NATO'nun suç dosyası
Açık adı Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü olan NATO, 1949 yılında İkinci Dünya Savaşı'nın ardından İkinci Dünya Savaşı’nı kazanmış başlıca Batılı emperyalist güçleri (ABD, İngiltere, Fransa vb.) kapsayan 12 ülkenin katılımıyla kuruldu. 1955'te savaşın mağlûplarından Batı Almanya da NATO ittifakına dâhil oldu. NATO'nun kuruluş amacı, 2. Dünya Savaşı'nda dünyayı Nazi saldırganlığından kurtaran güçlerden Sovyetler Birliği (öteki güç işgal altındaki ülkelerdeki direniş hareketleridir) başta olmak üzere güçlenen bürokratik işçi devletlerinin emperyalist merkezlere yönelik tehdidiyle baş etmektir.
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından emperyalizm açıkça işçi devletlerine doğrudan saldırmaya cüret edememiş, Kore devrimini boğmakta başarısız olmuş, Vietnam'da ise bu ülkenin devrimci işçi ve köylülerinden okkalı bir tokat yiyerek gerisin geriye dönmüştür. O yüzden başını ABD'nin çektiği emperyalist Batı ittifakı işçi devletlerine karşı "soğuk savaş" adı altında gerici bir mücadele yürütmüştür. Adı soğuk savaş olsa da bu mücadele hiç de soğuk geçmemiştir. NATO, Avrupa ülkelerinde kendi kontrolü altında gizli örgütler oluşturmuştur. İtalya'da “Gladio” adıyla kurulan bu gizli örgütlenme genel olarak Süper NATO adıyla da anılmakta ve Türkiye'de kontrgerilla olarak bilinmektedir. Bu örgüt Avrupa çapında Nazi artığı faşistler başta olmak üzere katil sürülerini gizli örgütlerde istihdam etmiştir. Suikastlar, provokasyonlar, katliamlar düzenlemiştir.
NATO, SSCB yıkıldıktan sonra açık askeri operasyonlara da başlamıştır. Yugoslavya'da önce halkların boğazlaşmasını kışkırtan ve dökülen kanı ellerini ovuşturarak izleyen Batı emperyalizmi, bir işçi devletiyken halkların kardeşliğinin sembolü olan Yugoslavya'nın dağılmasını garanti altına almak için 1999’da bizzat NATO eliyle Yugoslavya'yı bombalamıştır. 11 Eylül'de El Kaide'nin New York'taki Dünya Ticaret Merkezi'ne saldırmasını bahane ederek Afganistan'ı işgal etmiştir. NATO'ya bağlı ISAF ismindeki askeri koalisyon Afganistan'da hâlâ işgalcidir. TSK da buraya asker göndererek NATO'nun bu işgaline ortak olmuştur. Irak'ta 1 milyon insanın ölümüne neden olan işgali gerçekleştiren de, Suriye'de kanlı iç savaşı başlatıp destekleyen de, başta ABD olmak üzere NATO üyesi emperyalistlerdir. Ayrıca NATO’nun kendisi, eğitim adı altında kurumsal olarak da Irak işgalinde rol oynamıştır. Kaddafi'nin devrilmesi ve Libya'nın kanlı bir iç savaşa sürüklenmesinde ülkeyi havadan bombalayan ve karşı devrimci, tekfirci mezhepçi çeteleri silahlandıran NATO'nun suçu açıktır. NATO hali hazırda korsanlığı önlemek adı altında Somali açıklarında konuşlandırdığı savaş gemileri ile Ortadoğu'da kontrol sağlamakta, yeni katliamlar için askeri zeminini kuvvetlendirmektedir. Ukrayna'da Nazi sempatisini ve ırkçılığını gizlemeye gerek duymayan çeteleri siyasi, askeri ve finansal olarak arkalamaktadır.
NATO, Türkiye'de ve başka her yerde gelişecek devrimlere, ilerici hareketlere ve anti-emperyalist mücadelelere karşı bir numaralı tehdit olma özelliğini sürdürmektedir.
Türkiye'de NATO'nun işçi ve halk düşmanı faaliyetleri
Türkiye'de faşist hareketin gençliği örgütleyip, komando kamplarında eğiterek sosyalist, yurtsever, anti-emperyalist gençlik hareketlerinin üzerine saldırtması bir NATO operasyonudur. Komünizmle Mücadele Dernekleri’nin, 6 Filo'ya karşı eylem yapan öğrencilere saldıran siyasal İslamcı güruhların örgütleyicisi ve azmettiricisi de NATO'dur. 1974'te Başbakan olan Bülent Ecevit, Genelkurmay'dan aldığı bilgilendirme temelinde, halkın hiçbir şekilde haberdar olmadığı gizli bir Özel Harp Dairesi'nin bulunduğunu ve bu dairenin Amerikan Askeri Yardım Heyeti binasında faaliyet yürüttüğünü öğrendiğini söylemiştir. Birçok aydının faili meçhul cinayetlerde katledilmesinin, 1977 1 Mayıs katliamının, faşist çetelerin silahlandırılmasının, Maraş, Çorum gibi mezhepçi katliamların arkasında NATO komutasındaki kontrgerilla bulunmuştur. Bu örgütlenme 12 Eylül askeri darbesine giden yolda halkı bezdirerek darbeye zemin oluşturmuştur. ABD'nin "bizim çocuklar" diyerek desteklediği gerici generallerin darbesiyle işçi sınıfının örgütleri kapatılmış. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu başkanı Halit Narin, “bugüne kadar işçiler güldü artık gülme sırası bizde” demiştir.
Kontrgerillanın faaliyetleri 12 Eylül'le de bitmemiş, takip eden yıllarda çok sayıda faili meçhul cinayet işlenmiştir. NATO beslemeleri, bir faşist (Abdullah Çatlı), bir ağa (Sedat Bucak) ve bir emniyet müdürü (Hüseyin Kocadağ) Susurluk'ta aynı araba içinde kaza yapınca kontrgerilla yeniden ülke gündemine taşınmıştır. Ancak ısrarla iktidarlar kontrgerillanın üzerine gitmedi. En fazla bu gizli örgütün kullanıp attığı kişiler oldu. Yerine yenileri ikame edildi. Operasyonlar devam etti. Yine NATO beslemesi olan Fethullah Gülen cemaatine bağlı elemanlar da kontrgerilla içinde yerlerini aldılar. Türk ve Kürt emekçilerinin, sosyalist mücadele veren insanların kanlarını dökerek, her fırsatta halkların kardeşliğini dinamitleyerek, mezhepçiliği kışkırtarak Türkiye'yi Batı emperyalizminin etki alanı içinde tutan kontrgerillanın cemaatçi unsurlarının 15 Temmuz darbe girişiminde ciddi bir rol oynadığı da bilinmektedir. Türkiye NATO'dan çıkmadıkça bu kirli yapının tasfiyesi mümkün değildir. Daha önce "Ergenekon" davalarında, bugün "FETÖ" operasyonlarında olduğu gibi kontrgerilla saflarında kan değişimi olmakta, NATO ve emperyalizm çizgisinde halka karşı suç işleyen şebeke korunmaktadır.
Türkiye'nin NATO'ya girmesi: Önce emperyalist orduların askeri olup öldük, sonra emperyalist şirketlerin kölesi olup sömürüldük!
Türkiye'nin kapitalist iktidarı Demokrat Parti ve lideri Adnan Menderes 1950 yılında 5 bin kişilik bir tugayı emperyalistlerle birlikte Kore devrimine saldırmak üzere dünyanın öbür ucuna gönderdi. Yıllar içinde Kore'de emperyalist koalisyonun güdümünde savaşan asker sayısı toplam 23 bini buldu. Kore'de Amerikan 9. Kolordusu'nun sağ kanadına yerleştirilen Türk tugayına İngilizce North-Star (Kuzey Yıldızı) adı takılmıştır. Bu savaşta 734 asker ölmüş, 2147 asker de yaralanmıştır. Emperyalistlerin çıkarı uğruna Anadolu'nun emekçilerinin kanını döken Menderes hükümeti mükâfat olarak Türkiye'yi NATO'ya sokmuştur. Ancak Türkiye sermayesi için mükâfat olan NATO üyeliği, işçi ve emekçiler için daha fazla yabancı boyunduruğu anlamına gelmiştir. Koçlar, Sabancılar, Eczacıbaşılar ve diğerleri Batının emperyalist şirketleriyle ortaklıklar kurup hep birlikte önce Türkiye'nin emekçi halkını asker olarak ölüme göndermiş sonra da yıllar boyu ucuz işgücü olarak da alabildiğine sömürmüştür.
Adana'da emperyalist bir çıbanbaşı: İncirlik
Türkiye Kore'ye asker gönderirken ABD de Türkiye'ye bir istihkâm kolordusu göndererek 1951 yılında İncirlik hava üssünün inşaatına başlamıştır. Türkiye 1952 yılında NATO'ya üye olduktan sonra önce İzmir'de bir NATO karargâhı kurulmuş ardından da 1954 yılında TSK ve ABD Genelkurmayı'nın anlaşması ile Adana Hava Üssü adı altında İncirlik emperyalizmin hizmetine açılmıştır.
İncirlik açılır açılmaz emperyalizm ve Siyonizmin hizmetinde Lübnan'daki iç çatışmaya müdahale için kullanıldı. Buradan, anti-emperyalist ve anti-Siyonist savaşçılara karşı, yabancı destekli sağcı grupların lehine askeri operasyonlar düzenlendi. 1967'de Arap-İsrail savaşında İncirlik, Siyonist uçakların acil inişler için ve ikmal yapmak üzere kullandığı üs oldu. 1970'te Siyonizmin ve emperyalizmin işbirlikçisi Ürdün rejiminin “Kara Eylül” olarak tarihe geçen olaylarda Filistin Kurtuluş Örgütü'ne açtığı savaşta, gerici rejime silah sevkiyatı İncirlik üzerinden yapıldı. 1973 Arap-İsrail savaşında Siyonizme hizmet etti. 1979 İran devrimi sırasında emperyalist ajanlar İncirlik üzerinden kaçırıldı. Birinci Körfez Savaşı'nda İncirlik, emperyalist koalisyonun en önemli merkezlerinden oldu. Sonrasında ABD, yıllarca Çekiç Güç adıyla güya Kürtleri Saddam'dan korumak maksadıyla ama özünde bölgede askeri hâkimiyetini perçinlemek için İncirlik Üssü’nü kullandı. Afganistan savaşı ve 2003'te Irak'ın işgali esnasında ölüm kusan emperyalist uçaklar İncirlik'ten havalandılar.
Bugün İncirlik Üssü, DAİŞ'e karşı operasyonlar adı altında bölgeye gerici müdahalelerde bulunmak isteyen ABD, Almanya ve İngiltere uçaklarının yanı sıra tekfirci mezhepçi çetelerin baş finansörü Suudi Arabistan'ın uçaklarına da ev sahipliği yapmaktadır.
Darbe üssü İncirlik
15 Temmuz darbe girişimi sırasında yıllarca bölge halklarının başına bomba yağdıran uçakların kalktığı İncirlik Üssü’nden iki tanker uçak kalktı. Tankerlerin uçuş yönü bu sefer güneye doğru değil kuzeye Ankara'ya doğruydu. Bu uçaklar, TBMM'yi bombalayan, halkı katleden darbeci subayların kullandığı F-16'lara yakıt nakli yapmak için havalanmışlardı.
İncirlik Üssü’nden havalanan bu tanker uçaklar, ABD'nin darbe girişimini en baştan bildiğinin kanıtıdır. Nitekim İncirlik'in Türk komutanı Tuğgeneral Bekir Ercan Van, darbe girişiminin başarısızlığa uğradığını anladıktan sonra İncirlik'teki ABD'li subaylara sığınma talebinde bulunmuştur. ABD'liler "başarısız" Tuğgeneral'in talebini reddetmiştir. Ancak darbe girişiminden önce İncirlik'te yaşanan trafik yoğundur. ABD'li subayların da katıldığı toplantılar yapıldığı bilinmektedir. Mekanize birlikler tugay komutanı Tuğgeneral Hasan Polat'ın darbeden önce İncirlik'te 12 toplantı yaptığı söylenmektedir.
Tüm bunlara rağmen AKP iktidarı tarafından hamasi bazı nutuklar dışında ne ABD yönetiminden ne de İncirlik'teki emperyalist askeri birliklerden 15 Temmuz'un hesabı sorulmamıştır. Tam tersine ülke çapında sayısız kışlanın önü barikatlarla çevrilirken ve bu önlemler haftalarca devam ederken, AKP iktidarı İncirlik'te hayatı normale döndürmek için hemen harekete geçmek zorunda kalmıştır. Bu rezilliğin sebebi bellidir. Türkiye NATO üyesidir. ABD'ye bağımlıdır. Bu yüzden de başka halkların topraklarına yapılan emperyalist saldırganlığın üssü olmanın yanı sıra kendi topraklarını da koruyamaz haldedir. Emperyalizme uşaklık eden diğer tüm ülkeler gibi.