BDS çağrısı: Filistin halkı mücadele ediyor, biz de bu mücadelede yer alalım!

Filistin haftalardır yeni bir Siyonist saldırganlık dalgasına sahne oluyor. Buna karşılık Batı Şeria’dan Gazze’ye, mülteci kamplarından İsrail hapishanelerine kadar Filistin halkı soluk aldığı her yeri adeta bir direniş alanına çeviriyor.

Temmuzun sonlarında gerçekleşen iki saldırının sonuçları sürüyor. Bunlardan biri, aralarında FHKC Genel Sekreteri Ahmad Saadat’ın da bulunduğu 30 Filistinlinin, Nafha hapishanesinde kaldıkları hücrelere yapılan baskında yaralanmaları. İslami Cihat, FHKC, Hamas, Fetih üyelerinin ve diğer tüm siyasal esirlerin maruz kaldığı, başta odalara gaz baskınları, tecrit ve nakil uygulamaları olmak üzere saldırıların son haftalarda yoğunlaşması üzerine 6 Ağustos günü Nafha hapishanesinde, tecrit ve hücre cezasına son verilmesi, nakledilen esirlerin geri getirilmesi, kantine ulaşabilme, aile ziyaretlerinin kaldırılmasına ve esirlere yapılan baskınlara son verilmesi talepleriyle El-Fetih üyesi 120 esir açlık grevine başladı. Ardından 9 Ağustos’ta İslami Cihat ve başka hapishanelerde bulunan El-Fetih üyesi esirlerin da katılımıyla açlık grevine katılanların sayısı 180’i geçti.  Saldırılar, devam eden günlerde bir dizi talep etrafında açlık grevlerinin başlamasına ve Filistinli esirlerin bir direniş kampanyası örgütlemesine yol açtı.

Açlık grevi, aile ziyaretlerine izin verilmesi ve nakledilen esirlerin yerine dönmeleri yani bazı taleplerin kabul edilmesi üzerine ertelendi. FHKC Hapishane Kolu’nun yaptığı açıklamada hapishanelerde diğer taleplerin elde edilmesi ve hapishane hayat koşullarının iyileştirilmesi için diğer siyasal esirlerle eşgüdümlü bir mücadelenin sürdürüleceğinin altı çizilerek tek başına sürdürülecek açlık grevinden vazgeçildiği ve Ulusal Esir Hareketi dâhilinde yapılacak eylemlere katılım sağlanacağı ifade edildi. Benzer şekilde İslami Cihat da açlık grevini durdurduklarını ancak Ulusal Esir Hareketi’nin mücadele takvimine devam edeceklerini açıkladılar.

Sokaktaki direnişi ateşleyen Batı Şeria’nın Nablus kentinde Filistinli bir ailenin yaşadığı evin Yahudi yerleşimciler tarafından kundaklanması sonucu 18 aylık Ali Devabşe’nin yanarak hayatını kaybetmesi oldu. Yanan evden yaralı olarak çıkarılan anne ve 4 yaşındaki erkek çocuğun tedavisi devam ederken daha sonra baba Saad Devabşe de tedavi gördüğü hastanede vefat etti. Batı Şeria ve Gazze’de yapılan eylemlerde işgalcilerin saldırıları sonucu El Celezon ve Kalendiye mülteci kamplarında yapılan eylemlere yönelik saldırılar sonucu 2 Filistinli hayatını kaybetti. Saldırıyı düzenleyenler sadece altı ay cezaya çarptırılması Filistin halkını öfkesini bir kere daha ayağa kaldırdı.

Bu saldırı, Natanyahu hükümetinin Filistinlilerin yaşadığı bölgelere sürekli yerleşimci taşıma ve bu yerleşimcilerin şiddetine göz yumma politikasının Filistin halkına yönelik bir silah olduğunu bir kere daha gözler önüne serdi. Nitekim bu saldırıdan bir süre önce İsrail mahkemeleri Beyt İl köyündeki iki yasadışı yerleşim biriminin yıkılmasına karar vermişti. Buna karşılık Netanyahu ise bahsi geçen yerleşim bölgesinde 300 işgalci yerleşim biriminin daha kurulmasına yönelik kararı açıkladı. Bu karardan güç alan yerleşimciler Filistinlilerin evlerine, cami ve kiliselerine ırkçı yazılamalar yapmaya başladılar. Yükselen ırkçı saldırılara göz yumulmasını takiben de korkunç kundaklama saldırısı gerçekleşti.

Kundaklama olayından sonra, sivil baskıyı yatıştırmak amacıyla 3 radikal yerleşimci ”idari gözaltına” alındı. 10 gün geçmeden işgal devleti bu terörist suçtan dolayı tutukladığı tüm yerleşimcileri saldığını bildirdi.

Ancak hapishanelerdeki baskılar da bitmiş değil. Zorla besleme yasası çıkartılmıştır ve bireysel olarak açlık grevi yapan Muhammed Allan’a uygulanmaktadır.

Filistinli esirlerin kolektif iradesi Siyonistlere geri adım attırmışken, hapishanelerde sahip oldukları tek silahla, yani bedenleriyle Siyonizme karşı mücadele ederken bize düşen de tüm Filistin halkı ve esirleriyle dayanışmayı yükseltmek.

Bu noktada önümüzde acil ve önemli bir görev var. Filistin Ulusal Esir Hareketi’nin Uluslararası Boykot Hareketi’ne (BDS) hitaben ele aldığı son mektupta bu dayanışmanın biçimine net bir ışık tutuyor. Siyonist İsrail’in işkence dolu hapishanelerini, apartheid duvarını ve kontrol noktalarını donatan, işkenceye ve birçok başka hak ihlallerine maruz kalan yüzlerce Filistinli çocuğun esir edilmesi de dâhil olmak üzere, işgalin suçlarına ortak olan dünyanın en büyük güvenlik şirketi G4S şirketi Türkiye’de de faaliyet göstermektedir. Türkiye’deki Filistin dostlarını, başta siyasal esirler olmak üzere Filistin halkının G4S şirketine yönelik boykot çağrısına karşılık vermek ve G4S’i Türkiye’den kovmak üzere harekete geçmeye davet ediyoruz.

Filistin halkı 2005’den beri İsrail’e boykot çağrısı yapıyor. Şimdi, bu çağrının 10. yılında bu sesi daha gür bir şekilde yaymak gerekiyor. Bugün bunun ilk adımı G4S’i önce Türkiye’den, sonra Filistin’den kovmaktır. Gelin hep birlikte BDS Hareketini yükselterek Filistin halkının mücadelesine omuz verelim!

İsrail ile tüm ekonomik, askeri, akademik, kültürel ilişkilere boykot!

BDS Türkiye

Filistin İçin İsrail’e Boykot Girişimi