İngiltere-İran tanker krizi ve emperyalist korsanlık
İngiliz emperyalizmi Cebelitarık’tan geçen bir İran tankerine el koyarak, ABD emperyalizminin İran’ı kuşatma kampanyasındaki yerini en ön sıralardan almış oldu. İngiltere tankere alıkoyma gerekçesini bu tankerin Suriye’ye AB yaptırımlarına aykırı olarak ham petrol taşıması olarak gösteriyor. Diplomatik görüşmeler sonuç almadan sürerken, İran Hürmüz Boğazı’nda bu kez İngiltere’ye ait Stena Impero adlı tankere el koydu. İran’ın resmi gerekçesi ise söz konusu tankerin bir balıkçı teknesine çarpıp kaçması.
Emperyalistler tanker krizi vesilesiyle İran’ı kuşatmaya devam ediyor
Kriz Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne taşındı. Her iki taraf da tezlerini uluslararası hukuk çerçevesinde savundu. Öte yandan İran Dışişleri Bakanı Ali Laricani, İran ordusunun elit birlikleri olan Devrim Muhafızları’nın İngilizlerin deniz korsanlığına başarılı bir cevap verdiğini söyledi. Yani yaşanan krizi bir emperyalist saldırganlık olarak gördüklerini ve bu saldırganlığa karşı askeri bir cevap vermiş olduklarını ilan etmiş oldu.
Gerçekten de ABD emperyalizmi bölgeye yeni donanma gemilerini göndermek ve askeri yığınağını arttırmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyor. En son olarak ABD Savunma Bakanı, Hürmüz Boğazı’nda ABD bayraklı gemilere donanma gemilerinin de eşlik edeceğini açıklayarak gerilimi tırmandırma niyetinde olduğunu bir kez daha gösterdi. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne yaptığı gezide açık açık İran’a karşı, “sadece Körfez ülkelerinde değil, Asya ve Avrupa'da da küresel bir koalisyon” kurmak istediklerini söylemişti.
ABD emperyalizmi NATO’yu da bölgede daha fazla donanma gücü bulundurmak üzere bir koalisyon oluşturarak gerilime dâhil etmeye çalışıyor. Almanya ve Fransa ile birlikte Türkiye de bu öneriye henüz sıcak bakmıyor.
Türkiye’nin İran kuşatmasına dâhil olmasına hayır!
Türkiye özellikle Astana süreci dolayısıyla İran’la yakın bir diplomasi yürütüyor. Ayrıca ekonomik çıkarlar dolayısıyla İran’a yönelik yaptırımlara karşı çıkıyor. Diğer yandan Türkiye’nin hâlâ NATO kampında olduğu unutulmamalıdır. Emperyalizmin Türkiye’deki her türlü uzantıları, özellikle de mezhepçilik kartını kullanarak Türkiye ve İran arasındaki güç rekabetini kışkırtmak istiyor. Suriye ve İdlib meselesi hâlâ ciddi bir kriz başlığı olarak yerli yerinde duruyor.
Daha da önemlisi Erdoğan ve müttefiklerinin dış politikası emperyalizmden kopmaktan ziyade onunla pazarlık yapmaya dayanıyor. İran’ı kuşatmaya çalışan ABD’nin, çemberi kapatmak için Türkiye’ye ihtiyacı olduğunu bildiklerinden ötürü pazarlığı sıkı tutuyorlar. Rabiacı ve mezhepçi siyaseti hiçbir zaman elden bırakmamış olan Erdoğan ve AKP, pazarlıkta istediğini alarak ya da emperyalizmin askeri, siyasi ve ekonomik baskılarına boyun eğerek her an İran karşıtı kampa doğru kayabilir.
İran halkıyla dayanışmaya ve İran’ı emperyalizme karşı savunmaya devam
Emperyalistler iktidarı mezhepçilikle, muhalefeti ise sözüm ona Molla rejimine karşı demokrasiyi savunma kılıfı altında, kendi kirli emellerine ortak etmeye çalışıyorlar. Emekçi halk için ise barışın yolu Türkiye’nin emperyalist kamptan kopartılmasından geçiyor. İran’da gerici burjuva rejimine karşı alternatifi işbirlikçi Şah rejimini ihya etmek olan emperyalistlerin, demokrasi ve insan haklarına dair söylediklerine ise asla itibar edilemez. İran’ın emekçi halkı ekmek ve hürriyet için isyan ediyor ve biz İran’ın gerici rejimiyle değil, bu erdemli tutumu gösteren İran halkıyla tam bir dayanışma içinde olmalıyız. İran’ı bu şekilde emperyalizme karşı savunmaya devam etmeliyiz.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ağustos 2019 tarihli 119. sayısında yayınlanmıştır.