İstanbul'da Gerçek gazetesi okur toplantısı
Her ay yapılan Gerçek gazetesi kahvaltılı okur toplantısı bu ay da, Devrimci İşçi Partisi İstanbul bürosunda direnişçi işçilerin de katılımıyla gerçekleşti. 19 Kasım Pazar günü düzenlenen kahvaltıda Gerçek gazetesinin son sayısının ayrıntılı bir sunumu yapıldı. Yapılan sunumda güncel siyasi gelişmelerden işçi mücadelelerine kadar birçok konudan bahsedildi.
Sunumu yapan yoldaşımız şanlı Ekim devriminin 100. yılı olması sebebiyle gazetenin de kapağına taşıdığımız “Emperyalizmi yeni işçi devrimleriyle yeneceğiz!” manşetine değindi. Ekim devrimini nostaljik bir biçimde anarak değil, dersler çıkararak ve kılavuz edinerek yeni Ekim devrimleri yapılabileceğini anlattı. Yeni Ekim devrimlerini gerçekleştirmenin yolunun işçi sınıfı içinde örgütlenmekten, siyasi konjonktür ne olursa olsun, en ağır baskı rejimlerinde bile, Erdoğan’ın kurmaya çalıştığı istibdad rejiminde bile, anbean mücadele etmekten geçtiğini vurguladı. Öncü işçiler tarafından kaleme alınan ve gazetenin fabrikalardan haberler kısmında yayınlanan sınıfın acil gündemlerine değinilerek mücadele yolları üzerinde değerlendirmelerde bulundu. İşçi sınıfının gündeminin taşeron sorunu, yoksulluk ve geçim sıkıntısı olduğunu vurgulayarak Devrimci İşçi Partisinin “Taşeron yasaklansın herkese kadro” şiarıyla gerçekleştirdiği kampanyaya değinerek işçilerin ve emekçilerin bu gündeme gösterdiği ilgiyi anlattı.
Amerika ile yaşanan vize krizinden sonra anti-emperyalist mücadelenin önemine değinen yoldaşımız bu konuda yürüttüğümüz anti-emperyalist kampanyayı anlattı. Devrimci İşçi Partili militanların sabahın ilk ışıklarıyla birlikte gerçekleştirdiği “Birleş, kardeşleş! Emperyalizme ve Siyonizme karşı mücadeleyi birlikte yükselt” temalı bildiri faaliyetlerinin hatlarını anlatarak Türkiye halkının bu anti-emperyalist mücadele geleneğine sahip olduğunu aktardı. Yine aynı minvalde Türkiye’de yargıdan kaçırılarak emperyalizmin şantaj malzemesi haline getirilen Rıza Sarraf’ın 27 Kasım’da gerçekleşecek olan davasının Türkiye gündeminde önemli bir yer edineceğini, Erdoğan ve AKP’yi çok zor durumda bırakacağını ve bu sürecin birçok siyasi gelişmeye gebe olduğunu belirtti.
Sunumun ardından salondan soru ve görüşlerin alındığı bölüme geçildi. Kahvaltımıza Sosyal-İş’te örgütlendikleri için işten çıkartılan, Güneşli’de 46 gündür çadır kurarak işe dönüş mücadelesi veren Kod-A işçileri de katılım gösterdi. Kod-A işçileri kendi mücadele süreçlerini anlatarak söze başladılar. Mücadelede oldukça kararlı olan Kod-A işçileri kendi yanlarında yalnızca sınıfın yanında olan partileri gördüklerini söylediler. Yine bu süreçte ne televizyonda ne de burjuva basınında haberlerinin hiç yer almadığını belirtip, ne olursa olsun mücadeleyi sonuna kadar götüreceklerini ifade ettiler. Devrimci İşçi Partisinin de gösterdiği dayanışmanın mücadelelerini büyüttüğünü sözlerine eklediler.
Eğitim emekçilerinden sağlık emekçilerine, yazılım ve büro emekçilerinden metal işçilerine, temizlik işçilerinden üniversite emekçilerine, tekstil işçilerinden hukuk emekçilerine kadar katılan herkes kendi alanına dair mücadelelerden bahsetti.
Sunumun sonunda söz alan DİP Genel Başkanı Sungur Savran, Ekim devriminin 100. yılının önemine Petrograd’da gerçekleşen 100. yıl etkinliğinden pasajlar aktararak sözlerine başladı. Ekim devrimin her şeyden önce işçi sınıfının devrimi olduğunu vurgulayarak bu yüzden Ekim devrimine sahip çıktığımızı hatırlattı. Lenin ve Trotskiy ’in oluşturduğu Bolşevik önderliği 20. yüzyılın en büyük devrimciliği olarak niteledi. O dönemin Rusyası’nda gerçekleşen işçi sınıfı mücadelelerinin ve muazzam devrim kapasitesinin bu dahi önderliği devrimin içine çektiğini, Lenin ve Trotskiy’in işçi sınıfından aldıkları eğitimi yine işçi sınıfına verdiğini ifade etti. İlk olarak kadın işçilerin ekmek talebiyle başlayan yürüyüşünün işçi sınıfının diğer tüm kesimlerini nasıl ayağa kaldırdığını ve devrimin fitilini ateşlediğini anlattı. Temmuz ayaklanmasında Lenin’in verdiği kararların Marksizmin tarihi kazanımlarının bir ürünü olduğunu ve nasıl işçi sınıfının lehine kullandığını aktardı.
Türkiye işçi sınıfının da Rusya’da 8 Mart’ta ayağa kalkan kadın işçiler gibi ayağa kalkacağını ve artık çoktan gününü doldurmuş olan kapitalizmi ve emperyalizmi yalnızca yaşadığımız coğrafyada değil tüm dünyada yıkacağını, yeryüzünden tamamıyla sileceğini vurgulayarak sözlerine son verdi.