Faşizm tehlikesine karşı mücadeleye
AKP ve Erdoğan, 7 Haziran seçimlerinde büyük bir yenilgi yaşadıktan sonra bir ikbal savaşına girişti. Suruç katliamına ve 10 Ekim Ankara katliamına oy uğruna göz yumdu. Erdoğan Türkiye’yi adım adım Suriyeleştirirken buna karşı çıkan muhalif sesleri bastırmaya girişti. Elbette bu ortamdan üniversiteler de nasibini aldı. Bu dönem boyunca mecliste Erdoğan’a koltuk değneği olan MHP, zaman zaman, paramiliter örgütü ülkücü faşist çeteler aracılığı ile de üniversitelerde onun sopası oldu.
Barış isteyen akademisyenler faşist çeteler tarafından tehdit edildi. Sosyal medyada, imzacı akademisyenler hedef gösterildi. 23 Aralık 2015 günü Hacettepe Üniversitesi’nde bir grup faşist öğrencilere saldırdı. Aynı gün okul çıkışında Özgecan Aslan duvarı, Eğitim-Sen üyesi kadın hocaların yaptığı Kadınların Meydanı, Soma, Ermenek ve Şırnak’ta iş cinayetine kurban giden madencilerin anısına yapılan anıt resim ve Berkin Elvan resimleri faşist çeteler tarafından tahrip edildi. 24 Nisan gecesi Eskişehir’de faşistler çevre yolunun trafik ışıklarına “PKK’lı akademisyene, çalışana, öğrenciye idam Genç Atsızlar ESOGÜ” yazılı pankart ve etek giydirilmiş bir insan maketi astı. Bu gecenin sabahında Osmangazi Üniversitesi’nde 1 Mayıs çalışması yapan Öğrenci Kolektifleri üyelerine saldırdılar. Nazi Almanyası’nın dizi dibinde Turancılık hayalleri kuran Nihal Atsız ve Alparslan Türkeş’in aralarında bulunduğu 23 kişinin Irkçılık Turancılık davasında yargılanmasına karşı faşistler tarafından yapılan bir gösterinin tarihi olan 3 Mayıs’ı “Türkçülük Günü” ilan eden faşistler, rektör izninde, polis koruması altında etkinlik düzenlediler. Faşist çetelerin etkinlik yapmasına izin vermeyen öğrencilere ise polis saldırdı.
Yakın zamanda iyiden iyiye istibdat rejimine doğru sürüklendiğimizi gösteren önemli gelişmeler yaşandı. Erdoğan’ın “pelikandosyası” adlı bir internet sitesinden verdiği muhtırayla Ahmet Davutoğlu başbakanlık görevinden istifa etti. MHP’nin ve CHP’nin AKP’ye verdiği destekle dokunulmazlıklar kalktı. Erdoğan istibdat rejimine doğru ilerlerken bu süreçte ona koltuk değneği olan Devlet Bahçeli’yi de yanında görmek istiyor. Çünkü Devlet Bahçeli, MHP içerisindeki muhalif seslerin kesilmesi koşuluyla, Erdoğan’ı destekleyeceğini farklı biçimlerde dile getiriyor. Ekonomik krizin keskinleştirdiği sınıfsal çelişkilerin ne denli sert yaşanacağı da bu birlikteliğin belirleyicisi olacaktır. Kiralık işçilik yasası dokunulmazlık tartışmalarının olduğu, Kürt illerinde savaşın devam ettiği ve Kilis’in DAİŞ tarafından havan topu yağmuruna tutulduğu süreçte meclisten geçti ve Erdoğan tarafından onaylandı. Kıdem tazminatına da gözünü diken AKP, sermayenin iştahını kabartıyor Eğer ekonomik krizin yarattığı ağır koşullara karşı işçi sınıfı mücadelesi yükselir, sermayeyi köşeye sıkıştırmaya başlarsa, Erdoğan ve AKP, işçi sınıfını dizginleme vaadiyle sermaye tarafından desteklenebilir, iktidarını sürdürebilir. İşçi sınıfını durdurabilmek için de paramiliter güçleri devreye sokması gerekebilir. Bu da Devlet Bahçeli’nin yardımıyla MHP’nin Ülkü Ocakları aracılığıyla olabilir. Bu durumda fabrikalarda, sokaklarda, üniversitelerde faşist çeteler tarafından gerçekleşen saldırılar yoğunlaşacaktır. Üniversitelerde gerçekleşen saldırılardan anlaşılacağı üzere işçi sınıfının çıkarları doğrultusunda mücadele edenler, Erdoğan’ın kendi ikbali için açtığı savaşta Kürt halkının yanında olanlar ve erkek egemenliğine karşı mücadele eden kadınlar hedef tahtasına konmaktadır.
Sancılı bir dönemden geçtiğimiz ortadadır. Bu ortamda üniversite öğrencileri geri adım atmamalıdır. Ses çıkarmazsam bana bir şey olmaz dememelidir. AKP’nin, Erdoğan ve kliğinin Türkiye’yi Suriyeleştirdiği açıktır. Yangın her yeri sarabilir. Gelin üniversitelerde sınıf mücadelesini yükseltelim. Soracak çok hesabımız var. Bu ablukayı kırabiliriz. Yeter ki çareyi Abdullah Gül ve ekibinin, CHP’nin ve zayıflamış da olsa cemaat kadrolarının oluşturmuş olduğu Amerikan muhalefetinde aramayalım. Panzehir MESS patronlarına diz çöktüren metal işçilerinde, Gezi ile başlayan halk isyanında sokakları AKP’ye dar eden halkta ve mücadeleyi yükselten yoksul Kürt halkındadır. Öğrenciler de bu büyük mücadelelerin yanında kendi mücadeleleriyle yerini almalıdır. Türkiye’nin Suriyeleşmesine ve faşizm tehlikesine karşı işçi sınıfı saflarında örgütlenip, mücadele edelim!
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Haziran 2016 tarihli 80. sayısında yayınlanmıştır.