Nükleer savaş şaka değil! Hele ki İncirlik’te ABD’nin termonükleer bombaları varken hiç değil!

Nükleer savaş şaka değil! Hele ki İncirlik’te ABD’nin termonükleer bombaları varken hiç değil!

Sosyal medyada kendinden menkul bir “medya stratejisti” (ülkede stratejistten geçilmiyor!) “nükleer savaşta saçınıza asla krem kullanmayın” diye bir tweet attı ve kısa sürede bu paylaşım oldukça popüler oldu. Tabii ki nükleer savaş bu şekilde şakaya alınacak bir konu değil. Bu tip kendinden menkul stratejistleri değil ama nükleer savaş olasılığının kendisini ciddiye almak zorundayız. Ayrıca nükleer tehdidin esas olarak nereden geldiğini de doğru kavramalıyız. Nükleer savaş konusu Rusya’nın Ukrayna’daki ilhak kararının ardından yaptığı bir dizi açıklamayla yeniden popüler oldu. Ama işin esasına baktığınızda nükleer tehdit Batı’dan NATO’dan ABD’den gelmektedir.

Rusya’nın dediği özetle şudur: Eğer bir nükleer güç olan NATO, Rusya topraklarına saldırırsa buna nükleer silahlarla cevap veririz. ABD’den sonra SSCB’nin de atom bombasına sahip olmasından ve Soğuk Savaş’ın başlamasından beri dünyanın üzerinde durduğu dehşet dengesinin hatırlatılmasıdır bu. Savaşta karşı tarafın kullanacağı şiddet düzeyini belirleme şansınız olmadığı ve karşı tarafın vicdanına güvenmek gibi bir saflığa düşmediğiniz müddetçe iki nükleer gücün doğrudan gireceği bir savaşın nükleer savaşa dönüşmesi kaçınılmazdır. Bu açıdan Ukrayna’nın NATO üyesi olması sıradan bir karar değil, en başından itibaren emperyalizmin nükleer savaş tehdidinin bir ifadesi olarak algılanmalıdır. Zira Rusya ile savaşa girmeden önce de Kırım dolayısıyla toprak ihtilafı yaşayan Ukrayna, NATO’ya üye olduğu anda savaş resmen ve fiilen bir NATO-Rusya savaşına dönüşecektir. Dolayısıyla NATO’nun bir üyeye yapılan saldırıya tüm ittifakın cevap vermesini öngören meşhur 5.maddesi var oldukça, başka bir ifadeyle NATO kendi kendini lağvetmedikçe Ukrayna’nın NATO’ya üyeliğini konuşmak Rusya’ya karşı nükleer savaş açmakla eş anlamlıdır.

Bu anlattığımız nedenlerle Ukrayna’nın NATO’ya üyeliğini gündeme aldığı 2008 yılından hemen sonra NATO’nun Avrupa ve Türkiye’de konuşlandırdığı nükleer silahları modernize etme projesini başlatması tesadüf değildir. 2010’da Rusya’ya yakın Yanukoviç iktidara gelince Ukrayna’nın NATO üyeliği rafa kalkmış, 2014’te Ukrayna’daki Batıcı Maydan darbesinin ardından yeniden ısınmıştır. 2015’te 180 adet atom bombasının hem güç hem menzil olarak modernize edilmiş yeni nesil termonükleer bombalarla ikame edilmesi süreci tamamlanmıştır. ABD’nin 2019 yılında 1987’de SSCB ile yapılan (Rusya Federasyonu’nun devam ettirdiği) nükleer silahsızlanma anlaşmasından çekilmesi bu hazırlıkların bir aşamasıydı.

Şimdi nükleer savaşa hazırlık maksadıyla modernize edilmiş nükleer bombaların yaklaşık 50 adedi de Türkiye’de İncirlik Üssü’nde bulunmaktadır. Bu konu Hulusi Akar’a sorulduğunda verdiği cevap zımni bir kabul niteliğindedir: “ABD ile Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması çerçevesinde faaliyetlerimiz devam ediyor…” Diğer nükleer silahlar İtalya, Hollanda, Belçika ve Almanya’da bulunuyor. Olası bir nükleer savaşta Adana ve Türkiye ilk hedeflerden biri haline getirilmiştir. Yani saç kreminden daha ciddi ve büyük bir sorunla karşı karşıyayız! ABD ve NATO nükleer dengeyi kendi lehine değiştirebildiği anda Rusya’ya saldıracağını sözle değil yıllara yayılan eylemleriyle ortaya koymaktadır.

Dolayısıyla Ukrayna’nın NATO üyeliğini destekleyen, Ukrayna’yı İHA ve SİHA’larla silahlandıran, Azov Taburu isimli Nazi gücünün komutanlarına ev sahipliği yapan politika en başta Türkiye’yi ama aynı zamanda insanlığın geleceğini de ateşe atmak demektir. Bu politika derhal terk edilmelidir. Erdoğan’ın asker-sivil müttefikleriyle sözümona denge politikası bir nükleer savaşta beş para etmez. Kül gibi savrulur gider. Türkiye hiç vakit kaybetmeksizin NATO’dan çıkmalı ve İncirlik Üssü’nü kapatarak nükleer silahlara el koymalıdır. NATO’da kalarak pazarlıkla müzakereyle elde edilebilecek bir sonuç yoktur. Eğer böyle bir şey mümkün olsaydı İncirlik Üssü’nün 15 Temmuz darbe girişiminde aktif rol almasının ardından bir şekilde üssün ve bu üsteki nükleer silahların durumunun gündeme getirildiğini görürdük. Tam tersi oldu. Askeri lojmanların bile önüne barikat kuranlar İncirlik’e dokunmadı! Dolayısıyla sadece Türkiye’yi açık hedef olmaktan çıkarmak için değil tüm insanlığı nükleer tehditten kurtarmak için yapılabilecek tek anlamlı ve etkili eylem NATO’dan çıkmak, İncirlik ve Kürecik başta olmak üzere emperyalist üsleri kapatmak ve nükleer silahlara el koymaktır.

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Ekim 2022 tarihli 157. sayısında yayınlanmıştır. Bu yazıyı Gerçek'in podcast hesaplarından sesli olarak dinlemek için aşağıdaki resmin üzerine tıklayın. 

Levent Dölek Ekim 2022 podcast