Suudi saldırganlığına karşı Yemen halkı sokaklarda

Ortadoğu’da gelişmekte olan Sünni-Şii savaşının, Türkiye basınında göz ardı edilen fakat büyük önem arz eden bir cephesi de Yemen’de. Hatırlanacağı üzere, Şii Husiler yaklaşık bir buçuk yıl önce Yemen’in başkenti Sana’yı ele geçirerek yönetime el koymuştu. Devrilen Hadi’yi ülkenin “meşru hükümeti” saydığını söyleyen Suudi Arabistan ise, başını çektiği koalisyonun diğer üyeleri (başta Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere Bahreyn, Katar, Mısır, Fas, Kuveyt, Ürdün, Senegal ve Sudan) ile birlikte ABD destekli Sünni Hadi güçlerinin yanında Şii Husilere karşı bir savaşa girişmişti. Emperyalizmin, özellikle ABD emperyalizminin de Suudi birliklerini, bombardıman uçaklarının lojistiği başta olmak üzere aktif şekilde desteklediğini ve Suudi güçlerinin destekçileri arasında Türkiye’nin de yer aldığını belirtmek gerek.

Savaşın başlangıcından bu yana geçen bir buçuk yıllık dönemde, ilk aşamada ülkenin ikinci büyük kenti olan Aden’e çekilmiş olan Hadi, Suudi Arabistan’a kaçtı. Husilerin bir diğer düşmanı olan ve Yemen’de uzun yıllardır önemli bir güce sahip olduğu bilinen Yemen El-Kaide’si ise bu fırsattan yararlanarak ülkenin önemli bir kısmında hâkimiyeti ele geçirdi. Önemli bir kısmı Suudi bombardımanlarında ölen siviller olmak üzere on binden fazla kişi ise hayatını kaybetti. Böylesine vahşice yürüttükleri bu savaş, Suudiler için bir kahramanlık ve zafer hikâyesi olmaktan oldukça uzak gözüküyor. Tüm dünya devletleri arasında silahlanmaya ayırdığı para açısından, ABD ve Çin’in arkasında ve Rusya’nın önünde üçüncü sırada yer alan, bütçesinin yaklaşık yedide birini askeri harcamalara ayıran, “Teröre karşı İslam İttifakı” adlı Sünni askeri ittifakının başını çeken, dahası emperyalizmin ve birçok bölge ülkesinin desteğine sahip olan Suudi Arabistan pek az işgalci saldırgana kısmet olacak bir sonuca ulaştı. Bugün gelinen vaziyet itibariyle savaş Yemen topraklarını aşarak Suudi Arabistan’ın güneyine sıçramış durumda ve Husiler, Suudi topraklarında yer alan Necran vadisini kontrol etme yolunda adım adım ilerliyorlar.

Yemen halkı, özellikle de başkent Sana’da farklı zamanlarda gerçekleştirdiği kitlesel eylemler ile, Yemen halkının evlatlarını okullarda, hastanelerde ve pazar yerlerinde bombalayarak katleden Suudi Arabistan’a ve onu destekleyen emperyalizme olan tepkisini dile getirmişti. Yaklaşık 6 ay önce, savaşın başlamasının birinci yıldönümünde Sana sokaklarına dökülen yüz binler “Suudi saldırganlığına karşı omuz omuza” yazılı pankartlar açmış, karşılarında ise Suudi ve BAE uçaklarının zorbalığını bulmuşlardı. Kitleyi korkutarak dağıtmak isteyen savaş uçakları meydanların üstünden alçak uçuş yapmış, dahası Türkiye halkının 15 Temmuz dolayısıyla iyi tanıdığı bir biçimde, ses bariyerlerini aşarak büyük patlama sesleri yaratmışlardı. Bu kez 20 Ağustos’ta, Suudi koalisyonunun saldırganlığını protesto etmek ve Husi yönetiminin oluşturduğu Yüksek Siyasi Konsey’e destek vermek için toplanan yüz binler bir kez daha fakat bu sefer dozunu arttırmış biçimde Suudi zorbalığına şahitlik ettiler. Eylemin gerçekleştiği alanının yakınında bir tepeyi bombalayan uçaklar açıkça bir katliam tehdidinde bulundu. Aylardır süren bombardımanlar altında yılmamış olan Yemen halkının bu tehditlere pabuç bırakacağını düşünmek içinse hiçbir sebep yok. Bu halkın militanlığı, Yemen’in 2011’den sonra bir süre boyunca gerçek bir halk devrimi yaşamış olmasıyla yakından ilgili. Suudiler şimdiden BAE’nin desteğini kaybetti, ABD ise yalpalamaya başladı bile. Suudi Arabistan’ın devasa bütçeler ayırdığı ordusunun, Ortadoğu’nun bu en yoksul halkı karşısında giriştiği saldırganlığın utanç verici bir yenilgiyle sonuçlanması olanak dâhilinde.

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Eylül 2016 tarihli 83. sayısında yayınlanmıştır.