Yolsuzluk düzeninin iddianamesi, halk isyanını yargılayamaz
Antalya L tipi Cezaevinde tutsak yoldaşımız M. Cihan Yılmaz'ın iddianamesi savcılık tarafından hazırlandı ve hakime teslim edildi. Buna göre yoldaşımızın ve Antalya L Tipi ile Alanya L Tipi cezaevlerinde yatan sosyalistlerin ilk duruşması 6 Şubat 2014 tarihinde görülecek.
Kırmızı fular davası olarak da bilinen davanın iddianamesi, gerçeklerin lime lime edilerek, kof bir takım suçlamaların gelişi güzel bir araya getirilmesinden oluşuyor! Daha önce birçok davada hatırladığımız suçlamalar, kopyala-yapıştır yöntemiyle iddianameye eklenmiş durumda.
DİP açısından ise davanın ve iddianamenin anlamı açıktır: Bu dava, tamamıyla siyasi bir saldırıdır. Halk isyanında Antalya merkezinde öncüleşmiş, devrimci sorumluluklarını yerine getirmiş sosyalistler yargılanmaktır. Ve onlar şahsında halk isyanına iştirak eden milyonların eylemleri suçlamalara konu olmaktadır.
Halkın isyanı meşrudur, yargılanamaz
Türkiye'nin hemen hemen bütün illerinde, halk, sokağa dökülmüş, barikatlar kurmuş, yeni mücadele sloganları geliştirmiştir. Haziran ayında başlayan ve bütün bir yazı kasıp kavuran isyan ateşi, AKP hükümetinin aldığı ilk kapsamlı yenilgi olmuştu. Emekçi halkın kendi elleri ve iradesiyle, isyanı büyütmesi, egemenlerin terör demagojisine sarılmasına yol açtı. Halk isyanının meşruluğu ve kitleselliğini cezalandırmaya çalışıyor. Eylemlere öncülük eden devrimci irade, örgütlü güçler, milyonlarca kitlenin arasından cımbızla çekilip, galeyancılığa indirgeniyor.
Bizler, Cihan yoldaşımızın iddianamesinde ayyuka çıkan bu saldırılara karşı, halk isyanına katılan milyonların kararlılığına dayanıyoruz, militanlığından güç alıyoruz. Yoldaşımıza isnat edilen suçlamalara ve iddianamenin bütününe karşı vereceğimiz cevap, halk isyanının haklı ve meşru olduğudur. İlk söyleceğimiz cümle, hükümeti düşürmenin demokratik bir hak olduğudur.
31 Mayıs akşamı söylediğimiz sözün arkasındayız!
Bizler, devrimci Marksistler, ortaya koyduğumuz hiçbir pratiğin, eylemin, mücadelenin arkasından dolanmayız. 31 Mayıs akşamı başlayan, başta Taksim olmak üzere, tüm ülkeyi yangın yerine çeviren mücadele ateşinin, halk isyanının arkasındayız. O gün söylediğimiz her şeyin, attığımız her sloganın, kitleleri yönlendirmeye çalıştığımız her sokağın bir bir hepsinin arkasındayız. 80 ilde halk kitlelerinin sokakları ve meydanları doldurmasından, milyonlarca insanın eylemlere katılmasından, Türkiye'de sınıf mücadeleleri açısından yeni bir perdenin açılmasından gurur duyuyoruz.
Bu süreçte, Devrimci İşçi Partisi olarak halk isyanının bir parçası olduk. Ancak, işçi sınıfının devrimcileri, kitlenin öncüleri iddiasındaki bir parti için bu yeterli değildir. Günbegün, genel grev şiarının kitlelerce benimsenmesi, ortaya çıkan devrimci patlamayı halk meclisleri aracılığıyla merkezileştirip daha da güçlendirme ve işçi sınfının bir sınıf olarak kendi mücadele araçları ve yöntemleriyle mücadelenin tam merkezinde yer alması için çabaladık. Gerek Gezi parkı forumlarında gerekse 15 Haziran'dan sonra tüm ülkeye yayılan forumlar hareketinde bu önerilerimizi dile getirdik.
Tam bu noktada ifade edilmesi gereken şudur: Cihan yoldaşımız bu politik bilinçle hareket etmiş, parti politikalarını eksiksiz yerine getirmek için çabalamıştır. Cumhuriyet Meydanı çadırlarında, Çallı barikatlarında, Antalya kent ve üniversite forumlarında her yoldaşımız gibi Cihan yoldaşımız da isyanı bir adım ileri götürmek için mücadele vermiştir. Kitleden öğrenmiş, onun eğilimlerini kavramış, ona uygun araçlar üretmeye çalışmıştır.
Cihan yoldaşımızın tutsak edilmesinin anlamı buradadır. Burjuva mahkemeleri, bir yandan halk isyanının meşruluğunu yargılamak isterken, diğer yandan ise devrimci örgütlerin isyana yönelik müdahalesini yargılamaktadır.
Antalya polisi dedektiflik peşinde
İddianamede Antalya'da sendikaların ve partimizin de aralarında bulunduğu devrimci kurumların örgütlediği eylem ve basın açıklamaları yasa dışı olarak gösterilmektedir. Polis, hafiyelik meziyetlerini konuşturmuş, yoldaşımız hakkında elinde ne var ne yok iddianameye delil olarak sokuşturmaya çalışmıştır. İddianamede adı geçen, içlerinde partimizin Antalya ilinde örgütleyicisi ya da destekleyicisi olarak katıldığı eylemlerden bazıları şunlardır.
· 12 Eylül askeri darbesinin 33. yıldönümünde yürüyüşe katılmak ve basın açıklamasında devrimcilerin ailelerine gönderdikleri mektupları okumak
· ODTÜ'ye destek yürüyüşüne katılmak
· Yeni YÖK yasasına karşı eyleme katılmak ve basın açıklamasını okumak
· Ahmet Atakan'ın katledilmesini protesto etmek
· 2010 yılında Yürüyüş Dergisi'ne yapılan operasyonu protesto etmek
· 2011 yılında BDP’nin desteklediği 6 bağımsız adayın veto edilmesini protesto etmek
· Rojava eyleminde slogan attırmak
· Biz yüzde 99'uz Platformu bildirisi dağıtmak
· Akdeniz Üniversite'sinde yemekhane zamlarına karşı eyleme katılmak ve ajitasyon yapmak
· Adalet Yürüyüşçülerinin yürüyüşüne destek vermek
Cihan dışarı, hırsızlar içeri!
İddianamede bir çok kere üzerinde durulan “sosyalizmi simgeleyen kırmızı fuları takmak” suçlaması, hakim sınıfların mücadele ve direnişten, devrimin rengi kızıldan ne kadar çok çekindiklerini de gösteriyor. Evet, yoldaşımız halk isyanına kırmızı fularıyla katılmıştır. Bizler kırmızı fularımızı, isyanımızı, barikatımızı savunuyoruz. Peki sizler bir bir ortaya saçılan pisliklerinizi savunuyor musunuz?
İddianameyle ortaya konan çürümüş suçlamalar, mahkeme kürsüsünden bir kez daha çürütülecektir. Ethem'in, Ali İsmail'in, Medeni'nin, Mehmet'in, Abdullah'ın ve Ahmet'in mücadelesi bir kez daha sahiplenilecektir. Ya siz? Mahkemeye perukla getirdiğiniz katilleri, gözü dönmüş palalıları sahipleniyor musunuz? Bizler Cihan yoldaşımızın evinde çıkan Ali İsmail'in fotoğrafını gururla taşırız. Ya siz? Yolsuzluktan cüzdanı patlamış bakan oğullarını, iş adamlarını, bürokratları; evlerden çıkan deste deste dolarları, para sayma makinelerini gururla savunabilir misiniz? Bizler, Cihan yoldaşımızın destek verdiği, katıldığı eylemlerin, BDP’nin desteklediği ve veto edilen 6 bağımsız adayın savunulmasının, Biz Yüzde 99'uz Platformu’nun, Rojava'nın, Adalet Yürüyüşçülerinin başımız dik gözümüzü kırpmadan arkasında dururuz. Ya siz? Suriye halkına ölüm yağdıran El Kaide'ci çetelerin, Roboskî'de katliam emrini veren paşanızın, hırsızların, kent topraklarını yağmalayanların arkasında durur musunuz?
Devrimciler size hesap vermezler
Cihan yoldaşımız, Gerçek gazetesine yazdığı son mektupta sesleniyor: “Şimdi bu davalarla, bize bu katılımın hesabını sormaya çalışıyorlar. Ancak ben bütün yoldaşlarım adına sesleniyorum. Bizden hesap soramazsınız. Devrimci İşçi Partisi sadece sömürülen ve ezilen kitlelere hesap verir!”
Evet, çürümüş düzeninizin aynası iddianamenizle, gerçekleri ters yüz eden suçlamalarınızla bizden hesap soramazsınız. Bir kez daha yineliyoruz, mahkeme kürsülerinden halk isyanının meşruluğunu yargılayamazsınız ancak biz gelecekte katlettiğiniz kardeşlerimizin hesabını halkın mahkemelerinde soracağız.