Erdoğan ve AKP’nin pazarlık politikası emperyalizme hizmet ediyor

Türkiye-ABD ilişkileri son derece kritik bir dönemden geçiyor. Ancak bu ilişkiyi yöneten Erdoğan ve AKP’nin politikası ile halkın çıkarları arasında büyük bir açı farkı var. Halkın çıkarı, ABD emperyalizminden kopuşu ve tüm bölge halklarıyla emperyalizme karşı güç birliği yapmayı gerektiriyor. Erdoğan ve AKP ise elindeki tüm kozları kullanarak ABD emperyalizmi ile ilişkileri yeniden ısıtma ve güçlendirme çabası içinde. Erdoğan ve AKP’nin izlediği çizgi hiçbir yönüyle anti-emperyalist bir nitelik taşımıyor. En fazlasından izledikleri politikalar dolayısıyla girdikleri çıkmazdan, en az maliyetle kurtulmanın peşindeler. Bunun da hiç kolay olmayacağı ve bedelinin halka ödetileceği görülüyor.

Suriye pazarlığı

Afrin operasyonu ile birlikte Türkiye Amerikan tuzağına çekildi. Şimdi ABD, Türkiye ile istediği gibi oynuyor. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarında TSK’nın yerleştiği bölgeleri, NATO koridoruna katıyor. Geri kalan bölgeler için Türkiye’nin PYD/YPG itirazı da giderek etkisini kaybetmekte. PYD/YPG’nin yerine Suriye Gelecek Partisi adı altında paravan bir Amerikancı parti kuruldu. Mınbiç bölgesinde ABD ve TSK güçlerinin beraber bulunması seçeneği masada. ABD, Suriye’deki fiili işgaline Türkiye’yi de ortak ederek yeni bir tuzak kuruyor. Erdoğan ve AKP’nin bu tuzağa da koşa koşa gittiği görülüyor.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, ABD’li mevkidaşı Mike Pompeo ile görüşmesinde Mınbiç’in yanı sıra İdlib’te de ortak hareket edileceğini duyurdu. Çavuşoğlu, aynı açıklamasında Suriye ve Rusya’ya da bölgedeki terörist grupları bahane ederek müdahale etmemesi uyarısında bulundu. Eski CIA başkanı yeni Dışişleri Bakanı Pompeo’nun yanından Suriye’ye ve Rusya’ya karşı yapılan bu çıkışın anlamı belli. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı’ndan sonra İdlib de NATO koridoruna katılacak.

Füze pazarlığı

Erdoğan, Rusya ile yapılan S-400 füze ihalesini ABD’ye karşı pazarlık gücünü arttırmak için gündeme getirmişti. Tek akıllının kendisi olduğunu zanneden bu şark kurnazlığı yine duvara tosladı. S-400’ler Türkiye’ye pazarlık gücü getirmediği gibi ABD’nin elindeki bir koza dönüştü. ABD, Türkiye’nin sipariş ettiği Amerikan F-35 savaş uçaklarının satışını durdurmaya hazırlanıyor. Türkiye’yi NATO sisteminin içine Rus radarları sokmakla eleştiren ABD’nin eli çok güçlü. NATO’dan çıkmayı hiçbir şekilde gündemine almayan ve almayacak olan Erdoğan ve AKP, blöf yaptığını karşı tarafa belli etmiş durumda. Şimdi S-400’ler için verilen 100 milyon dolardan fazla kaporanın yanması söz konusu. Erdoğan daha önce de aynı blöfü Çin füzeleriyle yapmış, 2015’te gerisin geriye dönerek ihaleyi iptal etmişti.

Rehine pazarlığı

Türkiye’nin Fethullah Gülen için çalıştığı, PKK ve YPG’ye yardım ettiği iddiası ile rehin tuttuğu Amerikan rahip Brunson konusunda da durum daha az acıklı değil. Erdoğan, birkaç defa açıkça “al papazı ver papazı” diyerek Brunson karşılığında Pensilvanya’da ikamet eden Fethullah Gülen’i istedi. Ancak bunu yaparken Brunson’ı elinde rehine olarak tuttuğunu da açık etmiş oldu. ABD de elinde rehineler tutuyor. Fethullah Gülen bu rehinelerin başında geliyor. Rıza Zarrab ve Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla da ABD’nin elinde rehine konumunda. Ama ABD’liler hiçbir zaman bunu açıkça söylemiyor. Kendi iç kamuoyunda puan kazanmak için kendilerini diplomatik ve siyasi olarak zora sokmuyorlar. Aksine Zarrab’ı kendi taraflarına geçirdiler, kullanıyorlar. Hakan Atilla’yı mahkûm ettiler, istediği zaman Türkiye’ye karşı on milyarlarca dolar yaptırım uygulayabilecek bir koz olarak Halkbank davasını ellerinde tutuyorlar. Bir kez daha Kasımpaşa’dan çıkma tüccar numaraları emperyalist siyasetin duvarlarına çarpıp tuzla buz olurken, Türkiye’nin emekçi halkı, Erdoğan ve AKP’nin yanlış politikalarının milyarlarca dolarlık faturasını ödemekle karşı karşıya.

Şark kurnazlığı değil şark halklarının birliği

Devrimci İşçi Partisi, ABD emperyalizmine hizmet eden bu pazarlık politikasına baştan itibaren karşı çıkıyor. Türkiye’nin emperyalist suç şebekesi NATO’dan çıkmasını, İncirlik başta olmak üzere emperyalist üslerin kapatılmasını savunuyor. Halkbank davası ya da başka bir sebeple emperyalistlere tek kuruş yok diyor. Her milletten, memleketten halkı emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı birlik olmaya çağırıyor. Tüccar siyaseti, rehine pazarlığı, şark kurnazlığı kaybettirir, sonucu daima ABD emperyalizminin nüfuzunu arttırması olur.

ABD’nin elbette ki elinde yaptırım uygulayacak gücü vardır. Ancak bu yenilmez bir güç değildir. Şurası açık ki emperyalizm S-400 füzeleriyle değil halkların kardeşliği ve emperyalizme karşı birliği ile durdurulabilir. Ortadoğu halkları, emperyalizmin böl ve yönet stratejisiyle, Erdoğan benzeri liderlerin mezhepçi ve milliyetçi politikalarıyla paramparça olmasına rağmen ABD’ye, İsrail’e ve müttefiklerine karşı pek çok başarılı direniş örneği göstermiş, zaferler kazanmıştır. Şark halkları, mezhepçiliğe karşı çıktığında ve milliyetçiliği aşıp emperyalizme karşı birlik olduğunda esas büyük yaptırım emperyalizme karşı uygulanabilecektir.

Bu yazı Gerçek gazetesinin Mayıs 2014 tarihli 104. sayısında yayınlanmıştır.