Kıbrıs’ı ve Kıbrıslıları kim koruyacak?

Kıbrıs’ı ve Kıbrıslıları kim koruyacak?

Geçtiğimiz günlerde Kıbrıslıların yakından tanıdığı, Türkiye’nin de Sedat Peker’in açıklamaları ile tanıştığı Halil Falyalı’nın Girnede aracı kurşunlanarak öldürülmesi bir dizi tartışmayı beraberinde getirdi. Günlerdir gerek Kıbrıs gerek Türkiye medyası Halil Falyalı’nın neden ve kim tarafından öldürüldüğünü tartışıyor. Söz konusu Kıbrıs ve Kıbrıs’ta ismi yasa dışı bahis, uyuşturucu ve bir dizi başka suç ile anılan Halil Falyalı olunca, Kıbrıs halkı her gün cinayet üzerine türlü spekülasyonlar, çeşitli senaryolar okuyor. Halil Falyalı’nın kim tarafından ne amaçla öldürüldüğü tartışmasını bir tarafa bırakıp bu suikast ile beraber Kıbrıs halkını esas ilgilendiren konuyu gündeme getirmek gerekiyor: Her kilometrekaresine yaklaşık 12 TSK askeri düşen Kıbrıs’ın kuzeyinde nasıl oluyor da en işlek şehir olan Girne’nin ortasında bir araç ağır silahlar ile taranabiliyor

Kıbrıs’ın kuzeyinde silah TSK’nın elinde

1974 yılından bu yana Kıbrıs’ın kuzeyinde TSK askerleri bulunuyor. Adada yaklaşık kırk bin TSK askeri konuşlanmış durumda. Ancak elbette Türkiye’nin Kıbrıstaki askeri varlığı sadece adada bulunan TSK askerlerinden ibaret değil. KKTC Polis Örgütü, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Havacılık Birlik Komutanlığı ve Özel Görev Kuvvet Komutanlığı’nı bünyesinde bulunduran Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı (GKK’nin karargahı Falyalı cinayetinin işlendiği Girnededir) bağımsız bir kuruluş değildir. GKK, emir komuta zinciri içerisinde Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri komutanlığı, Türk Kara Kuvvetleri ve Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığı’na bağlıdır! Yani Kıbrıs’ın kuzeyinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinden başka bir güvenlik unsuru yoktur. Buna ek olarak Kıbrıs’ın kuzeyinde aktif olarak çalışan bütün mobese kamera sistemleri de, aynı GKK gibi Ankara’ya bağlı çalışmaktadır. Düzen siyaseti ve TSK bu yapının sebebini 1974’ten bu yana Kıbrıslı Türkleri Rumlardan korumak” olarak tarif ediyor.  

Kıbrıs’ta Kıbrıslılar değil, yalnızca para babalarının ve sömürgeci burjuvazinin çıkarları korunuyor

Türkiye’nin Kıbrıs’taki varlığı neredeyse 50 yaşında. Ancak geçen bu yıllar içerisinde Kıbrıs’ta Kutlu Adalı, Halil Falyalı gibi onlarca faili meçhul cinayet işlendi. Onlarca gazetecinin evi taşlandı, hatta kurşunlandı, daha 3 yıl önce, Kıbrıs’ın başkenti Lefkoşa’da güpegündüz Afrika Gazetesi’ne linç girişimi yaşandı. Falyalı’nın ölümünden sadece üç gün önce, yasa dışı bahis suçu ile yargılanmış bir başka iş insanı” Bulut Akacan’ın babası Mehmet Akacan, evinin önünde silahlı saldırıya uğradı. Kıbrıs halkı gidecek hastane, okuyacak okul bulamazken adanın kuzeyi mafya, yasa dışı bahis, uyuşturucu, kaçakçılık, kara para aklama ve daha bir çok gayri meşru işin merkezi haline geldi.

Eli kanlı NATO, emperyalistler ve sömürgeciler Kıbrıs’tan defolun!

Türkiye’de Kıbrıs’ın bir “milli dava” olarak lanse edilmesinin de arkasında muazzam bir ikiyüzlülük var. Kıbrıs’ta TSKnın varlığı, bir yandan büyük otel ve kumarhane sahiplerine güvence verirken, öbür taraftan adanın NATO’nun ve bilhassa da İngiliz emperyalizminin adayı bir batmaz uçak gemisi olarak kullanmasının da suç ortağıdır. Kıbrıs Cumhuriyeti NATO’nun üyesi değildir. (Kıbrıs Cumhuriyeti AB üyesi olmasına olmuştur ama bu üyelik Avrupa’nın kara para cenneti olmayı beraberinde getirmiştir.) Kuzeyin Türkiye’nin kara para cenneti olması gibi. KKTC ise NATO ve NATO ülkeleri tarafından tanınmıyor bile. Ama ada dünyada kilometrekare başına en fazla NATO askeri düşen toprak parçasıdır. Adeta NATO işgali altındadır. NATO üyesi TSK’nın ve adada bir alay bulunduran Yunanistan’ın dışında iki büyük İngiliz askeri üssünde binlerce asker konuşlandırılmış durumdadır. Kıbrıs’ta Yunan ve Türk güçleri namlularını birbirine doğrultmuş beklerken ve Kıbrıs’ın Rum ve Türk halkı şovenist milliyetçilikle zehirlenirken, İngiliz üsleri tüm Ortadoğu’ya ateş yağdırmakta ve kan kusturmaktadır. Tabii ki NATO demek kontrgerilla demektir, gladyo demek, siyasi cinayetler, uyuşturucu ve kara parayla finanse edilen faşist örgütlenmeler demektir. Bu gerçek bize Kıbrıs’ta akan kanın ve yozlaşmanın emperyalizm ve sömürgecilikten azade kriminal bir mesele olarak görülemeyeceğini hatırlatmalıdır.        

Kıbrıs Kıbrıslılarındır! 

Halil Falyalı cinayeti ne ilk ne de sondur. Kıbrıs halkının can güvenliği ancak Kıbrısın sokaklarını mafyanın hesaplaşma alanlarına çeviren, uyuşturucuyu, kaçakçılığı ve her türlü gayri meşruluğu Kıbrısta kol gezdiren askeri vesayetin kalkması ile mümkündür. Kıbrıs’ta NATO varlığına son verilmeli, İngiliz üsleri kapatılmalı, TSK adadan çekilmeli, Yunan askerleri çıkmalı, Kıbrıs halkı kendi kaderini özgürce tayin etmelidir. Aksi halde Kıbrıs sokakları Kıbrıs halkı ve özellikle Kıbrıs’ın gençleri için tehlikeler ile dolu olmaya devam edecektir. Kıbrıs’ın güvenliği emperyalist ve sömürgeci askerlerle değil bunlardan kurtularak sağlanabilecektir. Türk ve Rum Kıbrıslılar, düşmanlıkları kaşıyarak ve güvenliğiniz için buradayız diyerek adaya yerleşen yabancı güçlere karşı kardeşleşerek ve birleşerek gerçek anlamda güvenliklerini sağlayabilir.