Metal fabrikalarından haberler – Eylül 2023

Metal fabrikalarından haberler – Eylül 2023

Metal işkolundaki fabrikalarda çalışan işçilerin gazetemiz için yazdıkları yazıları okurlarımızla paylaşıyoruz.

Birlik olmaktan başka çaremiz yok! Yaşasın örgütlü mücadelemiz! – Tuzla Chen Solar’dan bir işçi

Merhaba Arkadaşlar, Yaklaşık 11 aydır Chen Solar firmasında çalışmaktayım. İşe başladığım zamanda fabrikada sendika sözleşmesi yeni imzalanmıştı. Burada bizden önce çalışan arkadaşlarımızın onurlu ve dik duruşları sayesinde yeni başlayanlar olarak sözleşmenin nimetlerinden yararlandık.

Ama bu imkânların kolay kazanılmadığını, birçok zorluklar çekildiğini hep beraber dinledik. Onlar bize birlik olmanın nasıl bir güç olduğunu sürekli dile getirdiler. Ben daha önce sendikalı bir firmada çalışmadım ve sendikalı olmanın nasıl bir güç olduğunun bilincinde değildim. Şu an fabrikada sıcaklık başta olmak üzere belli başlı problemlerimiz var. Biz de bu sorunların çözülmesi için eylem yapma kararı aldık. Fabrikamızda bizim dönüşüm dediğimiz bir uygulama vardı. Mola saatlerinde yanyana olan istasyonlarda çalışan iki kişiden biri molaya çıktığında diğeri onun makinasına da bakıyordu. Bu şekilde bir yandan üretim devam etmiş oluyordu diğer yandan biz de molalarımızı birkaç dk uzatıyorduk. İlk adımımız dönüşümleri kesmek oldu çünkü dönüşüm yapmak mecburiyetinde değiliz. Bir gün sonra patron baş temsilcimizle görüştü ve tuvalet sorununu hızlı bir şekilde çözeceklerini, sıcaklık sorunu için de projeler çizildiğini onları değerlendireceklerini söyledi. Tuvalet yapılmaya başlandı fakat sıcaklık sorunu için somut bir adım atılmadıkça biz dönüşüm yapmamaya devam edeceğiz. Gücümüzün farkında olduğumuz sürece önümüzde hiçbir engelin duramayacağını biliyorum. Çözüme kavuşmasını istediğimiz sıcaklık ve diğer sorunlarımız için ufak bir eylemle bile patrona bu konularda geri adım attırdık. Bu bile bizim gücümüzün küçük bir göstergesiydi. Birlik olmak dik durmak verilmeyen haklarımızı almamızı ve çalışma koşullarımızı iyileştirmemizi sağladı. Emeği için alınteri dökenlere selam olsun. Yaşasın örgütlü mücadelemiz!

 

smart

İstibdadın sopasını kullanan patronlar- Gebze Smart Solar fabrikasından bir işçi

Dostlar merhaba. Ben Smart Solar fabrikasında çalışan bir işçiyim. Altmış günlük Toplu İş Sözleşmesi sürecimiz bitti ve arabulucu sürecimiz başladı. Bu süreçte öğrendiğimiz bir şey daha oldu: Ne sendikamıza örgütlenme sürecinde ne de patronu masaya getirme sürecinde bir an olsun mücadelemizden taviz vermeden ekmek kavgamıza sahip çıkmak. Sendikamızı kırmak, bizi örgütlü gücümüzden vazgeçirmek için her türlü işçi düşmanı yöntemlere başvuran patronumuz şimdi de bizi düşük ücretli bir sözleşmeye razı etmek istiyor.

Seçimlerin öncesinde ve sonrasında hayat pahalılığının arttığı, memleketin her yerinde ve her sektöründe patronlarla mücadeleye giren işçiler ve onların hayatlarını geçindirmek için ölüm-kalım savaşı verdiği bir memlekette düşük ücretlere razı olmak ölüm-kalım ikileminde ölüme göz yummak anlamına geliyor.

İşçilerin yaşadığı tüm bu ekonomik sorunlar bugün ekonomiden sorumlu Mehmet Şimşek’in eseri değil sadece. Zenginin daha zengin yoksulun daha yoksul olduğu bu sömürü sistemi ülkeye yeni gelmiş de değil. Dün de bizi sömürerek zenginliğine zenginlik katanlar aynı yerde bugün de işçiler aynı yerde. Aradaki fark biz işçilerin geçmişe göre daha örgütsüz olması patronlarınsa örgütsüzlüğümüzü fırsat bilerek daha cüretkar saldırılarda bulunması.

Bugün patronumuzu yıllara yayılan başarılı mücadeleler sonucunda TİS masasına getirdiğimiz halde sözleşme taslağımızı kabul etmeyip daha düşük ücretle TİS imzalamamızı bekliyorsa, bu durum memleket çapında istibdadın patronların emrine amade olmasındandır. Bunun en büyük iki örneği var: grev yasakları ve yüksek hakem kurulu.

İşçiler patronlarla TİS masasında anlaşamadığında son MESS sürecinde grev yasaklarına ve bu yasakları ayaklarının altına alan işçilere şahit olmuştuk, bir de yüksek hakem kuruluyla devletin “devlet baba’’ rolüne girerek kendi taslağını TİS masasına dayatması örnekleri var ve bu örneklerde yüksek hakem kurulu hiçbir zaman işçilerin lehine bir taslak ile TİS sürecini bitirmemiştir.

Bir yandan enflasyon, diğer yandan yakın gelecekte işsizlik dalgası beklentisi, patronların istibdadın sopasıyla korunduğunu da eklersek işçilerin mücadelesi ne sendikaya üye olmakla biter ne TİS masasına patronu getirmekle biter, bu mücadele biz işçilerin bu sömürü sisteminin her çarkını kıracak şekilde örgütlenmesiyle yani MESS den başlayarak patronların tüm olanaklarını, örgütlerini parçalayana kadar bitmeyeceği kesin.

 

gebze metal

İşçiler siyasete! - Gebze’den metal işçisi bir kadın

Merhaba yoldaşlar. Gebze’de bir metal fabrikasında çalışıyorum. Son zamanlarda fabrikada gündemlerimiz kendi fabrikamız dışında, ekonomi ve siyasi partilerin güvenilmezlikleri. Arkadaşlarım artık oy verecek parti bulamadıklarını söylüyorlar. Devrimci partiler akıllara bir seçenek olarak gelmiyor. Sebebi belli, burjuva ideolojisi sürekli olarak sosyalizm karalıyor. Hâlbuki biz işçilerin bu düzenden tek kurtuluşu sosyalizmdir. Bu da bizlerin siyasi partilerde örgütlenmesinden geçiyor. Ülke gündeminden bıkmış bazı dostlardan “siyaset yapmayalım” gibi laflar duyuyorum bazen, aksine bizim siyasete yumruğumuzu vurmamız lazım. Kapitalizmin geldiği noktayı konuşuyor olmamız lazım. Dünyanın içinde bulunduğu dönemde bilim ve teknolojinin ulaştığı tüm gelişmelere rağmen dünya halklarının, biz emekçilerin yaşam mücadelesinde maruz kaldığı sefil koşullardan kurtulmanın yöntemini konuşmamız lazım. Biz işçiler emperyalist ve kapitalist devletler tarafından sistematik olarak kurtuluş yolumuz olan sınıf mücadelesinden, sosyalizm biliminden, yönteminden uzak tutuluyoruz. Biz devrimci işçilerin Türkiye’den örnek vermemiz gerekirse, milliyetçilik, İslamcılık gibi sınıfımız içinde yaygın olan tüm politik farklılıklara rağmen istikrarlı bir şekilde mücadelemizi yaymamız lazım. Bazı “gerici” düşüncelere sahipler diye sınıfımıza sırt çevirmek Türkiye işçi sınıfını sömürüye ve karanlığa hapsetmektir. Sosyalistlerin gündemi ne kimlik siyaseti, ne de seçimler olmalıdır. Hedefimiz sınıf mücadelesini yükseltmek olmalıdır. Kurtuluş sosyalizmdir, sosyalizm devrimci işçilerle gelecektir. Buna giden yol örgütlenmekten geçer, fabrikaları, sendikaları devrimcileştirmekten, mücadeleci hale getirmekten geçer. Bu yüzden dostlar, işçiler siyasete, işçiler Devrimci İşçi Partisi’ne!

 

tofaş

Hükümete güven yok, patrona güven yok, Türk Metal’e güven yok! Kendimize güvenmekten başka çare yok! - Bursa Tofaş fabrikasından bir işçi

Tofaş’ta 2023 revizyon döneminin bitmesine üç gün kaldı. İzine çıktık bir hafta dolmadan para suyunu çekmeye başladı. Tatili bırakalım ailesini görmek için memlekete gidemeyenler var. Bir haftalık gidiş geliş bilet fiyatları bir maaşa denk geliyor. O kadar çalışıp, didiniyoruz, memlekete dahi gidemiyoruz. Bizler üretiyoruz, çalışıyoruz gecemizi gündüzümüze katıyoruz ama bir hafta tatili bile borç yaparak yapabiliyoruz. Çok borcu olanlar da revizyon dönemini evde geçiriyor ya da çalışmak zorunda kalıyor. Sendikanın da bu durumla pek ilgilendiği yok açıkçası. Patron deseniz zaten umurunda değil. Modern kölelik gibi bir sistem var şu anda Türkiye'de!

Ekonominin kötü oluşunun faturası yine işçilere, emeklilere, memurlara kesiliyor. Sanki ekonominin bu duruma gelmesinde biz suçluyuz! Devleti yönetenler ise kendi lükslerinden vazgeçmeyip, bize tasarruf yapmaktan bahsediyorlar. Suç bizde onları seçen biziz, her şeye boyun eğen ses çıkartmayan da biziz o yüzden bu durumdayız!

Alın terimizi, hakkımızı bile savunamıyoruz. Korkular kaygılar bizi geçim derdine düşürdü. Herşeyi kısmamıza, temel ihtiyaçlarımızı en aza indirmemize rağmen yine de ay sonunu getiremiyoruz. Demek ki, bu böyle gidemez. Artık değiştirmemiz lazım bir şeyleri. Gücümüzü birleştirip, mücadele etmekten başka çaremiz yok! Bu güç de işçi ve emekçi sınıfında var. Gücümüzün farkına varmalıyız.

Tofaş’ta, yıllık izinden sonra zorlu bir süreç ile karşı karşıya olacağız. 2023 toplu iş sözleşmesi başlıyor. Her dönem olduğu gibi Türk metal sendikasına güven yok! Her dönemde grevimizi yasaklayan hak aramamızı engelleyen hükümete güven yok, patronlara hiç güven yok! Kendimize güvenmekten başka çaremiz yok!

 

renault

MESS'e karşı sendikalar birlikte hareket etmeli! - Bursa OYAK Renault fabrikasından bir işçi

OYAK Renault'ta revizyon dönemi sona erdi. Üretime kaldığımız yerden devam ediyoruz. Birçok kişi iznini hayat pahalılığından dolayı iyi geçiremediğini söylüyor. Kimi memlekete gidemediğinden şikâyetçi, kimi tatil yapamamaktan şikâyet ediyor. Koca bir yıl boyunca çalışıp, gecemizi gündüzümüze katıyoruz. Ama maddi koşulların kötü olmasından dolayı hiçbir şey yapamıyoruz. Hepimiz aynı durumla karşı karşıya kalıyoruz. Ülkemizde ve de dünyada gezilip görülebilecek çok güzel yerler varken, evden dışarı bile çıkamıyoruz. Hayat pahalılığı zenginleri daha zengin ederken işçi sınıfı için bırakalım tatili, meyveyi sebzeyi, eti sütü bile lüks haline getirdi.

30 Ağustos günü 3 işçi arkadaşımızı taşıyan servis, Botanik Park yakınlarında kontrolünü kaybederek yön tabelasının bulunduğu direğe çarparak trafik kazası geçirdi. Yaşanan trafik kazasında yaralı olarak hastaneye kaldırılan Mustafa Yiğit hayatını kaybetti. Kazada yaralanan İlker Gündüz ve Oğuzhan Işık ise sevk edildikleri hastanede ilk tedavilerinin ardından taburcu oldu. Vefat eden arkadaşımızın ailesinin acısını paylaşıyor ve sabırlar diliyoruz. Tüm işçi sınıfı olarak hepimizin başı sağ olsun. 2017 'de dört arkadaşımızı daha trafik kazasında kaybetmiştik. Servis şirketi kâr elde etmek için yaşlı emekli insanları sigorta ödememek için şoför olarak işe alıyor. Servis şoförlerine verilen ücreti gençler kabul etmediği için ister istemez yaşlılar kabul ediyor. Gençlerle yaşlıların görüş mesafesi, refleksi bir değil. Ayrıca iş yükü de çok fazla, az kişi ile çok iş yapıyorlar. Gece gündüz demeden direksiyon başındalar. Şirketin kâr hırsı yüzünden şoför de işçi de hayatından oluyor. Emekliler yettiremediği emekli maaşı yüzünden geçinmek için kötü koşullarda hayatı pahasına çalışmak zorunda kalıyor. Servis şirketlerinin denetlenmesi gerekir. Bu durum görmezden gelinemez!

MESS sözleşme taslağı sonunda açıklandı. Türk Metal’den önce Birleşik Metal’in taslağı açıklandı. Fabrikada genel düşünce taslağın hepsinin alınması halinde iyi olur şeklinde oldu. Türk Metal’in de aşağı yukarı benzer bir taslak açıklayacağı beklendi. Ama Türk Metal taslağı açıklanınca fabrikada tepki oluştu. Mesele sadece zam oranının düşük olması kayıplarımızı karşılamaması değil. Eş ve çocukların sağlık sigortasına eklenmemesi, gelir vergisinin sabitlenmesi konusunda hiç çalışma olmaması da var. İmza atılana kadar 5 bin lira avans da kabul görmüyor. Önden bir miktar zam alınıp saat ücretlerine eklenerek kalıcı olması isteniyor. Bu tepkileri yine yemekhanede çatal bıçak vurma eylemi yaparak gösterdik. Ama sendikacılar fabrikada yoktu. Daha önce taslak açıklanınca ellerinde megafonla açıklama yaparlardı. Bu sefer işçinin karşısına dahi çıkamadılar. Onlar da farkında yani durumun.

İşçiler olarak “bir şey olmaz, satarlar yine” deyip bir kenara çekilmek olmaz. Üç sendikanın üyesi olan işçiler olarak neler yapabileceğimizi konuşarak, sendikalarımıza baskı yapıp, en yüksek zam oranını ve hakları elde etmek için birlikte mücadele etmeleri için zorlamalıyız. Sonuçta Türk Metal’in bile taslağının tamamını alması için greve gidilmesi gündeme gelecek. Grev yasağı tehdidi olacak. Grev yasağını ancak diğer sendikalardan işçilerle birlikte aşabiliriz. Türk Metal engel olursa gerekirse onu da aşarız.

 

dilovası

Birleşen işçiler yenilmezler- Dilovası’ndan bir metal işçisi

Merhaba dostlar. Ben Dilovası’nda çalışan bir metal işçisiyim. İşçi sınıfı olarak fabrikalarda örgütlenmek, sendikalaşmak ekmeğine ve onuruna sahip çıkmak isteyen bizler için zorunluluk haline geldi. Bize dayatılan sefalet ücretlerinden kötü fabrika koşullarına, verilmeyen haklardan güvencesiz işlere, mobbinglere kadar tüm sorunlarımızla ancak birlik olarak sendikalaşarak baş edebiliriz. Öyle bir düzen kurulmuş ki elbette sendikaya üye olunca emekçilerin sorunları tek başına çözülmüyor. Biz işçiler sendikalarımıza üye olmakla kalmamalı, sendikaya sahip çıkmalı, denetlemeliyiz! Sendikal krizi masa başında değil fabrikalarda ve işyerlerinde çözmemiz lazım! Patronlar da sendikaların, işçilerin üretimden gelen gücünün farkındadır. Kendine tehdit olarak gördüğü mücadeleci sendikalara karşı sarı sendika getirmek onlar için kurtuluş olabiliyor. Bizler işçi sınıfı olarak ne patronlara ne de sarı sendikalara boyun eğmemeliyiz, 2015’teki metal eylemlerinde olduğu gibi. İşçinin gücü üretimden gelir. Bu gücü kaptırmamak da yine işçinin elindedir. İşçi haklı ve meşru zeminde, birlik ve beraberlik içinde üretimden gelen gücünü kullandığında bunun önüne geçebilecek bir kuvvet yoktur. Bunun en güzel örneğini bize istibdadın grev yasağına, sarı sendikanın grev kırıcılığına karşın fiili greve giden Bekaert işçileri gösterdi. Hem yakın zamandaki hem de tarihimizdeki örneklerde kazanan hep mücadeleyi ileri taşıyanlar, grev hakkına, üretimden gelen gücüne, örgütlülüğüne sahip çıkanlar oldu! Şanlı işçi sınıfı tarihimizde Kaveller, 15-16 Haziranlar, madenci grevleri var. Yakın tarihimizde istibdadın grev yasağına rağmen fiili grevlerle kazanılmış Bekaert, Schneider grevleri var. Kartonsan’da hem ekmeğine hem de grev hakkına sahip çıkarak kazanan işçiler var. Bizler işçi sınıfı olarak ne patronların boyunduruğu altına gireceğiz ne de sarı sendikaların arkamızdan iş çevirmesine göz yumacağız. Tabandan mücadeleyle sendikalarda bürokratların değil işçilerin sözünü geçireceğiz. Onlar bir avuç bizler ise milyonlarız, güçlü olan bizleriz. İşçiler açken ne patronlara ne de sarı sendikalara huzur yok!

 

manisa

Patronların korktukları başına gelecek, bir araya geliyoruz! - Manisa OSB’den bir metal işçisi

Merhaba, ben Manisa organize sanayi bölgesinden, iki ay önce girmiş olduğum bir fabrikadan sizlere yazıyorum… Kısaca şartlarından ve kurdukları sistemden bahsetmek istiyorum. Anlaşmalı oldukları dört ayrı taşeron firması bulunmakta, bununla birlikte taşeron firmalarının kendi bünyelerinde girişlerini sağladıkları işçilere, birbirlerinden farklı maaşlar vererek içerdeki işçiyi bile birbirinden ayırıyorlar ve içerdeki memnuniyetsizlik kaçınılmaz oluyor. Örneğin A firmasındaki Ali 14 bin tl alıyorsa B firmasındaki Ali 12 bin tl alıyor. Dolayısıyla bizi bizden bile ayırıyorlar. Kadroya geçiş sözleşmeleri 2+2+2 olarak belirlenip uygulanıyor ve ikinci ayda kadroya girebilmek için bu süre zarfında işimizi iyi yapıp yapamadığımızdan ziyade, kendi egolarını tatmin edip edemediğimize ve kendi kişisel çıkarları doğrultusunda her denileni yapıp yapmadığımıza bakarak kadroya aldıklarını görüyorum ne yazık ki. İşçi temsilcilerinin de, patron ve müdürlerle birlikte olduklarını görüyorum. Aralarından su sızmayacak şekilde, zaten bahsettiğim bu işçi temsilcilerini de kendileri seçiyor… Her iki tarafa da kendi tanıdıkları adamları aday gösterip bizlere imza ile seçtiriyorlar ve dolayısıyla her halükarda onların istedikleri adamları seçmiş oluyoruz.

İşe ilk girişte aldığımız üç günlük iş sağlığı güvenliği eğitiminin sonunda insan kaynakları özellikle gelip, bizleri sendikal faaliyetlere bulaşmamamız konusunda kibar bir dille uyarıyor… Haklarımızı yediklerini, sendikanın içeri girmesinden ne kadar korktuklarından anlayabiliyoruz ama elbet korktukları başlarına gelecek ve bu onlar için kaçınılmaz bir son olacak. Şimdilik içerde, öncesinde iki ayrı grubun ilerlediği daha sonra iki ayrı grubun birleşerek organize bir şekilde sendika işini yürüttüklerini ve çok güzel bir şekilde ilerlediğimizi söyleyebilirim. En yakın zamanda olumlu bir sonuç elde edebileceğimize inanıyoruz. Son olarak da bu olumlu ilerleyen sendika faaliyetimizi yazdığım bu yazıda, okurken yüzünde tebessüm oluşan ve kazanabileceğimize inanan bütün işçi ve emekçi kardeşlerime şimdiden selam olsun.

 

Sendikaya üye olmak yetmez, sahip çıkıp denetlememiz gerek! - Manisa’dan bir metal işçisi kadın

Merhaba sınıf kardeşlerim, bu sayfalarda işçi arkadaşlarımızın sorunlarını, iş yerlerinde yaşadıkları sıkıntıları, geçim derdini hep okuyoruz. Mücadele etmek, örgütlenmek ve sendikalaşmanın öneminden bahsediyoruz. Ben bugün en az yukarıdakiler kadar önemli ve mücadelemiz için hayatî olan başka bir durumdan bahsetmek istiyorum. Fabrikamızda bu sene sözleşme dönemi geldi. 3 senede bir yapılan sözleşme, sözleşme arası sürenin fazla olması iki sözleşme arasında işçiler olarak elimizin kuvvetsizleşmesine sebebiyet veriyor. Komitenin etkin bir şekilde işletilmemesi, temsilcilerin de etkinliğini ve dolayısıyla taleplerimizin daha gür bir sesle yankı bulmasını engelliyor. Sözleşme zamanlarını meydan muharebelerine benzetecek olursak, aslında muharebeye daha kalabalık, üretimden gelen gücümüzle daha kuvvetli girmemiz gerekirken, örgütsüz ve hazırlıksız olmamız muharebeyi kazanmamızı zorlaştırıyor. Kelimenin tam anlamıyla gün be gün patronlarla bir savaş içindeyiz. Bu savaşa güçlü girmek ve kazançlı çıkmak istiyorsak, sendikalıyız, sendika gerekeni yapsın demememiz lazım. Ücretten diğer sosyal haklara kadar gerçekten kazanacağımız bir sözleşme istiyorsak, üye olduğumuz sendikalarda daha etkin olmalı, taleplerimizi yan yana gelip tartışmalı, gerekirse sendikamızı da denetleyecek gücü kendimizde hissetmeliyiz. Gümbür gümbür girilmesi gereken bir sözleşme dönemine omuzlarımız düşük girersek baştan mağlubiyeti kabul etmişiz demektir. MESS sözleşmesi mücadelesine ve diğer TİS dönemine giren işçi arkadaşlarıma mücadelelerinde başarılar diliyorum. Unutmayalım, haklarımızı vermeyecekler, biz alacağız!

 

Bu yazılar Gerçek gazetesinin Eylül 2023 tarihli 168. sayısında yayınlanmıştır.