Sosyalist akademisyenlerden 29 Ekim açıklaması: Üzerimize çamur attılar izi dahi kalmadı! Memleket ve üniversite için mücadelemiz sürecek!
İki yıl önce 29 Ekim günü 675 sayılı KHK ile ihraç edilen sosyalist akademisyenler bir mesaj yayınladılar. Açıklamayı yayınlayan Barkın Asal (Hukuk Fakültesi), Cemil Ozansü (Hukuk Fakültesi), Deniz Morva (İletişim Fakültesi), Levent Dölek (İktisat Fakültesi), Savaş Karabulut (Mühendislik Fakültesi) ve Hakan Ongan (İktisat Fakültesi) İstanbul Üniversitesi’nde sendikal mücadelede öne çıkan 2008-2009 yıllarında AKP iktidarı ile cemaatin üniversitelere yönelik sermaye saldırısını en azgın şekilde yürüttüğü dönemde yıllarında iş güvencesi ve akademik özgürlüğü savunan mücadele ve direnişlere imza atmış eğitim ve bilim emekçileriydi. Yaptıkları açıklamada memleketin geldiği durumu, üniversiteye yapılan saldırıların sonuçlarını değerlendiren akademisyenler, mücadeleye devam diyorlar.
29 Ekim vesilesiyle yapılan açıklama şu şekilde:
Öğrencilerimize, meslektaşlarımıza, emekçi halkımıza,
Bugün 29 Ekim 2018. Aşağıda imzası bulunan biz sosyalist akademisyenlerin İstanbul Üniversitesi'nden, yine bir Cumhuriyet bayramı günü "terör iltisaklısı" damgasıyla ihraç edilmemizin üzerinden bugün itibarıyla tam iki yıl geçmiştir. Bu müddet içinde üzerimize çamur atılmış ancak bu çamurun izi dahi kalmamıştır. Mücadelemizi her koşul altında sürdürmüş olmanın, bizleri ilk günden itibaren yalnız bırakmayan ve mücadelemizde bizlerle omuz omuza veren öğrencilerimizin, meslektaşlarımızın ve onurla hizmet ettiğimiz emekçi halkın nezdinde aklanmış olmanın vicdan rahatlığı içerisindeyiz. Diğer yandan bu iki yıllık zaman zarfında ve yine bir bayram gününde cumhuriyetin ve halkımızın içine düşürüldüğü durumdan kederlenmemek ve yeniden mücadele azmiyle dolmamak mümkün değildir. Zira iki yıl zarfında adım adım halk istibdadın ve dizginsiz bir sömürünün pençesine düşürülmüş, cumhuriyet emperyalizmin karşısında diz çöktürülmüştür.
Bu karanlık tablonun üniversitelerimizdeki yansımaları ise şunlardır:
1) İçinde görev yapmakta olduğumuz İstanbul Üniversitesi başta gelmek üzere üniversiteler hızlı bir biçimde sermaye sınıfının çıkarlarına uyumlu kurumlara dönüştürülmüştür. Avrupa Birliği Bologna Süreci, projecilik, sertifika programları vb. araçlar vasıtasıyla eğitimin kamusal içeriği dağıtılmıştır.
2) Akademik personelin anayasadan kaynaklanan iş güvencesi ve bunun tabii dayanağı olan üniversite özerkliği ilkeleri perişan hale getirilmiştir. 2007-2009 yıllarında yürütülen asistan mücadelesinin kazanımları, olağanüstü hal rejimi sırasındaki mevzuat değişiklikleri marifetiyle ortadan kaldırılmıştır. Üniversitelerde çalışmak imkanı devrimci ve ilerici yurttaşlara kapatılmıştır. Üniversite kürsüleri, aşırı sağcı yapıların ve tarikatların hisse paylaşımlarının nesnesine dönüştürülmüştür.
3) Üniversitenin evrensellik iddiası, yerini köksüz bir ortaçağ hayranlığına terk etmiştir. Aklın ve bilimin yegâne referans olması ilkesi tabiatlarının icabı olan üniversiteler, dehşet verici bir çöküş hızıyla efsunlardan, tılsımlardan, üfürükçülerden medet uman kimselerin nüfuz alanına girmiştir. Eğitimin anayasa gereği de laik olması gereken içeriği terk edilmiştir.
4) Üniversiter sisteme veba gibi yayılan "vakıf kurumları" devlet üniversitelerinin imkânlarını sömüren bir tarzda yüksek öğrenimi bir piyasa meselesi derekesine düşürmüştür.
5) Ülkenin istikbalinin yegâne taşıyıcısı üniversite öğrencileri, biraz sesini çıkarmaya, kendini ifade etmeye ve fikren gelişmek amacıyla hareket etmeye kalktıklarında derhal idari ve adli takibata maruz bırakılarak susturulmaktadır. Böylece en kıvılcımlı cumhuriyet gençleri, onları dünyadaki akranlarının fersah fersah gerisinde bırakan bir tahakküme maruz kalmaktadır.
Üniversitemizdeki görev yerlerimizden uzaklaştırılan ve eğitim ve bilim emekçileri olarak halkımıza hizmet etme hakkı hukuka aykırı biçimde gasp edilen bizler, yukarıda varılan neticelerin gerçekleşmemesi için elimizden geldiğince çaba sarf etmemiz nedeniyle İstanbul Üniversitesinden ihraç edildiğimizin bilincindeyiz. Üniversiteyi fethedilecek bir yer olarak görenlerin ihraçlarımızın hazırlayıcısı olduklarını gayet iyi biliyoruz. Bu nedenle bir an dahi tereddüt etmeden tarihin, insanlığın ve bilimin emirlerine sadık kalmakta sebat göstereceğimizi açıklamaktan bugün de kıvanç duyuyoruz. İhraçlarımızın sözümona sebeplerini tetkik edecek OHAL komisyonunun anayasaya aykırı ve gayri kanuni biçimde teşkil edilmiş olduğunu tekrar hatırlatarak, işe iade edilmemizden de önce kendi haklılığımızı ifade etmekten iftihar edeceğimiz yargı yolunun derhal açılmasını talep ediyoruz. Zira emekçi halkımızın kamucu bir üniversiter sisteme ihtiyacı düne nispetle bugün katbekat artmıştır ve hiçbir kuvvet kalplerimizde taşıdığımız aşkı söndürmeye yetmeyecektir.
Kahrolsun istibdat! Yaşasın hürriyet!
Barkın Asal
Cemil Ozansü
Deniz Morva
Hakan Ongan
Levent Dölek
Savaş Karabulut