Bir Sömürge’den Diğer Sömürge’ye Mektup: TC’nin İki Sömürgesi: Kürdistan ve Kıbrıs! Kimin sınırından kim sınır dışı edilmiştir?
Bu bildiri bir “kınama” bildirisi değildir. Bir hatırlatma, yeniden dile getirme metnidir. Kürt ve Kıbrıs sorunlarının bugün nasıl iç içe geçtiklerini inkâr eden Kıbrıslılara ve görmezden gelen Kürtlere gösterme çabasıdır. Politikayı enternasyonal bir perspektifle yürütmenin bir zorunluluğudur bu bildiri!
KKTC’den Kürt öğrenciler, ülkücü faşistlerin taşkınlıkları sonucu Kürt oldukları için sınır dışı edildi. Burada tüm sorumluluk TC devletinindir. Misak-ı Milli, Yeşil Hat’ta, yani Lefkoşa’nın ortasında biter; KKTC ise adı konmamış bir sömürge ilidir. Hal böyleyken olanlardan KKTC’de bir makamı sorumlu tutmak sadece hedef şaşırmaktır. Bu sınır dışılar sömürgeci politikanın bir parçasıdır. Kıbrıslıların Kıbrıs’ta özerk bir politika alanı, ya da ciddiye alınır bir kurumsallığı yok ki kınansın ya da karşı uygulamaya tabii tutulsun. Sömürgecinin sözü Kuzey Kıbrıs’ta muteber olandır, ağızdan çıkan söz yasadır. Bu süreçte Kürt öğrencileri kıskaca alan KKTC Polisi’nin Türk Ordusu’na bağlı olduğunu söylemekte fayda var. Kısacası ipler tümüyle Türk Devleti’nin elindedir.İnsan haklarına dayalı bir söylem ancak uluslar arası hukukun ve sözleşmelerin yerle bir edildiği koşullarda değil, işgalin yarattığı insani yıkımın ortadan kalktığı bir zeminde karşılık bulur. Bir yanı insan kaçakçılığı diğer yanı sınır dışılar olan işgal altı durumu bitmeden var olan sözleşmelerin yerinde sömürgecinin sözü vardır. İşgal eden ülkenin vatandaşları, işgal altındaki ülkeden sınır dışı ediliyorsa, bundan işgal edilenler mi, yoksa işgalci mi sorumlu tutulmalıdır: Sorumlu işgalci-sömürgeci Türk Devleti’dir! Yaklaşık bir senedir yeniden yapılanmasını hızlandıran faşist hareket, spor ambargolarından Kürt sorununa her fırsatta sokağa dökülerek Türk Devleti’nin çıkarlarının Kıbrıs’taki bekçisi olduğunu göstermektedir. Bu palazlanmanın önünü açan TC burjuvazisinin sınıf işbirlikçisi yerli yöneticiler ise bu süreçte “büyüklerine” şirin gözükmek derdindedirler. Hem TC Devleti’nin hem de kuklalarının sahnesini dağıtmadan ne Kürt Kürt olabilir ne de Kıbrıslı Kıbrıslı olabilir!
Bu bağlamda, BDP Urfa milletvekili İbrahim Binici, Kuzey Kıbrıs`tan 16 öğrencinin sınır dışı edilmesiyle ilgili soru önergesi vermiştir ve sormuştur: “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ihlâl edilerek öğrencilerin topluca sınır dışı edilmesine karşı KKTC aleyhine bir yaptırım uygulamayı düşünüyor musunuz?”
TC, kendi kendine karşı yaptırım mı uygulayacak! Kendi talimatıyla hareket eden memurlarına ceza mı verecek! Yoksayılan iki coğrafyanın, Kürdistan’ın ve Kıbrıs’ın, yan yana düşen onlarca ortak sorunu ve ortak mücadele alanı varken, bu durumu görmezden gelenler için sınır dışılar hatırlatmadır: Kimin sınırından kim sınır dışı edilmiştir!
Kürdistan’da savaşın yükseldiği günlerde Kıbrıs’ta da doğal gaz krizi vesilesi ile savaş naraları atan TC devleti varken, kısacası Kıbrıs TC’nin arka bahçesi iken, TC’nin karşı yaptırım uygulamasını beklemek Kuzey Kıbrıs’ı bağımsız bir alan saymaktır! Kıbrıs’ı bilmemektir… TC, Kuzey Kıbrıs’ta işgalci iken, Kıbrıs’ta uluslar arası hukuktan bahsetmek bir yana, Kuzey Kıbrıs’ta geçerli olan tek yasa, TC devletinin sözüdür. Sınır dışıların hesabı sorulacaksa, doğru adrese sorulmalıdır: Türk Devleti’ne! Geçmişte, 90’larda Karpaz’da Kürt köylerini ablukaya alarak, Kürtleri gemilere bindirip Türkiye’ye geri gönderen de Türk Ordusu idi. Köy boşaltmalar Kürdistan’dan sonra Kıbrıs’ta da sürdü…
BDP’den enternasyonalizm adına rica ediyoruz. Kıbrıs’taki Kürtlerin ve Kıbrıslıların daha huzurlu yaşaması için bir de şunu sorsunlar Tayyip Erdoğan’a: “Türk Devleti’nin Kıbrıs’ta ne işi var?”
Enternasyonalist Dayanışma