Fabrikalardan haberler
Gerçek Gazetesi'nin her ay düzenli olarak yayınladığı "Fabrikalardan Haberler" köşesi Haziran ayında da Çorlu'dan Bursa'ya, Manisa'dan İstanbul'a kadar önemli işçi merkezlerinden haberlerle dolu.
İçi boşaltılmış iş güvenliği bir işçinin daha sağlığına mâl oldu!
Gördüklerini inkâr edebilecek kadar körelmiş gözlerin mevcudiyetinde alın teri dökmeye devam eden biz emekçiler buna da şahit olduk. İş güvenliği, sağlığı dedikleri kavramla içini boşaltarak aldıkları önlemler bir arkadaşımızın parmağının kopmasına neden oldu. Ne uğruna? Bir hiç! Sadece gereksiz bir aceleyle, son dakikalara sığdırılmak istenen bir iş yüzünden bir işçi kardeşimiz parmağını kaybetti. Üstelik ''Kendinizi bu kadar önemsemeyin!'' diyen bir zihniyetin dile gelmesinden kısa bir süre sonra. Şuana kadar da hastane masraflarının ödenmesi dışında maddi ve manevi herhangi bir destek yapılmadı. Bu düzen bir arada olmayı öğrenemediğimiz sürece devam edecek. Vicdanını kaybetmiş kuklaların karşısında en keskin silahımız örgütlenmemiz ve bilinçlenmemiz olacaktır. Gelin bu sömürü düzenini haziran ruhuna biz emekçilerin taleplerini katarak direnelim! Gelin insanın değersizleştirildiği düzene karşı beraber mücadele edelim!
Bursa Korteks'ten bir tekstil mühendisi
Daha ne kadar uzun saatler çalışacağız!
Merhaba işçi kardeşlerim, ben Gaziosmanpaşa'da merdiven altı bir atölyede çalışan bir tekstil işçisiyim. Sizlerin de bildiği gibi çok zor, sağlıksız koşullarda işçi güvenliğinden ve sağlığından yoksun çalışmaktayız. Bizleri en fazla yoran ise uzun mesai saatleri. Günde yaklaşık 12 saat çalışıyoruz bu da yetmezmiş gibi akşamları ek mesai ve hafta sonu mesaileri oluyor. Tekstil işçisi sanki üvey evlat bu memlekette! Uzun çalışma saatleri, güvencesiz çalışma, piyasada iş olmayınca çalışmadığın günün parasını bizden kesmeler, yeter artık bıktık! Bize üvey evlat muamelesi yapmayın! Yeter artık günde 12 saat çalışmak istemiyoruz! Sigortasız çalışmak istemiyoruz! İşçi kardeşlerim bizler hakkımızı almak için birlik olmalıyız, birlikten güç doğar zor şartlar altında çalışmayalım.
İstanbul Gaziosmanpaşa'dan bir tekstil işçisi
Kiralık işçinin yeni adı İşkur
Her sezon olduğu gibi bu sezon da otellerimize geri döndük. Ama bu sezon son iki sezondur çalıştığım otel beni işe İşkur üzerinden alacağını söyledi. Yani şuanda çalıştığım otele otelin personeli olarak değil İşkur elemanı olarak başladım. Ama ne şartlarda! Normal sigorta değil kaza sigortası yani hasta olduğumda değil elime bıçak saplandığında kullanabileceğim, sigorta primi yatırılmayan, emekli olmama izin vermeyen bir sigorta. Bunun yanında senelerdir uğraşıp kazandığım kıdem ve ücreti hiçe sayarak geçen sezon 1.800 lira aldığım yerde 1.300 lira asgari ücrete başlattılar. Yani İşkur hükümetin kiralık işçi ofislerine döndü. Hükümet benim ve benim gibi işçilerin üzerinden turizm patronlarına bir güzellik yaptı. Devlet benim haklarımı alıp yeni otel açsınlar diye turizm ve otel patronlarına verdi. Şimdi benim ve benim gibi turizm işçilerinin bu duruma artık yeter deme vakti geldi. Onlar mağdur rolünü bile beraber oynarlarken biz turizm ve otel işçileri neden ayrı ayrı duracağız. Turizm patronlarına karşı bizim de birleşip örgütlü mücadele verme vaktimiz geldi.
Antalya'dan bir otel işçisi
Önceliğimiz kıdem hakkımızı savunmak olmalı!
Kıdem tazminatlarının kaldırılması sürekli gündemde tutuluyor. Bunu yapabilmenin zemini hazırlanıyor. İşçiler kıdem tazminatı fona devredilince o güne kadar hak ettikleri kıdem tazminatlarını hemen alacakları yanılgısına düşürülüyor. İşinden memnun olmayan, bırakmak isteyen, daha iyi koşullarda çalışan fabrikalara gitmek isteyen bunun çok iyi bir fırsat olduğunu düşünüyor. Ve bu yasanın bir an önce onaylanmasını bekliyor. İşçiler o güne kadar biriken kıdem tazminatlarını ancak işten çıkarıldıklarında alabileceklerini bilmiyor. Bunu duyurmak da elbette kimsenin işine gelmiyor. Bizler işyerlerimizde ve diğer fabrikalarda çalışan arkadaşlarımıza da olabildiğince anlatıyoruz. Bizim anlattıklarımız da başka arkadaşlara anlatıyor. İşçi arkadaşlarımızın tepkisi inanılmaz. Bunu bir de kiralık işçi yasası ile birlikte anlatınca bu kadarına da cesaret edemezler artık diyorlar. Ama cesaret ediyorlar işte. Ve cesaretlerini de bizim birleşip karşılarına geçmememizden alıyorlar. Eğer biz işçiler birleşip karşı durmayı başaramazsak kiralık işçilik yasasında olduğu gibi kıdem tazminatını da bir çırpıda geçirmeye kalkışacaklar. Birleşmekten, kıdem tazminatı hakkımızı en büyük önceliğimiz olarak savunmaktan ve bunun için tüm güçlerimizi seferber etmekten başka yol yok.
Çorlu Silver'den bir işçi
Mobilya fabrikaları kaynıyor
Manisa'daki mobilya fabrikaları bir süredir fokur fokur kaynıyor. Tam bir cehennem olan mobilya sektöründe yaşadığımız baskılar, adaletsizlikler canımıza tak etti. Kaçak işçilikten asgari ücret üzerinden maaş ödemeye, mesai paralarının ödenmemesinden angarya çalışmaya kadar yaşadığımız pek çok sorun karşısında birçok fabrikada biz işçiler birleştik. Kimi fabrikalarda işçiler Çalışma Bakanlığı’na şikâyetlerde bulundular, kimi fabrikalarda iş yavaşlatma ya da iş durdurma gibi eylemler yaptık. İşçilerin bu şekilde birleşmesi ve kararlı tutumları patronların geri adım atmasını sağladı. Fabrikalarda çalışan kaçak işçilerin işlerine son verilmesinden, maaşlarımızın ve sigorta primlerimizin gerçek tutarları üzerinden yatırılmasına kadar pek çok kazanım sağladık. Elbette bunları yeterli görmüyoruz ve şunu biliyoruz ki her an her şey yeniden daha kötü hâle gelebilir.
Biz şunu gördük ki işçiler bir araya geldiğinde patronlar geri adım atıyor. Bu nedenle bu birliğimizi daha kalıcı bir hâle getirmek zorundayız. Biz birliğimizi korursak patronlara soluk aldırmayız.
Manisa'dan bir mobilya işçisi
Sendikalı olmak hakkımızdır!
Merhaba turizm işçisi kardeşlerim. Ben Çınar Otel’de çalışıyorum. Otelde Tüm Emek Sen’e üye olduk ve yetkiyi aldık. Daha sonra patron yetkiye itiraz etti. Biz de tabii ki durmadık. Biz de bu defa sendikalaşma mücadelemizi hukuksal alanda vermeye başladık. Aylarca süren davanın son duruşması 17 Mayıs’ta Çağlayan Adliyesi’nde görüldü. Dava biz işçilerin lehine sonuçlandı. Yani yetkiyi aldık. Bu süreçte hep baskı ve tehdit altında çalıştık ama vazgeçmedik yine de ve sonuna kadar mücadele ettik. Şimdi önemli olan yetkiyi kaybetmemek. Siz de hangi koşullarda olursa olsun yılmayın mücadele edin. Sendika bizim hakkımızdır.
İstanbul Çınar Otel'den bir işçi
İşçiler bir kıvılcım bekliyor!
Gaziantep'te Naksan işçilerinin direnişinin zaferle sonuçlanmasının ardından oluşan algı, işçilerin birliğinin her yönden zafere ulaşacağıdır. Bu bölgede Gürteks ve Karteks'te yaşanan işçi mücadeleleri de patronların işçiler karşısında nasıl bir korku içinde olduğunu gözler önüne seriyor. Buna karşılık patronlar, işçiler üzerinde baskıyı arttırmaya girişti. Çalışma saatlerinden tutun da patronların işi hızlandırma baskısına, hatta insani ihtiyaçların karşılanmasının bile güçleşmesi gibi bir dizi zorluk işçileri çığrından çıkarmış durumda. İşçiler de sendikasız oldukları için, sendikalaşma ya da fiili eylemlere girişmeleri durumunda işten atılma korkusu taşıdıkları için şuan pek ses çıkarmıyorlar. Ancak içten içe bir öfke birikiyor. Bir kıvılcım bu öfkenin işçiler lehine büyümesine, patronları saran bir yangını körüklemeye yeter bile!
Gaziantep Erenler Halı'dan bir işçi
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Haziran 2016 tarihli 80. sayısında yayınlanmıştır.