte bunun için somut olarak Türk-İş’i AKP’nin rehinesi bir başkandan kurtarmak öncelikli bir görevdir.
Sendikalar sınıf mücadeleleri tarihi boyunca esas olarak iki işlev görmüştür. Bunlar öncelikle işçi sınıfının dayanışma ve mücadele örgütleri olmuştur. Zaman içerisinde büyümüş, güçlenmiş ve daha çok işçiyi bir araya toplamıştır. Yönetimleri maddi ayrıcalıklara sahip bürokratlar tarafından gasp edildikçe bu dayanışma ve mücadele işlevi yerini işçileri kontrol altında tutmaya dönüşmüştür.Bu iki işlev birbiriyle çelişki ve çatışma içinde olmuştur. İşçi sınıfı sosyalistleri olarak bu çelişkide biz de tarafız: İşçilerin örgütü olan sendikalara sahip çıkılmasını ama bürokrasiye karşı mücadele edilmesini ve sendikaların mutlaka bürokratlaşmamış işçiler tarafından yönetilmesini savunuyoruz.
Bugün Türkiye’de sermaye, işçi sınıfının mevzilerine saldırırken önce sendikaları hedef alıyor. Sendikasızlaştırma ve taşeronlaştırma eliyle örgütsüz bir işçi sınıfı yaratmak istiyor. Sendikalarda örgütlü olmayı sürdüren işçileri ise bu sendikaların yönetimlerini satın alarak kontrol altında tutmayı amaçlıyor.
AKP’nin arka bahçesi
Bir yandan yasal hakkını kullanarak sendikalaşan işçiler her türlü hukuksuz uygulama ile karşılaşıyor, işten atılıyor ve baskıya uğruyor; diğer yandan AKP sermaye sınıfının çıkarları doğrultusunda sendika yönetimlerini ele geçirmeye ve kendi kontrolü altında tutmaya çalışıyor. Diğer sendikaların üye sayıları azalırken AKP yanlısı Hak-İş ve Memur-Sen’e bağlı sendikalar üye sayılarını arttırıyor. Bu iki konfederasyonun güçlenmesi işçilerin ve kamu emekçilerinin dayanışma ve mücadelesinin yükselmesi anlamına gelmiyor. Bu sendikalar tam tersine bir işlev görüyor. Hatta bu yüzden Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (İLO) bile Türkiye’deki bu gelişmeyi masaya yatırdığı ve sorgulamaya başladığı biliniyor.
Ancak bu da sermaye için yeterli değil. Türk-İş konfederasyonunu kontrol altında tutmak için, DİSK’e sızıp en azından bazı sendikaların yönetimini ele geçirmek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Elbette ki AKP’ye muhalif olan ama CHP ya da MHP gibi başka burjuva partilerinin etkisi altında olan sendikalar da mücadele işlevlerini yitiriyorlar. Elbette ki tüm burjuva partilerine, devlete ve sermayeye karşı sendikaların bağımsızlığını savunmak gerekir. Ama bugünün somut koşullarında tartışmasız ilk görev AKP’nin sendikalara yönelik operasyonunun karşısında durmaktır. Çünkü dünya ekonomik krizinin dalgaları yakında Türkiye’nin kıyılarına da vuracak. Türkiye’de sarsıntı başladığında sendikaların AKP’nin tasallutu altında olması, bu örgütlerin mücadele ve dayanışma işlevinin tamamen felç olmasına neden olacak. İşte bunun için somut olarak Türk-İş’i AKP’nin rehinesi bir başkandan kurtarmak öncelikli bir görevdir.