Boğaziçi’de yeni dönemin parolası: kitlesel boykot, grev!

Boğaziçi’de yeni dönemin parolası: kitlesel boykot, grev!

Boğaziçi Üniversitesi’nde mücadele devam ediyor. Bir yandan istibdad rejimi öğrencileri karalamak için her şeyi deniyor. Öbür yandan öğrencilerin arkası milyonların hürriyet arayışı ile doluyor. Üniversitede bahar döneminin başlaması ile beraber mücadelede yeni bir sayfa açılıyor.

Bugüne kadar gerek öğrenciler gerek akademisyenler ve üniversite emekçileri Melih Bulu’ya karşı her gün eylemler düzenlediler. Bu eylemler istibdadın saldırılarını da beraberinde getirirken buna karşı öğrencilerin mücadelesi günden güne büyüdü ve ülkenin gündemi haline geldi. Boğaziçililer için konu açık ve net: Melih Bulu Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olamaz! Şimdi bu parolayla yola devam edilecek.

Melih Bulu kendisinin okul içerisinde hiçbir meşruluğunun olmadığını bilerek, sadece ve sadece arkasındaki istibdad rejimine güvenerek görevine devam ediyor. Öyleyse Melih Bulu’nun istifası için, öğrenciler ve üniversite emekçileri olmadığında yönetilecek bir üniversitenin de olmayacağını göstermekten başka yol yok!

İhtiyaç öğrenciler ile idari ve akademik kadrosuyla üniversite emekçilerinin birliği

Melih Bulu’nun rektörlük koltuğunda oturduğu her gün, Boğaziçi Üniversitesi’nin kapısına asılan kelepçe çıkmamış demektir. Öyleyse Melih Bulu’ya karşı durmak bütünüyle üniversiteye ve üniversitenin geleceğine sahip çıkmak anlamına geliyor. Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri okullarına sahip çıkmak için her şeyi yapabileceklerini gösterdiler. Melih Bulu’nun evine gitmek için polis koridorunu beklediği sırada, öğrencilerin polise “burası bizim evimiz” diyerek karşılık vermeleri son derece anlamlıdır. Boğaziçi’ni evi bilen öğrencilerin evlerini korumak için yapabileceklerinin sınırı yoktur, bundan sonra da olmayacaktır. Bugüne kadar üniversitenin içerisi mücadelenin lokomotifi olmuş, içeride yapılan her eylem üniversite dışında karşılık bulmuştur. Yeni dönemde de mücadelenin asıl belirleyeni üniversitenin içerisi olacaktır. Öyleyse içeride sürmekte olan mücadeleyi bir aşama öteye taşımak odaklanmamız gereken esas konudur. Yeni aşamanın adı kitlesel boykottur.

Akademisyenler bugüne kadar her gün Rektörlüğe sırt dönme eylemlerini aralıksız bir şekilde devam ettirdiler. Şimdi aynı öğrenciler gibi onlar da eylemlerini bir adım ileriye taşımalılar. Öğrencilerin başlatacağı kitlesel boykota grevle destek vermeliler ve Boğaziçi Üniversitesi’ni Melih Bulu gidene kadar işlemeyecek duruma getirmelidirler. Bu son derece önemlidir. Zira boykottaki öğrencilere standart prosedürü uygulamak aktif olarak Melih Bulu ile aynı tarafta durmak anlamına gelecektir. Akademisyenlerin bu pozisyona düşmemeleri ancak ve ancak grev yapmaları ile mümkündür.

Unutulmamalıdır ki, Boğaziçi Üniversitesi’nde hiçbir şey olmamış gibi girilecek her ders, yapılacak her sınav Melih Bulu’nun hanesine yazılacaktır. Boğaziçi Üniversitesi’nin geleceği söz konusudur ve bu geleceğin belirleneceği bu günlerde öğrencilerin, akademisyenlerin ve üniversite emekçilerinin üzerine düşen esas sorumluluk Melih Bulu’nun yöneteceği bir Boğaziçi’nin olmadığını göstermektir!