10 Ekim katliamının 6. yıldönümü: Şehitlerin kanı yerde! DAİŞ’li sanıklar serbest! Hürriyet isteyenler içeride!
Türkiye tarihinin emekçilere ve ezilenlere yönelen en kanlı katliamı olan, her dilden, milletten, memleketten 103 insanımızı şehit verdiğimiz 10 Ekim katliamının 6. yıldönümündeyiz. 10 Ekim 2015’te Ankara Garı’nın önünde sendikaların, meslek örgütlerinin, siyasi partilerin talebiyle “emek, barış, demokrasi mitingi” için toplanmış binlerce insanın içinde, DAİŞ’li katiller üzerlerindeki bombaları patlattığında, bu yaşanan katliam ilk değildi. 5 Haziran günü Diyarbakır’da HDP’nin seçim mitinginde bomba patlamış 5 kişi ölmüş, yüzlerce kişi yaralanmış; daha sonra 20 Temmuz’da Suruç’ta 34 genç yine DAİŞ’in saldırısında katledilmişti.
Bombaları patlatan, katliamı yapan DAİŞ’ti ama bu katliamlardan siyasi güç devşiren AKP oldu. Dönem AKP’nin halk desteğinin eridiği, 7 Haziran 2015 seçimlerinde mecliste tek başına iktidar çoğunluğunu elde edemediği bir dönemdir. AKP bir süre koalisyon görüşmeleri yapmış sonra seçimleri 1 Kasım’da yenilemek yoluna gitmişti. İşte o 1 Kasım seçimlerine giderken oldu 10 Ekim katliamı. Eylemleri biliyorlardı ama engellemek için hiçbir şey yapmadılar. O dönemde kurulan seçim hükümetinin İçişleri Bakanı Selami Altınok katliam sonrası yapılan basın açıklamasında hiçbir güvenlik zafiyetinin bulunmadığını söylüyor, yanında oturan Adalet Bakanı Kenan İpek ise istifa edecek misiniz sorusuna pişkince gülerek yanıt veriyordu.
Selami Altınok ve Kenan İpek icracı bir hükümetin değil bir seçim hükümetinin üyesiydi. Ama tam da seçim sürecinin güvenliğini sağlamakla yükümlüydüler. Görevlerini yapmadılar ya da düpedüz suistimal ettiler. Ancak AKP tarafından yaptıkları iş, bir ihmal ya da suistimal olarak görülmedi. Çünkü katliamın sonrasında, hiçbir muhalefet partisinin miting yap(a)madığı, kitlelerin terör ile sindirilip, yıldırıldığı bir ortamda 1 Kasım seçiminin kazananı AKP olmuştu. AKP bu insanlara 103 insanın canını koruyamayan başarısız bakanlar olarak değil seçim kazandıran kişi muamelesi yaptı. Selami Altınok, katliamdan sonra önce İçişleri Bakanlığı müsteşarı sonra da emniyet genel müdürü yapıldı. Kenan İpek ise Adalet Bakanlığı müsteşarlığına döndükten sonra 2017’de Yargıtay üyeliğine getirildi.
Dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu “canlı bomba listesi elimizde ama eylem yapmadan tutuklayamayız” diyerek bunu itiraf etmişti. O gün bugündür devlet, sadece barışçıl eylem yapan işçileri, öğrencileri yüzlercesiyle gözaltına alıp, onlarcasını tutuklamakla kalmıyor, pek çoğunu eylem yapmadan “eylem yapabilir” diyerek derdest ediyor. Sonra da insanların üstüne “terörist” iftirası atıyor. Hatta bizzat 10 Ekim anma eylemlerine dahi herhangi bir açıklama yapılmadan önce saldırıp, insanları gözaltına alıyorlar. Oysa mahkeme ifadelerinde DAİŞ örgütünün üyesi olduğunu, hatta Diyarbakır, Suruç ve 10 Ekim katliamlarını örgütleyen, emre bağlı çalıştığını söyleyen Ömer Y., 2018’de yakalanıp 2020’de serbest bırakılabiliyor. Aynı şekilde 10 Ekim katliamı ile ilgili çok önemli bilgilere sahip olan, evinde DAİŞ’e ait arşiv bulunan Kuteybe Hammet de 2019’da yakalandıktan sonra geçtiğimiz yıl “adli kontrol” şartı ile tahliye edilenler arasında. Yani eylem yapmadan tutuklayamayız diyenler, eylem yaptıktan sonra da itiraf ettikten sonra da tutuklamıyor.
Tüm bunlar 10 Ekim katliamının siyasi sorumlusunun AKP iktidarı olduğunu hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtlıyor. Bu sebeple 10 Ekim davaları, gerçeği ortaya çıkarmaya ve suçluları cezalandırmaya yönelik davalar olmamış, tam tersine bu katliamın gerçek sorumlularının üstünün örtüldüğü tiyatrolar olmuştur. 10 Ekim katliamının hesabını emekçiler soracaktır. 103 şehidimizin kanlarının yerde kalmaması ancak Türk ve Kürt emekçi halklarının ekmek ve hürriyet mücadelesinin zaferiyle mümkün olacaktır.